En yararlı eleştirilerEn yenilerEn çok eleştiri yazmış üyelerEn çok takip edilen üyeler
Filtrele:
Hepsi
Turgay Buğdacigil
Takipçi
2.071 değerlendirmeler
Takip Et!
2,5
1 Ekim 2024 tarihinde eklendi
Senaryosunu da kaleme alan Onur Ünlü'nün yönetmen koltuğunda oturmakta olduğu "Aşkın Gören Gözlere İhtiyacı Yok"; gizemini sonuna kadar koruyan ve gerilim dozu da, başroldeki Salim karakterinin...
Bir "genel ev" de yaşayan annesi Hicran (Ayşenil Şamlıoğlu) dahil...
Hayatına giren tüm görme engelli kadınlara dair takıntısı...
Ve de çocukluk günlerinden bugünlere uzayan....
"Mutsuzluk ile umutsuzluk" aralığındaki...
"Tükenmişlik" sendromunda yuvarlanan "sinik" yaşam tarzı sebebiyle, gerilim dozu gittikçe artan bir drama olarak geliyor karşımıza...
***
Gelin isterseniz, vizyona girdiği yıl...
Kazandığı dört ödül ile Adana Film Festivali'ne damgasını vuran bu filme...
Bir an önce yeni hayatına adapte olması gerektiği de...
Açıkça ifade edilir kendisine...
***
Derken...
Aynı Salim...
Günlerden Cumartesi olmasına rağmen...
Gelen bir telefon çağrısı sonrasında soluğu...
En az on kez bıçaklanarak hunharca öldürülen...
Soylu matbaacılığın sahibi Murat Soylu'nun...
Cesedinin bulunduğu malikane de alırken...
***
Çok geçmez...
Gerek kendisi...
Ve gerekse de...
Olay mahallinde inceleme yapan ekiplerin başındaki dedektif Nihal'in (Ezgi Eyüboğlu) sorularını yanıtlamak üzere...
Maktulün görme engelli karısı Handan Soylu'da (Demet Evgar)...
Kendilerine katılır...
***
Ve...
Katılır katılmaz da...
Kocası öldürüldüğünde...
Eski bir piyanist olan kendisinin...
Görme engelli çocuklardan oluşturdukları bir koro ile birlikte...
Yardım amaçlı bir konserde olduğunu belirtirken...
***
Oradan çıkan Nihal ile Salim...
Her Cuma günü...
Yedi tane koyun kestirip...
Etini de hayır amaçlı olarak dağıtan Murat'ın kasaplığını da yapan...
Cevdet (Turgut Tunçalp) ile Recep'in (Özgür Emre Yıldırım) yanına da uğrarlar...
***
Zira onlar...
Öldürüldüğü akşamın gündüz saatlerinde...
Murat'ı son gören insanların arasında bulunmaları nedeniyle...
Sorgulamaya alınacakları...
Savcılığa götürüleceklerdir...
***
Aynen...
Handan'ın şoförü Suat (Umut Temiz) ve evdeki diğer çalışanlar gibi...
***
Bu arada yeri gelmişken...
Hemen belirtmiş olalım ki...
Handan'dan ziyadesiyle etkilenmiş olan Salim kendisine...
Saplantı derecesindeki bir aşkla abayı yakmış...
***
Ve bu durumu Salim...
Buluşma gününde...
Üç yaşındaki küçük kızları Ayşe'yi kendisine göstermeye gelen...
Eski karısı Hülya'ya da itiraf etmiştir...
Dakika 30...
***
Fatih Artman, Demet Evgar ve Leyla karakterini canlandıran Hare Sürel'in performansları sayesinde akmaya devam eden filmin geride kalanında siz değerli sinemasever dostlarımızı; 83 dakikalık, çok da uzun olmayan süresine karşın...
Sanki hem de hep aynı yerlerinden ve bıktırırcasına çekilerek uzatılırken...
Cinayet olayının da, eli yüzü düzgün bir biçimde sonuca bağlanılamadığını da fark edecekleri...
53 dakikalık bir bölüm daha bekliyor olacak...
***
Emek verilerek ve benzeri bir örneğine rastlamanızın da asla mümkün olamayacağı; alışılmış "nesir" tarzının dışındaki, yüzyıllar içinde güzel Türkçemize yavaş yavaş sızarak eklemlenmiş Arapça, Farsça ve Avrupa kökenli sözcükler bütününe entelektüel taklaların attırıldığı...
"Irkçılık", "faşizm", "homofobi" ve doğruluğunun bilimsel olarak kanıtlanması imkansız bir metafizikten ibaret olan "inanç övücülük" yahut da "yericilik" içermediği için...
Ezberleri bozan "lirik" bir anlatım dili de benimsenmek yoluyla...
25 - 30 kelimelik Türkçe bilgi haznesinin ötesine geçilerek yazılmış, bir başka "özgün" yorumda yeniden buluşmak dileğiyle...
Eli yüzü düzgün bir sinematografi,iyi yazılmış lezzetli bir polisiye hikaye,felsefi altyapı,harika oyunculuklar... Eğer Onur Ünlü'nün fantastik/destansı atmosferlerin ortasına sıradan karakterleri bırakma 'huyuna' alışmış olsam 5 yıldızı hakeden bir film. Kaçırmayın derim.İyi seyirler!
Demet Evgar'ın müthiş bir oyuncu olduğu inkar edilemez.Ama bugüne kadarki oynadığı en kötü film.Senaryo saçma sapan...yabancı filmlere özenti had safhada.Zamanıma acıdım.
Eğer Kırık Kalpler Bankası hakkındaki eleştirimi okuduysanız, Onur Ünlü'nün en sevdiğim Türk yönetmeni olduğunu bilirsiniz. Çünkü çoğu Türk yönetmenin aksine Onur Ünlü, her filmiyle seyirciye hiç görmediği bir şey sunan ve gişe kaygısı olmadan risk almayı seçen birisi. Bu yüzden onun işlerine verilen emeği hep takdir ediyorum. Ayrıca bu hafta Ünlü'nün yeni filmi Cingöz Recai'nin çıkacağını da göz önünde bulundurursak, Aşkın Gören Gözlere İhtiyacı Yok'u incelemek için bundan daha iyi bir vakit olamazdı.
Öncelikle filmin konusu şöyle (spoiler vermemek için filmin resmi konusunu olabildiğince kırpmaya çalışacağım): "Salim, içine kapalı olan bir cinayet masası dedektifidir. Ayrılmış olduğu karısından çok da ilgilenmediği bir kızı vardır. Salim bir cinayet davası üzerine çalışırken, doktordan kısa bir süre içerisinde tamamen kör olacağını öğrenir. Bu sırada ilgilendiği davada öldürülen kişinin karısı Handan Hanım’ın da kör bir piyanist olması Salim’in durumunu daha da ilginç kılar. Dava süreci ilerledikçe Handan Hanım’a aşık olan Salim ondan yüz bulamayınca, ilgisini cinayetin bir numaralı katil zanlısının kör karısı Leyla’ya yöneltir. Olaylar geliştikçe Salim daha da körleşir. Ya da Salim körleştikçe olaylar gelişir."
Geçtiğimiz haftalarda Adana Film Festivali'nde Altın Koza, En İyi Yönetmen, En İyi Erkek Oyuncu ve En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu ödüllerini kazanan Aşkın Gören Gözlere İhtiyacı Yok, izlemesi oldukça değişik bir filmdi. Bu film Kırık Kalpler Bankası veya İtirazım Var gibi belli bir hikayeyi işlemiyor, hikayenin başı, ortası ve sonu oldukça farklı bir şekilde ilerliyor. Bu da Aşkın Gören Gözlere İhtiyacı Yok'u, tıpkı Sen Aydınlatırsın Geceyi gibi daha önceden hiç denenmemiş bir Türk filmi yapıyor.
Bu durumu en iyi şöyle izah edebilirim: Nicolas Winding Refn'ın filmografisini takip ediyor musunuz? Refn, arada sırada Drive veya The Neon Demon gibi seyirciyi ikiye ayırıp "başyapıt" veya "çok saçma" dedirttiği filmler yaparken arada sırada Bronson veya Only God Forgives gibi çoğu kişinin anlamadığı deneysel çalışmalara imza atıyor.
Onur Ünlü de bu filmle aynı şeyi başarmış. Normalde çektiği eşsiz filmlerden sonra sadece tek bir fikre odaklı olan Aşkın Gören Gözlere İhtiyacı Yok'u deneysel bir çalışma olarak görmüş. Ve tıpkı NWR'de olduğu gibi, filmin iyi veya kötü olduğu tamamen size kalmış. Ama çıkan sonuç sizi düşündürtmeyi başarıyor.
Normalde komik rollerde izlemeye alışkın olduğumuz Fatih Artman, bu filmde çok daha ciddi ve karanlık bir karaktere imza atmış. Film başlar başlamaz Artman, karakterinin içinde kayboldu resmen. Bence kariyerinin en iyi performansı. Ayrıca Demet Evgar'ı da bu filmde çok iyi buldum, onu izlemek çok keyifliydi. Hare Sürel ise benim için idare ederdi. Performansı kötü değildi ama aldığı En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu ödülünün biraz abartılı olduğunu düşünüyorum. Ayrıca Ayşe Nil Şamlıoğlu'nu böyle bir rolde izlemek oldukça ilginçti.
Onur Ünlü'nün yönetmenliğini çok başarılı buldum. Film esnasında kamera açılarının oldukça dağınık ve biraz sallantılı olduğunu düşünebilirsiniz ama böyle dağınık bir hikaye için olabilecek en iyi tercih buydu bence.
Fakat bu film hakkında herkesin en çok konuşacağı şey, kesinlikle senaryosu. Senaryonun yaratıcılığına, kırmızı rengi veya piyano tuşları gibi sıradan şeylerin filmdeki kullanılışına ve bir süre boyunca aklınızda kalacak olan final sahnesine özellikle hayran kaldım. Onur Ünlü, böyle bir film için olabilecek en farklı senaryoyu yazmayı başarmış. Senaryonun içerisinde ana karakterlerle ilgili ufak detayları görmek çok iyiydi.
Fakat bu beraberinde bazı sorunları da getirmiş. Aşkın Gören Gözlere İhtiyacı Yok'un süresi tam olarak 83 dakika, yani Onur Ünlü'nün en kısa filmlerinden birisi. Ve her ne kadar filmin başlangıcı ve finali etkili olsa da, arada kalan bazı fikirlerin biraz havada kaldığını düşünüyorum. Film, hikayesi hakkında gerçekten de yaratıcı şeyler yapıyor fakat bunların çoğu pek bir yere varmıyor. Bu düşüncelerin netleştirilmesiyle ortaya çıkan sonuç daha etkili olabilirdi. Bu yüzden Aşkın Gören Gözlere İhtiyacı Yok, bende Kırık Kalpler Bankası veya Sen Aydınlatırsın Geceyi filmlerinde olduğu gibi derin bir etki yaratmadı.
Bu filmin sadece tek bir amacı var. O da sizi düşündürtmek. Her ne kadar senaryonun biraz hızlı ilerlemiş olduğunu düşünsem de, içinde yer alan yaratıcı şeyleri de görmezden gelemem. Onur Ünlü, Türk sineması için olabilecek en özgün ve düşündürten filmleri yapmaya devam ediyor. Oyunculuklar ve yönetmenlik harikaydı, içeriği son derece yaratıcıydı, finali ise son derece etkiliydi. Diğer filmleri kadar büyük bir yankı yapacağını düşünmesem de, bunun deneysel bir film olduğunu düşünürsek, seyirciyi biraz sarsacağı kesin. Sadece beklentilerinizi çok fazla yükseltmeyin ve hikayesi hakkında o kadar çok şey bilmemeye çalışın. Bir başyapıt değil ama yine de etkili bir çalışma. Eğer filmlerin üzerinde analiz yapmayı seviyorsanız veya sizi düşündürtecek bir film arıyorsanız, fırsat bulduğunuzda bu filmi izlemeye çalışın. İyi veya kötü oluşu bir yana, gerçekten de görülmeyi hak eden bir film. İyi seyirler.
FİLMİN İYİ YANLARI:
+ Onur Ünlü'nün özgün senaryosu.
+ Fatih Artman ve Demet Evgar.
+ Yaratıcı işlenişi.
FİLMİN KÖTÜ YANLARI:
- Sizi çok derinden etkilemiyor.
- Hikayedeki bazı fikirler çok daha fazla vurgulanabilirdi.
83 dakikamın da zehir zıkkım olduğu bir filmdi. Filmi izledikten sonra kimin yazdığını görünce tahmin ettiğim iki isimden biri olduğunu gördüm. Onur Ünlü ve Zeki Demirkubuz filmlerine uyuz oluyorum. Demet Evgar, Fatih Artman, Hare Sürel gibi güzel oyuncuları saçma sapan hayal dünyasıza alet etmeseydiniz ne güzel olurdu. Konu güzeldi ama adamakıllı bir senaristin eline verilse yemin ederim döktürürlerdi. Ah be... Şimdi kalkıp buna sen sanattan ne anlarsın diye bir cevaplar gelirse böyle sanatın da, kör ve ayak fetişliğinizin de taaa... derim bende.
kasıtlı olarak islami değerlere saldırmış onur ünlü kafiri. ulan yasin suresi okunurken arka fondan sevişme sesleri verilir mi ? şimdi birileri kalkar buna sanat der. sanatınızı sikeyim sizin. onur ünlü bu filmle kendi bacağına sıktı. geçmiş olsun artık onur bu ulkede film yapamaz yapsada satamaz. he bide sinema salonunda 3 kişi vardı. film berbat cunku. gıdecek olanlar kız arkadasıyla gıtmesın sex sahnesı cok fazla var.
Çok kötü film seyrettim ama bu film acik ara önde gitti malesef. Emek vermisler, para dökülmüş, konu ilginç ama senaryo tıkanmış, bağlantılar sacma sapan. Birsey anlamak cok zordu.
Çıktığı günden beri merak ettiğim bir filmdi çünkü fragmanı çok sağlam. Fragmanı izlediğinizde filme 10/10 vereceğimden fazla emin oldum ama film beni üzdü.
Film beni neden üzdü, çünkü Onur Ünlü'den böyle bir senaryo beklemezdim. Senaryo bomboştu. Bol bol ayak sahnesi, sevişme sahnesi ve 'yurdumda' şarkısı var. Bu sahneleri çıkartırsak film 15-20 dakika kalır.
Demet Evgar'ın oynaması beni heyecanlandırmıştı ama filmde sadece 15-20 dakika var kendisi. Fatih Artman, Ezgi Eyüboğlu gibi güzel isimler var kadrosu kaliteli ve sevdiğim isimlerden oluşuyor.
Cinayet masasında çalışan Salim (Fatih Artman) baş karakterimiz. Yakında kör olacağını öğreniyor. Daha sonra öldürülen bir iş adamının eşi olan, kör bir piyaniste (Demet Evgar) aşık oluyor. Salim'e ilgisiz olan kör piyanistimiz filmin ortasında ortadan kayboluyor ve Salim bu sefer de cinayetin katil zanlısının kör karısı Leyla'ya ilgi duymaya başlıyor.
Salim karakterini hiç sevemedim. Kendisi ayak fetişi olan ve görme engellilere ilgi duyan tuhaf bir adam. Bu kör kadınlara duyduğu ilginin aşk olduğunu da düşünmüyorum. Bir filmin karakteriyle enerjim tutmazsa beğenemiyorum. Bu yüzden bir buçuk saatim boşa gittiği için üzgünüm.
Beyazperde.com'da gezintiye devam etmek istiyorsanız çerezleri kabul etmelisiniz. Sitemiz hizmet kalitesini artırmak için çerezleri kullanmaktadır.
Gizlilik sözleşmesini oku.