Hesabım
    Wonka
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    4,5
    Muhteşem
    Wonka

    Büyük tatlara yolculuk!

    Yazar: Banu Bozdemir

    Yönetmenliğini Paddington ile özdeşleşmiş Paul King'in üstlendiği Wonka, yazar Roald Dahl'ın 1964 yılında yazdığı Charlie ve Çikolata Fabrikası'na dayanıyor ve ikonik çikolatacı Willy Wonka'nın bir nevi başlangıç hikâyesini anlatıyor. Tabii buna tam bir uyarlama denemez, ilginç çikolatacının nasıl ünlü biri haline geldiğinin öyküsünü müzikal bir dramayla önümüze sunuyor. Başrolde Timothée Chalamet'in yer aldığı bu ön uyarlama, Mel Stuart'ın 1971 klasiği ve Tim Burton'ın 2005 filmi de dahil olmak üzere iki filmin referanslarını takip eder bir üslupla karşımızda.

    Önümüzde tarihin çeşitli dönemlerde karşımıza çıkan böyle harika, tutkulu bir hikaye olunca Willy Wonka'yı oynayan oyuncuların tarzına göz atmak da elzem bir hal alıyor. 1971 yılında çekilen Willy Wonka ve Çikolata Fabrikası'nın mistik şeker üreticisi Gene Wilder’ın yolunun şiirli ve bir yandan da histerik olduğunu söylemek mümkün, tünelin ucundaki tadı arayan Wilder’ın Wonka’sı gerçekten şeker gibi tatlıydı ama psikopat bir yanı da mevcuttu! Sana istediğin her şeyi vererek seni mahvetmeyi izleyen bir hilebaz!

    Warner Bros.

    Gelelim 2005 yılında Tim Burton’ın muhteşem bir uyarlama olarak geri getirdiği o ruha! O zamanlar tam bir yıldız olan Johnny Depp, bir varis aradığı muhteşem fabrikasına o dönem herkesin Michael Jackson’a benzettiği görüntüsü ve hastalıklı bakış açısıyla damga vurmayı başarmıştı. Willy Wonka biraz da bu aslında ama son uyarlamada Timothee Chalamet baş karaktere gardını düşürmeyen, iyilik timsali ışıltılı bir ruh olarak hayat veriyor. Çikolatasını dünyayla paylaşmayı hayal eden bir mucit havası var! Çikolata tutkusu kesinlikle orada ama sanki biraz tuhaflıkların ve karanlık tarafın izi silinmiş gibi duruyor. Oysa karşımızdaki kesinlikle heyecan verici, doyurucu ve eski moda müzikaliyle içimize coşku salan bir film. Ve geleneksel yaklaşım Dahl’ın orijinal hikayesinin ruhuyla daha iyi uyum yakalamış gibi görünüyor.

    Filmin hikayesi lezzetli ön bir müzikalle başlıyor, 25 yaşlarında genç bir adam olan Willy’nin, şekerlerine lezzet katmak, nadir ve farklı lezzetlerin izini sürmek için çıktığı yedi yıllık yolculuktan sonra Londra’ya dönmesini ve azimli bir şekilde orada tutunmaya çalışmasını konu ediniyor.

    İşin tuhaflık kısmıyla biraz daha haşır neşir olursak, Wonka tutkulu bir çikolata üreticisi olarak, polislere ve din adamlarına çikolatayla rüşvet vererek işlerini döndüren çikolata patronlarından ve kiracılarına küçük yazılarla sözleşmeler imzalatıp, onları yıllarca kendisi için çalışmaya zorlayan otel/ çamaşırhane sahibi Bayan Scrubbit’ten daha tuhaf değil, hatta daha aklı başında duruyor. Zaten filmin büyük bir kısmı da Willy Wonka’nın Bleacher ve ortağının gazabına uğrayan kişilerle arkadaş olmasını ve kölelikten kurtulmaları için gereken yolları aramasıyla geçiyor!

    Warner Bros.

    Willy’nin bakış açısına göre çikolata bir inanç noktasında karşımıza çıkıyor; onu din gibi kutsallaştırıyor, çikolata yiyenlerin içindeki kanatlı böceğin gücüyle havaya yükselmeleri de bu inancın zevkini ortaya koyan küçük bir parça. Günah çıkarmaya gelen polis memurunun çok çikolata yedim diye günah çıkarması ve papaza rüşvet olarak çikolata vermesi de bu inancın boş olmadığını gösteren ironik doneler. Bu inancın Wonka’ya hayat veren Chalamet’in çılgın performansında hayat bulması da tesadüf değil. Çocuksu bir tatlılıkla karşımıza çıkan Wonka’nın ruhunun derinliklerinde ona çikolata yapma sevgisini aşılayan anne özleminin ortaya çıkması da geçmişine dair izleri barındırıyor. Wonka bir anlamda annesine ulaşmak için tutkusuna bu denli bağlı kalıyor!

    Son yılların başarılı müzikallerinden biri olarak anılacak yapımda bir karakter var ki, eminim herkes bayılacak. Filmin tuhaf kısmına girecek Lofty adında Ooompa-Loompa. Hugh Grant’ın tüm sevimliliğiyle hayat verdiği bu eğlenceli karakter Wonka’nın lezzetli çikolatalarının derdinde bir hırsıza dönüşüyor ve ekrana her yansıdığında 44 cm’lik boyuyla seyircinin yüzünü güldürüyor. Hugh Grant’ın Paddington 2 için dans etmesi de iyi sonuç vermişti.

    Film biraz da Paul King’in Paddington filmlerine benzer modası geçmiş bir sihir barındırıyor, bunu olumsuz anlamda söylemiyorum. Birkaç filmin bileşeni de var; Mary Poppins, belki biraz Matilda. Filme biraz daha uyarlamanın dışında bir gözle bakarsak, o büyük tatları almak daha olası!

    twitter.com/banubozdemir

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top