Senaryosunu Matt Lieberman ile Zak Penn'in yazdıkları "Free Guy", yönetmen koltuğunda Shawn Levy'nin oturduğu bilim kurgu lezzetindeki romantik bir komedi olarak geliyor karşımıza...
Gelin isterseniz; 120 milyon dolarlık bütçesinin sağladığı avantaj sayesinde post prodüksiyonda, yeşil perde ve görsel efekt teknolojilerinin dibine vurularak "Inception" (2010) kıvamındaki etkileyici görüntüler elde edilirken, "Star Wars" ve "Marvel" kahramanlarının boy gösterdiği film serilerinden, "Işın silahı", "Hulk pazusu" ve "Captain America kalkanı" gibi esintiler, hatta göstere göstere yapılan "espriler" artı sağlam metaforlar da taşıyan, "bu işi harbiden biliyor" dedirten Levy'nin filmine biraz daha yakından bakalım...
Hazır mısınız?
Yerlerinize geçtiyseniz başlıyoruz...
Dünyanın dört bir yanından aktif oyuncu olarak online katılınarak serbestçe dolaşılan, aynı isimli "open world" bilgisayar oyununa özgü olarak, sanal ortamda yaratılmış "Özgür Şehir"deki bir bankada, "bilgisayar oyunları literatürüne hakim" olan herkesçe bilinen şekli ile "Oyunda Oynamayan Karakter (non-player character - NPC)" olarak çalışan Guy'ın (Ryan Reynolds), her gün birebir tekrarlanan yeknesaklıktaki yaşam döngüsündeki tek eksiği, hayallerinin kızının yanında / yamacında olmamasıdır...
Yine her zamanki gibi bankanın güvenlik görevlisi Buddy (Lil Rel Howery) ile takılmakta olan Guy, günlerden bir gün yolda, hayallerinin kızının beğeneceğini söylediği Mariah Carey'in "Fantasy" şarkısını mırıldanan Molotovgirl / Molotof Kız (Jodie Comer) ile karşılaşır...
Yalnız şöyle bir sorun vardır ki; o kız, Guy ve kankası Buddy gibi sıradan insanların aksine, sadece şehrin süper kahramanlarında bulunmasına izin verilen "özel gözlüklerden" birini takmaktadır...
Yani böylesi bir durumda Guy'ın, Molotovgirl ile temasa geçerek konuşması neredeyse bir hayalden ibarettir...
Derken...
Günlük rutinlerinin ilk sıralarında bulunan banka soygunlarından birinde Guy'ın aklına, gerçekte aktif oyunculardan birinin yanılsaması olan soyguncunun gözlüğünü, kendisinden bir süreliğine ödünç istemek gelir ve oyunun kurallarının da tersine soyguncuyu, kanlı bir biçimde saf dışı bırakarak gözlüğüne de el koyar...
Oyundaki bu değişikliği anında fark eden oyunun yazılım ekibindeki Walter "Keys" McKeys (Joe Keery) ile Mouser (Utkarsh Ambudkar), bir hacker olduğunu tahmin ettikleri "Mavi Gömlekli" Guy'ın peşine düşer ve bir punduna getirerek ortadan kaldırırlar da...
Yahut da kaldırabildiklerini zannederler...
Zira Guy, halen capcanlı olarak Özgür Şehir sokaklarında turlamaya devam etmektedir...
Hem de inadına...
Ve hikaye bu ya; oyundaki beceri seviyesi "1" olan aynı Guy, seviye "195"deki, gerçek hayatta adı Millie (Jodie Comer) olan oyun karakteri Molotovgirl ile bir kez daha karşılaşır...
Şimdi Guy'un Molotovgirl ile daha da yakınlaşabilmek amacıyla yapması gereken yegane şey, seviyesini çok yukarılara taşımaktır...
Fakat diğer aktif oyuncuların tersine kötülük yaparak değil kötülüklerin karşısında durarak yapacaktır bunu Guy...
Öyle ki, bu "Mavi Gömlekli Eleman" artık oyunda bir fenomene dönüşmüştür...
Hele Millie'nin, Keys ile birlikte geliştirdikleri kendi kodlarını çaldığına ve Özgür Şehir oyununun yazılımını da ortaya öyle çıkarabildiğine inandığı Antwan'ın (Taika Waititi) peşine oyunda Molotovgirl olarak düştüğünde, Guy'ın da onun yardımına koştuğu bir kısım vardır ki, sormayın gitsin...
Neden mi?
Çünkü resmen, tüm film boyunca olduğu gibi aksiyonun tavan yaptığı tehlikeli sahnelerde dublörler, senaryo ve kendileri için tasarlanmış koreografiye uygun olarak yine döktürmüşler...
O ana kadar Millie'ye inanmayan Keys'de nihayet Antwan'ın, kendilerinden çaldığı kodları kullanarak programladığı bu oyunu pazarladığına ikna olmuştur...
Ama ne yazık ki ellerinde, her hangi bir resmi kanıt bulunmamaktadır...
Üstelik 48 saat sonra piyasaya sürülecek olan "Özgür Şehir 2" oyununda bu durum, yazılımda ciddi değişikliklere gidildiği için tamamen imkansız bir hal alacaktır...
Dolayısıyla acilen yapılması gereken işlerin başında, bizzat bu devam oyununda büsbütün ortadan kaldırılarak silinecek olan Guy karakterinin yardımına başvurmak gelmektedir...
Dakika 53...
Geride, heyecanın hız kesmeden devam ettiği / edeceği 62 dakikalık bir bölüm daha mevcut...
Nasıl mı?
Aynen ailecek ve "Oyunda Oynamayan Karakterler" misali tüm karar alma süreçlerinden, "öğrenilmiş çaresizlik" perspektifi çerçevesinde:
Çeşitli bahaneler ile sürekli dışlanarak tek düze yaşamaya zorlanmanızın yanı sıra "iktidarı" ve ardında kuyruğa giren "düzen muhalefeti" ile demokrasinin, iddia edildiği gibi 5 yılda bir sandığa giderek oy kullanmaktan ibaret olduğuna dair "ikna edilmeye / deli gömleği giydirilmeye" çalışıldığınız kendi dünyanızı da sorgulayarak izleyebileceğiniz, insana sonuçta (mecburen) tebessüm ettiren bu filmde...
Keyifli seyirler,