Hesabım
    Gen 2
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    2,0
    Yetersiz
    Gen 2

    Gen Var, Maske Var, Gerilim Yok…

    Yazar: Gizem Şimşek Kaya

    UFP, Magel Film Yapım ile KG Medya Prodüksiyon ortak yapımcılığında çekilen "Gen 2" filminin yönetmen koltuğunda "Gen" (2006), "Üç Harfliler: Marid" (2010), "İki" (2017) ve "Kabir Azabı" (2018) filmlerinin senaristliğini; "Şeytan-ı Racim: İfrit" (2015), "Üç Harfliler 2: Hablis" (2015), "Cin Kuyusu" (2015), "İlk Seans: NMSM" (2022), "İkinci Seans: AEEP" (2022), "Son Seans: MTTH" (2022) ve "Kabir Azabı 2" (2024) filmlerinin senaristliğinin yanı sıra yönetmenliğini de yapmış olan Gökhan Murat Toktamışoğlu oturuyor. Görüntü yönetmenliğini Malik Ejder Şentürk’ün üstlendiği, müzikleri Berk Bekar tarafından yapılan filmin oyuncu kadrosunda ise Erdal Ayna, Gözde Murat, Sefa Zengin, Banu Ağaoğlu, Tuğçe Demir, Evren Karakayacı, Didar Falay, Saliha Yaşar, Şeyda Aksoy gibi isimler bulunuyor.

    2006 yılında gösterime giren Gen’in devamı niteliğindeki filmin konusunu yüzü yanık bir adamın kaçırdığı insanlara yaptığı işkenceler oluşturuyor. Gizemli yanık maskeli bir katil, kadın ve erkekleri kaçırarak terkedilmiş bir depoda onları tutmakta ve işkence ile yakarak, parçalayarak öldürmektedir. Katil çocukken babasından şiddet görmüş, yüzünün sağ tarafı sobada yanmıştır ve çocukluğundan beri yanık maskesi kullanmaktadır. Katilin takıntılı olduğu çocukluğundan kalma bir de balerinli müzik kutusu bulunmaktadır. Sürekli onunla oynamakta ve melodisini mırıldanmaktadır. Kurbanlar neden kaçırıldıklarını bilmeden umutsuzca sonlarını beklerken bir erkek kurbanın daha depoya getirilmesiyle olaylar kontrolden çıkar.

    Gen 2’ye Gelmeden Önce…

    Togan Gökbakar yönetmenliğinde 2006 yılında çekilen ve akıl hastanesinde geçen Gen filminin konusunu psikiyatrist Doktor Deniz'in yeni görev yeri olan, dağlık ve tenha bir bölgedeki akıl hastanesinde yaşanan tuhaf olaylar oluşturuyordu. Göreve başladığı gün hastalardan birinin yaşamına kıyması, genç doktorun tanıklık edeceği korkunç olayların ilkidir. Üç gün içinde hastanede inanılmaz cinayetler meydana gelir. Olayları araştırmak için hastaneye gelen polisler kötü hava şartları yüzünden mahsur kalırlar. Telefon hatları arızalanır, yollar kapanır. Herkesin birbirinden şüphelendiği cinayetler çıkmazı adeta dışarı açılan tüm kapıları kapamıştır. Çok geçmeden bütün hastane ve Deniz bir an önce uyanmak isteyecekleri bir kabusun içine gireceklerdir.

    Şahan Gökbakar’ın tecritteki bir akıl hastasını canlandırdığı, Doktor Deniz’in de aslında babasını aramaya geldiği ilk yapım başarıyla kurduğu gerilim atmosferiyle ortalama bir film olmayı başarmıştı ancak 2024 yapımı (ve on sekiz kelimesinin yanlış yazıldığı) “Onsekiz yıl sonra yeniden” sloganıyla seyircilerin karşısına çıkan devam filmi ise fragmanından da görülebileceği üzere ilkinin yanına yanaşmaktan oldukça uzak kalıyor. Çekimlerindeki yer yer titreyen kamera hareketleri nedeniyle mideleri harekete geçirebilen, yara makyajı yeterince gerçekçi olmayan, karakterleri de derin olmayan filmin tutunduğu tek dal, ilk filmde Doğa Rutkay’ın canlandırdığı doktor Deniz’in tecrit hastası tarafından uğradığı tecavüze dayanan bir hikâye sunması. Senaryosu da hayli aceleye gelmiş olan filmde, adeta skeçlerden oluşan bir yol izlenmesinin yanı sıra gerginlik dahi sağlayamayan sahneler kesildiğinde tertemiz 20 dakikalık bir gerilim filmi yapılabilecek kısa metraj malzemesi bulunuyor. Sırf uzatmak adına olsa gerek, filmde ana mekân olarak kullanılan izbe binanın sanki emlak sitesi ilanı için çekilmiş gibi görünen dış çekim görüntüsünün aynı sekans olacak şekilde en az üç kez karşımıza çıkması da cabası… Üstelik Sefa Zengin’in sürekli aynı replikleri tekrarladığı film adeta akmıyor, seyirciyi kendisine ve gerçekten gergin bir atmosfer yaşandığına inandıramıyor ve bu haliyle de izleyicileri salonda tutmayı başaramıyor. Zira filmi izlediğim salonda bulunan diğer çiftin ilk yarının sonunda kaçarak salonu terk edip tekrar gelmediklerini görmek deneyimle sabittir.

    Üç Hafta Arayla…

    Tıpkı Gen 2 gibi 30 Kasım’da gösterime giren "Kabir Azabı 2"nin de yönetmenliği ve senaristiliğini Gökhan Murat Toktamışoğlu, görüntü yönetmenliği ise Malik Ejder Şentürk üstlenmişti. İki yapım arasındaki en büyük benzerlik ise sekansların birbiriyle bağlanmaması yani görüntülerin bir skeç gibi peşpeşe ilerlemesiydi. Bu da hiç şüphe yok ki hikâyedeki eksikliklerin daha fazla göze çarpmasına neden oluyor. Benzer şekilde oyunculuklar da iki yapımda yer yer seyretmeyi oldukça zorlaştıracak kadar amatörlüğe göz kırpıyordu. Üstelik "Gen 2"nin aksine "Kabir Azabı" 2 ilk filmle de hiç bağlantı kuramıyordu.

    Sonuç olarak Gen 2; yerli filmlerdeki seri film geleneğini küçük bir hamle ile başarmış olsa da gerek senaryo gerekse oyunculuklar gibi teknik sorunlar nedeniyle sınıfı geçemeyen bir gerilim filmi olmaktan kurtulamıyor.

    Gizem Şimşek KAYA

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top