“Capharnaüm / Capernaum” yahut İngilizce olarak “Chaos”, senaryosunu Jihad Hojeily, Michelle Keserwany, Georges Khabbaz ve Khaled Mouzanar ile birlikte yazan Nadine Labaki’nin yönetmen koltuğunda oturduğu son derece sıra dışı bir drama…
Prömiyeri, 17 Mayıs 2018’de 3 ödül kazandığı Cannes Film Festivalinde yapılan ve 20 Eylül 2018 tarihinde Lübnan’da vizyona giren filmin, 8.4/10 (67.236 oy) ve 4.4/5 (1.000 üzeri oy) olan IMDB ve Rotten Tomatoes izleyici puanı ortalamalarıyla 7.9/10 (176 yorum) ve 75/100 (33 yorum) olan Rotten Tomatoes ve Metacritic yorum ortalamaları, yeterince iyi bir filmle karşı karşıya olduğumuzu söylüyor gibi…
Yine de isterseniz, her zamanki gibi önceliği oyuncu kadrosuna vermek suretiyle filmi birde biz inceleyerek yorumlayalım ve ardından da puanlamaya çalışalım…
Ancak, artık neredeyse yorumlarımızda geleneksel bir özellik halini aldığı üzere ayrıntılı incelemeye geçmeden önce birer Academy, Golden Globe ve BAFTA ödülü adaylığı da bulunan filme ilişkin ilk tespitimizi paylaşalım:
Karşımızdaki, en büyük talihsizliği, aynı yıl içinde çekildiği için Academy, Golden Globe ve BAFTA gibi üç önemli sinema organizasyonundaki “Yabancı Dilde En İyi Film” kategorilerinde “Roma” (2018) gibi bu ödüllerin tamamını sonuna kadar hak etmiş olan bir başyapıt ile yarışmak zorunda kalmış olan bir film olması...
Eğer öyle olmasaydı bu ödüllerden en az biri (belki de üçü birden), “Capharnaüm / Capernaum” un hanesine yazılabilecekti…
Zira aynı kategoride kendisine rakip olan “Zimna wojna / Cold War” (2018), “Dogman” (2018), “Girl” (2018), “Manbiki kazoku / Shoplifters” (2018) ve Werk ohne Autor / Never Look Away” (2018) gibi filmlerin hiçbirinin “Roma” (2018) ayarında olmadıkları çok açık…
Peki, bu filmi bu kadar dikkat çekici yapan şey ne?
Bize göre, bangır bangır bağıran evrensel mesajı ile tamamına yakını amatörlerden oluşan oyuncu kadrosunun performansı…
Elbette bu aynı zamanda, senaryoda da imzası bulunan yönetmen Nadine Labaki’nin de başarısı…
Bitirmeden, kısaca da olsa filmin hikâyesine de değinmemiz gerektiğini düşünüyoruz…
Evet, filmin hikâyesi Beyrut’ta geçiyor…
Bunu hepimiz görüyoruz zaten…
Ama buna rağmen filmde anlatılanların sadece Lübnan’a özgü şeyler olduğunu söylemek, tam bir ikiyüzlülük olacaktır…
Neden mi?
Bırakın bakamayacağı kadar çok çocuk yapmayı, mülteciler ve kaçak göçmen işçiler ile benzeri diğer konuların hiçbirinin ayrıntısına girmiyoruz, bir tek on bir yaşında zorla evlendirilen kız çocuğu “ Sahar / Seher” in durumu bile apaçık ortadayken başka da ne denilebilir ki…
Sonuç olarak, hiç düşünmeden arşivimize de dâhil ettiğimiz her şeyi ile son derece rafine olan bu film için puanımız 4, önerimiz ise “mutlaka izlenmeli” şeklinde olacak…
Keyifli seyirler,