‘Halkçı’ Pamuk Prenses!
Yazar: Banu BozdemirGrimm Kardeşler'in 1812 yılında yazdığı, 1937 yılında Disney tarafından animasyon olarak sinemaya aktarılan "Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler" hikayesi, "Sene olmuş 2025 hala mı Pamuk Prenses?" dedirtiyor ve ilginçtir gösterilen tepkilerle gündemde kalmaya devam ediyor! Hollywood sık sık eski peri masallarının kapısında yatıyor ve onları değişik izleyici grupları için tekrardan modifiye ediyor! İlk uyarlamadan sonra 1970’te bizde de bir "Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler" hikayesi çekiliyor Ertem Göreç tarafından. 2012 yılı iki ise tane farklı Pamuk Prenses uyarlamasıyla aydınlanmıştı! Tarsem Singh, "Mirror Mirror" adıyla asırlık hikayeyi biraz ti’ye alarak fantastik komedi türünde karşımıza getirmişti. Diğeri ise biraz daha karanlık ve maceralı "Pamuk Prenses ve Avcı"ydı. Hiçbiri bu kadar tantana koparmadı!
2023 yapımı "Küçük Deniz Kızı"nın yeniden çevriminde yer alan siyahi aktör Halle Bailey, Ariel rolüne seçildikten sonra ırkçı tepkilere maruz kaldı, aynı şey Kolombiya kökenli Pamuk Prenses’in yıldızı Rachel Zegler için de yapıldı. Adı üstünde pamuk olan biri melez olamazdı. Zegler’in Filistin yanlısı yorumları, kötü kraliçeyi oynayan İsrailli aktris Gal Gadot’un İsrail’in yanında yer alan açıklamaları derken mevzu uzayıp gitti. Filmin isminin sadece "Pamuk Prenses" olup yedi cücelerin atılması ve cücelerin karikatürize biçimde CGI olması da kalp kırıklığı yaratmıyor değil!
Senarist Erin Cressida Wilson, 1937 klasiğinin daha çağdaş bir izleyici kitlesi için uyarlandığını söylüyor, aktör Peter Dinklage ise hala bir mağarada yedi cüceyle yaşayan bir prenses hikayesi yapmalarının şaşkınlığını yaşadığını söylerken filmin ‘eşitlikçi’ ve ‘halkçı’ söylemleri ana hikayeyi genişletiyor. Ortada bir prensin varlığından çok kralın tarafında ve tiyatrocu olduğunu söyleyen muhalif Jonathan var. Pamuk Prenses’in çocukluk hallerini de görüyoruz, orada da babası ve annesiyle halkın içinde olan ve onlara yardım eden komünist tandanslı bir aile yapısı var. Ama kötü kraliçe gelince tüm dengeler alt üst oluyor! Film yüz güzelliğinden çok iç güzelliğinin önemli olduğuna dair vurgusuna yükleniyor ve ilk versiyondaki müzikal kimliğini koruyor. Kuyu başı ve orman sahnelerinin bir kısmı da birebir uyarlama mantığını koruyor. Eskiden çiftçi, kraliçe gelince saray muhafızı adamın her an bitecek merhameti sayesinde bambaşka bir yaşama adım atan prensese üzülmek yerine seviniyoruz elbette! Yerleri silip süpürmektense bambaşka bir dünyaya adım atıyor! Ormanda onunla dostluk kuran hayvanlar; tavşan, sincap, kuşlar, minik bir ceylan yavrusu ve sevimli fareler yani insanla en yakın ilişki kuran ve ama bir yandan da insanların avlanma zevkine hedef olan hayvanlar! Bu da değişik bir sevgi algısı olsa gerek diye düşündüm filmi izlerken!
Filmi izlerken Rachel Zegler’in yeterince güzel olup olmadığını sorgulayabilirsiniz, ufacık tefecik bu prenses zalim kraliçeye karşı kötülüğün büyüsüyle değil, iyiliğin sihriyle karşılık veriyor ve hep paylaşımdan, eşitlikten bahsediyor. Bu anlamda ülkelerinin kaderini avuçlarının içine alıp acımasızca sıkan yöneticilere de güzel bir mesaj yolluyor diyebiliriz ama ana hikayedeki akış birkaç ufak tefek detaylandırma dışında değişmiyor ve 250 milyon dolara mal olan yeniden çevrime gerek var mıydı diye sormadan edemiyoruz! Ama şirket yöneticileri tünelin ucunda bir ışık görmüş olmalı diye düşünmeden edemedim! Ya da bazı cümleleri değişen topluluklar için ara ara tekrar etmek anlamlı geliyor olabilir. Kendi sesini ve hayattaki amacını keşfetme noktasında, beraberlik, güven ve bir arada olma mesajlarına yoğun vurgu yapan filmi izleme noktasında bir sorun yok. Sonuca ulaşma konusunda bazı yollar değişiklik gösterse de ana hikayeye sadık kalıyor Pamuk Prenses! Rachel Zegler iyi toparlıyor rolünü ve eleştirileri olumluya çevirmeyi başarıyor! Ve yüreğini koyarak müzikal ruhunu iyi yakalıyor. Gal Gadot da güzelliğini siyahlar içerisinde saklamak zorunda kalsa da, kötülüğünü yaymayı başarıyor! Sonuçta tartışmalı bir "Pamuk Prenses", modunu biraz daha yayarak elini herkese uzatmaya çalışıyor, tutup tutmamak seyirciye kalmış!
Banu BOZDEMİR