Hesabım
    Tenet
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,5
    İyi
    Tenet

    "Onu Anlamaya Çalışmayın, Onu Hissedin"

    Yazar: Onur Kırşavoğlu

    2000’li yılların en çok konuşulan yönetmenlerinden Christopher Nolan, birkaç kez ertelenen ve pandemi sonrası sinema salonlarının biraz nefes almak için heyecanla beklediği “Tenet” filmini sonunda vizyona sokuyor. John David Washington, Robert Pattinson, Elizabeth Debicki, Kenneth Branagh, Aaron-Taylor JohnsonClemence Poesy ve Michael Caine gibi yıldızların önemi rolleri üstlendiği film, 150 dakikalık süresiyle, özellikle aksiyon severlere harika anlar yaşatacak. Filme geçmeden önce, Koronavirüs vakalarının arttığı bir dönemde, herkes için kolay olmasa da filmi bir sinema salonunda deneyimlemenin önemli olduğunu da belirtmek isterim.

    Filme gelecek olursak, söylenecek ilk sözler elbette Nolan vizyonu hakkında olacak. Tenet, kendisinin görsel, işitsel ve “zamansal” tutkularının yeni ve çılgın bir tezahürü. Memento’nun geriye akan anlatımı, Inception’ın katmanlar arasından gezinen karakterleri ve Dunkirk’ün aynı savaşta yaşanan üç farklı aksiyonu zamansal açıdan zerre hissettirmeden aktardığı anlatımı, Nolan’ın her açıdan bir zaman fetişine sahip olduğunu ziyadesiyle gösterdi. Bu kez, zaman olgusu filmin tamamına sirayet ediyor ve daha adından başlayarak seyirciye hissettiriliyor. Her iki taraftan da okunuşu aynı olan Palindromik isim, karakterlerin zamanla ilişkisine de yansıyor. Gelecekten gelen ama geçmişi etkileyen tehdit, zamanı her iki yönde de yaşayabilen karakterler ve tersine evrilebilen akış biraz kafa karıştırıcı olsa da hikayeyi ilgi çekici bir şekilde oluşturuyor. Bu noktada, filmi izleyecek seyircilere filmden bir replikle katkıda bulunabiliriz; “Onu anlamaya çalışmayın, onu hissedin.” Çünkü Nolan, daha çok bunu yapmanızı istiyor. 

    Filmde, üstüne basa basa bir kahraman olduğu belirtilen bir ana karakter var. Olası bir 3. Dünya Savaşı’ndan ya da tam tersine dünyanın yok oluşundan insanlığı kurtaracağı iddia ediliyor. Nolan’ın daha önce sıklıkla Bond filmi çekmek istediğini dile getirmesi, şık giyimli bir kahraman / ajan olması ve koreografik olarak türe yaklaşması, bu kahraman üzerinden izleyicilere hemen Bond filmlerini anımsatacaktır. Filmin, önemli bir kısmında da Bond havası atmosfere hakim oluyor. Zamansal dönüşümlerin ortasında, devasa sahnelerin içinde ve bir bilim kurgu hikayesinin odağında olan bir Bond, tam da Nolan’dan beklenen bir karakter olsa gerek. Karakterin bir sahnede, önemli bir “zaman dilimi” yaşarekn maskeyle dolaşmak zorunda olması da günümüz adına ilginç bir tesadüf olarak notlar arasına eklendi. Filmin açılış sahnesinin bir opera binasında, izleyicilerle dolu bir anda ve ölümcül olarak seyretmesi de tesadüfe tesadüf katan bir ayrıntı olarak akıllarda kalacaktır. Bu noktada, yeri gelmişken, yan karakterlerin ve oluşumlarının filme olumsuz katkı verdiğini de söylemek gerek. Arka planı çok havada kalan, bazen karikatürize görünen, ilişkileri konusunda inandırıcılık sorunu yaşayan karakterler ve hikaye içindeki manevraları görsel ihtişamın yanında biraz zedeleyici kalıyor.

    Her şey bir kenara, film yıllar geçtikçe, kesinlikle aksiyon sineması için en önemli filmlerden biri haline gelecektir. 150 dakikanın nasıl geçtiğini anlamakta güçlük çekeceğiniz, zaman algısının tempoya çok güzel yedirildiği ve ihtişamlı sahnelerden bolca göreceğimiz film, aksiyon sevenleri bile iyi anlamda yoracak. Tempo neredeyse kusursuz, görsel açıdan da harika bir işle desteklenmiş durumda. Normal bir filmde, sadece bir tane olsa bile çok konuşulacak başarılı aksiyon sahnelerinde Tenet’te bir düzine var ve hepsi etkileyici. Klişeleşen araba takip sahneleri, denizde yaşanan gerilim dolu anlar, dövüş sahneleri, iyi planlanmış havaalanı sahnesi ve şu an yazarken akla hemen gelmeyen birçok güçlü sahne. Aksiyon sinemasına bağımlı izleyiciler, kesinlikle filme hayran kalarak salondan çıkacak.

    Nolan’ın tüm bunlar olurken, önceki filmlerinden de bildiğimiz üzere küçük detaylar içinde bazı fütüristik göndermeleri mevcut. Zaman olgusunu işlerken de her zaman ileriyi yorumlamaya çalışan bir yönetmen olduğunu biliyoruz. Hatta, bu hikayede kredi kartları ve tüketim toplumu üzerinden “hangimiz geleceğe ait değiliz” minvalinden yapılan vurgu bile mevcut. Bir seyahat esprisi sırasında Mars adının geçmesi ve gelecekten gelen tehdit için geçmişin suçlanması bu anlamda önemli küçük mesajlar olarak karşımıza çıktı. Gelecek nesiller, dünyayı mahvettiğimiz ve artık yaşanmaz hale getirdiğimiz için bizden intikam alacak mesajı filmin en önemli göndermelerinden. Gerçekten bunu hak ediyoruz! Burada, serbest çağrışım hakkımızı Nick Bostrom’un simülasyon argümanı için kullanalım ve Nolan’dan hakkında bir film gelse tadından yenmez diyelim.

    Tenet’in olumsuz özellikleri hakkında da biraz konuşmak gerek. Karakter oluşumlarının sıkıntısından bahsetmiştim ve inandırıcılık konusunda filmi fazlasıyla zedeleyiciydi. Özellikle, Kenneth Branagh’ın Rus oligark performansı ve karakteri filmin en göze batan yorumuydu. İlk sıraya onu yazsak bile, karakterlerin çoğüu için “altı boş” demek mümkün. Bunun yanı sıra, hikayede de bazı sorunlar görmek, manevraların basit bir aksiyon filmi gibi işlendiğini düşünmek olası. Nolan, kendi sinemasının bir potporisi gibi, tahmin edilebilir geçişlere yer vermiş. Belki de, zaman konusunu bir süre işlemeyi bırakmalı ama bunu yapmayacağını hepimiz biliyoruz. Nasıl, Ludwig Göransson’un harika müzikleri ve Hoyte Van Hoytema’nın harika sinematografisi, saf aksiyonla birleştiğinde güzel sonuç veriyorsa. İkinci sınıf filmlerdeki manevralara benzer seçimler de bir o kadar puan düşürücü olabiliyor. Nolan, bu yanlış tercihleri, Dark Knight Rises filminde de yapmış, ilk iki filmin büyüsüne biraz yara vermişti. Bu tercihlerin, bu kez filmin aksiyona çok yaslanmasının etkisiyle daha da rahatsız edici olduğunu söylemek mümkün.

    Son tahlilde, Nolan’ın yeni filmi için, ihtişamlı ve nefes kesici bir aksiyon olduğunu, Nolan’ın zaman fetişini yine güçlü ve heyecan verici kullandığını ama kendini tekrar eden, karakter oluşumları zayıf olan ve hikayede basit kaçan tercihlerle etki düşüren bir sonuçla filmi bitirdiğimizi söyleyebilirim. Yine de, zerre sıkmayan anlatımıyla, pandemi sonrası nefes almaya ihtiyacı olan salonların ve izleyicilerin, filmden memnun ayrılacağını düşünüyorum.

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top