Her dergi ve gazetenin puanlama sistemi farklı olduğu için, Beyazperde, puanları 0.5 - 5 yıldız üzerinden, kendi barometresine göre vermiştir.
Basın Eleştirisi
Birgün
Yazar: Tuğçe Madayanti Dizici
Tenet’in kurduğu evrenin devamı gelir diye umuyorum. Tuhaf bir film, mesela ben filmden çıktıktan sonra şunu yaşadım. Yüz elli dakika tam randıman konsantre olmuş bir şekilde dahil olduğum bir evrenden çıktıktan ancak iki saat sonra kafam yerine geldi ve tabiri caizse filmin de kafası o an geldi. Tenet, aklı fikri tamamen yarınla, gelecekle meşgul olan bir film, karanlık tünelin sonunda gördüğümüz ışığın aslında bize çarpmaya doğru gelen bir tren olduğunu söylemekle meşgul. Üstelik o trendekiler de bizleriz.
Eleştirinin tamamı için: Birgün
Habertürk
Yazar: Mehmet Açar
‘Tenet’, tıpkı ‘Interstellar’ gibi öyküsünden çok etkilenmesem de anlatım tekniği olarak hakkını teslim etmek istediğim bir film… Özellikle zamanın tersine çevrildiği sahnelerde çok iyi çekimler var. Sözgelimi, otoyolda geçen otomobil takip sahneleri aksiyon severleri fazlasıyla mutlu edecek özellikler taşıyor. Bir bilimkurgu aksiyonu olarak baktığımda da kaliteli bir iş olduğunu düşünüyorum. Sinema salonlarına dönmeye karar veren aksiyon severler için ‘Tenet’ doğru film…
Eleştirinin tamamı için: Habertürk
Sabah
Yazar: Olkan Özyurt
Nolan, Batman serisiyle nasıl süper kahraman anlatısını yeniden biçimlendirdiyse, Tenet'la da uluslararası casus ve macera filmleri janrının kurallarını yeniden yazıyor. Yeşil ekranın kolaycılığına kaçan ve aksiyon sinemasını sadece efekte indirgeyen anlayışa meydan okuyor. Aksiyon sinemasının gerçekle ilişkisini yeniden kuruyor. Ve sinemanın geleceğinin tartışıldığı günlerde sinemada film izleme deneyiminin hâlâ çok önemli olduğunu ziyadesiyle duyumsatıyor. Bu açıdan bakıldığında Tenet'ı değerli kılacak şey de bunlar olacak. Hele hele pandemi sürecinde iyice seyirciyle bağları zayıflayan sinema dünyası için aşı değerinde bir film olursa sinema tarihine başka bir yerden girecek. Lakin Nolan'ın filmografisini düşünecek olursam benim için Yıldızlararası, Başlangıç, Akıl Defteri, Prestij hâlâ yönetmenin en iyi filmleri...
Eleştirinin tamamı için: Sabah
Hurriyet
Yazar: Uğur Vardan
Hâlâ süren ‘pandemi dönemi’ dahilinde sinema salonlarına ara veren seyirciyi yeniden eski günlere döndürme hamlelerinin en öncelikli yapımı niteliğindeki en taze Nolan hamlesi ‘Tenet’ ana karakteri ve verdiği mücadele itibariyle adeta ‘takımdan ayrı’ bir Bond filmi tadında... Bu özellikleriyle elbette yönetmenin ruhundaki ‘İngiliz’liği yeniden hatırlatan bir çaba. Öte yandan Christopher Nolan malum, kariyeri boyunca kafa karıştıran hikâyeler peşindeydi ve ana motivasyonu bilimden beslenir görünen ‘zamansal’ meselelerdi. Hafızasını her yeni günde yenilemek durumunda kalan ve zamanın içinde sıkışmış gibi hareket eden kahramanıyla ‘Memento’da ya da adeta ‘izafiyet teorisi’ içinde salınan eski bir pilotun serüvenini anlatan ‘Interstellar’da olduğu gibi...
Eleştirinin tamamı için: Hurriyet
Milliyet
Yazar: Nil Kural
Ancak bu kez, Nolan, ses kadar sessizliğe de ihtiyaç duyulduğunu hesaba katmıyor ve “Yıldızlararası” ile “Başlangıç”ta yakaladığı dengeyi tutturamıyor. Yönetmenin çağa dair yakaladığı yaklaşan kıyamet ve insanlığın kendisinden sorumlu olduğuna dair üzerinde durulması gereken fikirleri, koşturmanın arasında kendilerini dinletemiyor. Hiç sessizlik olmayınca müzik duyulmuyor. Aksiyonun, komplonun akışına kapılıp metne aldırmamak da bir seçenek değil! Nolan’ın uzun yıllar üzerinde çalıştığı, filmin aksiyon yapısını da taşıyan şimdi ile gelecek arasındaki komplo, göz ardı etmek için çok baskın, anlaşılmak içinse çok uçucu. Kâğıt üzerinde işlediğine şüphe olmayan iddialı metin, filmin temposu içinde yok oluyor. Adından başlayarak kurulan palindromik yapı, filmin tadını çıkarmak için çok hızlı geçip gidiyor. Nolan, bu kez ya kendisinden ya izleyicisinden çok şey bekliyor.
Beyazperde.com'da gezintiye devam etmek istiyorsanız çerezleri kabul etmelisiniz. Sitemiz hizmet kalitesini artırmak için çerezleri kullanmaktadır.
Gizlilik sözleşmesini oku.
Birgün
Tenet’in kurduğu evrenin devamı gelir diye umuyorum. Tuhaf bir film, mesela ben filmden çıktıktan sonra şunu yaşadım. Yüz elli dakika tam randıman konsantre olmuş bir şekilde dahil olduğum bir evrenden çıktıktan ancak iki saat sonra kafam yerine geldi ve tabiri caizse filmin de kafası o an geldi. Tenet, aklı fikri tamamen yarınla, gelecekle meşgul olan bir film, karanlık tünelin sonunda gördüğümüz ışığın aslında bize çarpmaya doğru gelen bir tren olduğunu söylemekle meşgul. Üstelik o trendekiler de bizleriz.
Habertürk
‘Tenet’, tıpkı ‘Interstellar’ gibi öyküsünden çok etkilenmesem de anlatım tekniği olarak hakkını teslim etmek istediğim bir film… Özellikle zamanın tersine çevrildiği sahnelerde çok iyi çekimler var. Sözgelimi, otoyolda geçen otomobil takip sahneleri aksiyon severleri fazlasıyla mutlu edecek özellikler taşıyor. Bir bilimkurgu aksiyonu olarak baktığımda da kaliteli bir iş olduğunu düşünüyorum. Sinema salonlarına dönmeye karar veren aksiyon severler için ‘Tenet’ doğru film…
Sabah
Nolan, Batman serisiyle nasıl süper kahraman anlatısını yeniden biçimlendirdiyse, Tenet'la da uluslararası casus ve macera filmleri janrının kurallarını yeniden yazıyor. Yeşil ekranın kolaycılığına kaçan ve aksiyon sinemasını sadece efekte indirgeyen anlayışa meydan okuyor. Aksiyon sinemasının gerçekle ilişkisini yeniden kuruyor. Ve sinemanın geleceğinin tartışıldığı günlerde sinemada film izleme deneyiminin hâlâ çok önemli olduğunu ziyadesiyle duyumsatıyor. Bu açıdan bakıldığında Tenet'ı değerli kılacak şey de bunlar olacak. Hele hele pandemi sürecinde iyice seyirciyle bağları zayıflayan sinema dünyası için aşı değerinde bir film olursa sinema tarihine başka bir yerden girecek. Lakin Nolan'ın filmografisini düşünecek olursam benim için Yıldızlararası, Başlangıç, Akıl Defteri, Prestij hâlâ yönetmenin en iyi filmleri...
Hurriyet
Hâlâ süren ‘pandemi dönemi’ dahilinde sinema salonlarına ara veren seyirciyi yeniden eski günlere döndürme hamlelerinin en öncelikli yapımı niteliğindeki en taze Nolan hamlesi ‘Tenet’ ana karakteri ve verdiği mücadele itibariyle adeta ‘takımdan ayrı’ bir Bond filmi tadında... Bu özellikleriyle elbette yönetmenin ruhundaki ‘İngiliz’liği yeniden hatırlatan bir çaba. Öte yandan Christopher Nolan malum, kariyeri boyunca kafa karıştıran hikâyeler peşindeydi ve ana motivasyonu bilimden beslenir görünen ‘zamansal’ meselelerdi. Hafızasını her yeni günde yenilemek durumunda kalan ve zamanın içinde sıkışmış gibi hareket eden kahramanıyla ‘Memento’da ya da adeta ‘izafiyet teorisi’ içinde salınan eski bir pilotun serüvenini anlatan ‘Interstellar’da olduğu gibi...
Milliyet
Ancak bu kez, Nolan, ses kadar sessizliğe de ihtiyaç duyulduğunu hesaba katmıyor ve “Yıldızlararası” ile “Başlangıç”ta yakaladığı dengeyi tutturamıyor. Yönetmenin çağa dair yakaladığı yaklaşan kıyamet ve insanlığın kendisinden sorumlu olduğuna dair üzerinde durulması gereken fikirleri, koşturmanın arasında kendilerini dinletemiyor. Hiç sessizlik olmayınca müzik duyulmuyor. Aksiyonun, komplonun akışına kapılıp metne aldırmamak da bir seçenek değil! Nolan’ın uzun yıllar üzerinde çalıştığı, filmin aksiyon yapısını da taşıyan şimdi ile gelecek arasındaki komplo, göz ardı etmek için çok baskın, anlaşılmak içinse çok uçucu. Kâğıt üzerinde işlediğine şüphe olmayan iddialı metin, filmin temposu içinde yok oluyor. Adından başlayarak kurulan palindromik yapı, filmin tadını çıkarmak için çok hızlı geçip gidiyor. Nolan, bu kez ya kendisinden ya izleyicisinden çok şey bekliyor.