Hesabım
    Dangal
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    4,0
    Çok İyi
    Dangal

    Boynuz kulağı geçer!

    Yazar: Fatih Yürür

         Aamir Khan hayranlarının uzunca bir süredir beyazperdede görmek için sabırsızlandığı Dangal, çetin uğraşlar ve hatırı sayılır bir bekleyişin ardından nihayet ülkemizin sinema salonlarının kapılarını kırıp içeri girmeyi başardı. Aralık’tan bu yana dünya sinema arenasında gürültü koparan yapımın, Khan’ın oldukça zengin filmografisinde özel bir yere sahip olacağı ise orada burada çokça yazılıp çizilmişti. Peki Dangal bütün bu devasa beklentileri karşılayabildi mi dersiniz?

         Peşin peşin söylemek gerekir ki; Mahavir Singh Phogat’ın, ders çıkarıları hayat hikayesinden beyazperdeye uyarlanan Dangal; dünya sinemasında her yıl birkaç düzine örneğini izlediğimiz biyografik “başarı” öykülerinin sık sık başvurduğu başat klişelerden çokça nasiplense de; oldukça çekici ve seyri keyifli bir büyüme öyküsüne ev sahipliği yapıyor. Phogat’ın, hem kendisini ve ailesini çepeçevre saran nemrut sistemle, hem de yenilenmeyle gelen “mazide kalma korkusuyla” giriştiği oldukça yıpratıcı bir çatışmaya ev sahipliği yapan Dangal; kısa filmografisinde Chillar Party ve Bhoothnath Returns gibisinden daha ziyade komedi yanı ağır basan iki adet film bulunan Nitesh Tiwari için oldukça ciddi ve çetrefilli bir adım ki; bu noktada Aamir Khan faktörünün yaratıcı ve şekillendirici gücünü es geçebilmek zaten mümkün değil!

         Dangal, en yalın haliyle kendisini, ülkesini ve ailesini onurlandırma hedefiyle yanıp tutuşan, rta direğin bir merhale altındaki insanın mücadelesine dair prototipi en işler biçimde kullanarak hareket etmeye başlıyor. Her ne kadar Mahavir’in nihai hedefi bu kadar aleni olsa da; hayat bu hevesli ve tutkulu genç adamı, geri dönülmesi imkansız bir seçenek yapmak zorunda bırakıyor. Mahavir, hayatının içerisine sokulan diğer önceliklerle başa çıkabilmek adına hayallerini uzaktan izleyerek yoluna devam etmek zorunda kalan yığınların bir temsili oluveriyor. Tam da hayatındaki her şeyin sonsuz bir rutine dönüştüğü anda ise Mahavir’in küçük dünyasına çok hafif bir umut ışığı sızıyor. Komşu çocuklarını evire çevire, temiz bir şekilde pataklamış olan kızları Geeta ve Babita sayesinde, ununu eleyip eleği çöpe fırlatmış olan Mahavir; kendi yaşayamadığı hayallerini bu iki küçük bedenin ruhunda yaşatmaya karar vererek onları birer güreşçi olarak eğitme kararı alıyor.

         Kısa süre içerisinde, bu karar bir çeşit zorbalığa doğru eviriliyor. Mahavir, kızlarının hayatları üzerine inşa etmeye başladığı “projesini” büyük bir despotlukla uygulamaya geçirirken; Geeta ve Babita’nın isteklerini ve hayallerini de tamamen elimine etmekten çekinmiyor. Nihayetinde, küçük kızlarının güreş arenasındaki başarısını bir çeşit kişisel hırsa dönüştürüyor. Bu baskı, kısa süre sonra kız kardeşlerin isyan bayraklarını çekmesiyle sonuçlanarak ikiliyi çeşitli bahaneler üreterek babalarının kendi üzerilerindeki güreş sevdası projelerinden sıvışma yolları aramaya itiyor.

         Mahavir ve kızları arasındaki bu çatışma, film boyunca sürekli kabuk değiştirirken, tıpkı onlar gibi, hayalleri gibi büyüyor, gelişiyor, düşüyor, kalkıyor alnına biriken birkaç damla teri de çaktırmadan silerek yola devam ediyor. Diğer yandan Mahavir’in “disiplini” sayesinde her ikisi de küçük ve bir o kadar da katı çevrelerinin kendilerine biçtiği sosyal sınırların kirişini kırmayı başarıyor. İlk etapta hem kızlarına hem de izleyiciye en sevimsiz yüzünü gösteren Mahavir’in kurallar ile arası pek de iyi olmayan mücadelesi; bir süre sonra sizi de öyküye davet ediyor ve Babita ve Geeta’nın azmi üzerine, dört dörtlük bir kişisel başarı ve devrim mücadelesi entegre ediliyor. Yıllara yayılan ve neredeyse her adımı Mahavir ve kızlarının zaferiyle sonuçlanan bir devrim mücadelesine… Tam da bu sebeple Mahavir, uzun vadede her iki kızını da küçük ailelerini çevreleyen muhafazakar düzenin karşısında dimdik ayakta durmayı başaran birer savaşçıya dönüştürüyor ister istemez!

         Tiwari ve Khan’ın bu ilk ciddi işbirliğinin meyvesinin oldukça lezzetli olduğunu söylemek gerekiyor. Ortadaki mahsulün ambalaj yüzü Aaamir Khan olduğu için zaten aksini düşünebilmek pek de kolay değil tabi. Özellikle Khan’ın film için sarf ettiği fiziki efor ve buram buram mükemmeliyetçilik kokan güreş koreografilerinin, Dangal’ın tamamına sinmiş olan özenli işçiliğini rahatlıkla özetlediğini söyleyebiliriz.

         Oldukça başarılı ve getto kokusunu buram buram solumanızı sağlayan Setu imzalı görüntü yönetimi ile birlikte; Chakraborty’nin elinden geçme ve genel anlamda filmin mizah yükünün de önemli bir kısmını sırtlayan müziklerin öykünün manevra kabiliyetini birkaç merhale daha arttırdığının altınız çizmemek olmaz. Nihayetinde yılın en çok konuşulan Bollywood mahsulü olan Dangal, uzun vadede kesinlikle biyografik spor öyküleri arasında kendine has bir yer edinecek gibi görünüyor.

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top