Senaryosunu da yazan İngiliz sinemasının dahi çocuklarından Christopher Nolan’ın yönetmen koltuğunda oturduğu “Tenet”, Covid – 19 salgınının da etkisiyle yapımcılarını biraz üzdüğünü düşündüğümüz bir film olmuş…
Zira 205 milyon dolarlık bütçesine ve üstelik de 2020 yılının en yüksek hasılata sahip filmler listesinde dördüncü sıraya yerleşmiş olmasına karşın brüt 362,6 milyon dolar rakamına takılıp kalmış…
Çekimleri, daha önce “Interstellar” (2014) ile “Dunkirk” te de (2017) birlikte çalışmış olan görüntü yönetmeni Hoyte Van Hoytema tarafından yüksek çözünürlüklü 70 mm IMAX film kullanılarak ABD, Danimarka, Estonya, Hindistan, İngiltere, İtalya ve Norveç’te yapılan film:
Artık neredeyse tüm eleştirmenlerce de vurgulandığı gibi “olağanüstü Nolan” filmlerinden “Memento” (2000) ile “Inception” dan (2010) fazlasıyla esinlenilen bir kurgu ile çıkmış sinemaseverlerin karşısına…
Ki görsel efektlerde de olay, bu işin marka şirketlerinden Londra merkezli DNEG farkı ile tasarlanarak yönetilmiş…
Kiev’deki Ulusal Opera Binasına düzenlenen bir operasyona katılan filmin “Baş Kahramanı” olan CIA ajanı (John David Washington), binanın içinde tam kafasına bir kurşun sıkılarak öldürülecekken, “kırmızı bağcıklı” sırt çantası taşıyan birisi tarafından kurtarılacaktır…
“Spoiler” vererek filmi henüz izlememiş olanların ağızlarının tadını kaçırmış olmak istemediğimizden o şahsın adını vermeyecek ama Nolan’ın hikayesindeki “ters köşe” kilit isimlerin başında geldiğinden de:
“Gözünüz o çantada olsun” diye uyarmaktan da geri duramayacağız…
Yaşananları “başarılı bir test” olarak da gören üstleri bu Baş Kahramanı, Ukrayna’dan kurtararak tedavisini de yaptırdıktan sonra kendisine yeni bir görev verirler…
Peki nedir bu görev?
Onu öğrenmesi için bilim insanı Barbara’nın (Clémence Poésy) bulunduğu binaya gitmesi gerekmektedir…
Barbara orada ona, biri doğrusal çizgide normal bir biçimde ilerleyen diğeri de “doğası değiştirilerek” gelecekten bugüne gelen iki farklı tabanca mermisi gösterir…
İşte Baş Kahraman ve onunla çalışacaklara yüklenen misyon, bu ikinci mermiyi yapanı bularak durdurmak suretiyle dünyanın geleceğini kurtarmaktır…
Yapılan testlerde mermilerde kullanılan malzeme Hint menşeli olduğu tespit edildiği için Kahramanımız Hindistan’a giderek Neil (Robert Pattinson) ile buluşur…
Baş Kahramanın niyeti, bu işin o ülkedeki ticaret tekelini elinde bulunduran Sanjay Singh (Denzil Smith) ile yüz yüze görüşmektir…
Neil bunun pek mümkün olmadığını söylese de bir yolunu bularak evine girerler ve asıl patronun Sanjay’ın karısı Priya (Dimple Kapadia) olduğu “şok” gerçeği ile de karşı karşıya kalırlar…
Yudumlanan içkiler eşliğinde yapılan samimi bir sohbetin ardından, “doğası değiştirilen” kurşunların arkasındaki esrarengiz kişinin Londra’da yaşayan Rus oligark Andrei Sator (Kenneth Branagh) olduğu ortaya çıkar…
Derhal Londra’ya uçarak Sir Michael Crosby (Michael Caine) ile bir araya gelen Kahraman, ondan Sator’a ulaşmanın en basit yolunu öğrenir…
Bu, Sator’un Shipley’de sanat eserleri uzmanı olarak çalışan karısı Katherine “Kat” Barton’dır (Elizabeth Debicki) …
Koltuğunun altına sahte bir Goya tablosu sıkıştıran Kahraman, söz konusu meşhur Shipley’in yolunu tutar…
Tutar tutmasına da küçük oğlu Max’in elinden alınma tehditlerinin neticesinde kocasından büsbütün “soğumuş” olan sıkıntılı ve intikam ateşiyle yanıp tutuşan bir kadındır bu Kat…
Tam bu görüşme esnasında Kahramana gözdağı vermek isteyen kocasının adamları apar topar Shipley’i basarlar…
Ancak Kahramanın donanımlı bir “çetin ceviz” olduğundan haberdar olmadıkları için temiz bir dayak yiyen bizzat kendileri olurlar…
Ertesi gün Kat’den kocasının deposunun Oslo serbest limanın da olduğu bilgisini alan Baş Kahraman, limanda özellikle de yangın söndürme sistemlerinde incelemelerde bulunmuş olan Neil ile beraber Norveç’e doğru yola koyulurlar…
Depoya girmek için bir planı bulunan Neil Kahramanı, operasyonda ikisine destek sağlayacak olan Mahir (Himesh Patel) ile tanıştırır…
Hakikaten Neil’in planı tıkır tıkır işler de…
Fakat onları içeride, “içyüzü final bölümünde aydınlanacak” olan ciddi bir sürpriz beklemektedir…
Bunun üzerine Kahramanımız, Priya ile buluşmak amacıyla Hindistan’a yeniden bir uğrar…
Derken karısını kullanarak Sator ile de buluşur…
Ve böylelikle aksiyon meraklılarını yeterince tatmin edeceğini tahmin ettiğimiz bu son Nolan film de başlamış olur…
Bitirmeden yorumumuza ilave edeceğimiz son husus ise, oldukça zengin bir oyuncu kadrosunun yanı sıra tiyatro kökenli Kenneth Branagh’ın “Rus aksanlı” İngilizcesinin de filme damgasını vurduğu şeklinde olacak…
Keyifli seyirler,