Serinin ilk üç filminde olduğu gibi “The First Purge” un senaryosunu da yine James DeMonaco yazmış… Ancak bu kez yönetmen koltuğunda, ilk üç filmdeki DeMonaco'nun değil de kendi ikinci uzun metrajlı filmini çeken Gerard McMurray’in oturduğunu görüyoruz…
13 milyon dolarlık son derece mütevazı bir bütçeyle çekilerek (ABD’nin Bağımsızlık Gününün yıl dönümü olan) 4 Temmuz 2018’de vizyona sokulan filmin gişe hasılatı, 6 Eylül 2018 itibarıyla tamı tamına 135,6 milyon dolar…
Aslında durum; yapım bütçesi ve hasılat tutarları, 3 – 89 milyon dolar, 9 – 110,6 milyon dolar ve 10 – 118,6 milyon dolar seviyelerinde olan serinin ilk üç filmi içinde çok farklı değildi…
Aynı şekilde, serinin ilk üç filminin neredeyse yerlerde sürünen izleyici ve yorum puanı ortalamaları da “The First Purge” un, 5.2/10 (18.514 oy) ve 2.5/5 (1.921 oy) olan IMDB ve Rotten Tomatoes izleyici puanı ortalamalarıyla 5.4/10 (139 yorum) ve 54/100 (39 yorum) olan Rotten Tomatoes ve Metacritic yorum ortalamalarından çok da farklı bir görünüm sergilemiyordu…
Yani, bütün filmleri ile sadece yapımcısı Blumhouse Productions’ın yüzünü güldüren “The Purge” projesi, ta ilk günden bu yana gerek izleyiciler ve gerekse de yorumcular tarafından sürekli eleştirilen “vasat” bir film serisi imajından bir türlü kurtulamamıştı…
Ama gel gör ki, bütün bu somut gerçeklere rağmen, “The First Purge” a ilişkin yapılan yorumlara baktığımızda insanlarda, artık her ne hikmetse, ilk üç “şahane” filmin ardından “berbat” bir devam filmi yapılmış gibi bir algı oluştuğunu / oluşturulduğunu görüyoruz…
Filme ilişkin bu "ilginç" algının ardındaki nedenleri daha iyi anlayabilmek için, serinin ilk üç filmini de dikkatle izlemiş biri olarak, her zamanki gibi önceliği yine oyuncu kadrosuna vermek suretiyle gelin filmimize biraz daha yakından bakalım derim…
Oyuncu kadrosu deyince de, serinin ilk filmi “The Purge” (2013) da Hollywood yıldızlarından Ethan Hawke, ikinci film “The Purge: Anarchy” (2014) ve üçüncü film “The Purge: Election Year” (2016) da ise Frank Grillo baş rollerde oynarlarken diğer rollerde, TV film ve dizilerinde isim yapmaya çalışan oyuncular tercih edilmişti…
Serinin son filmi “The First Purge” da rotanın doğrudan TV dünyasına kırıldığını görüyoruz…
Muhtemelen, “The Purge” adının artık kendisinin bir marka olduğunu düşünen yapımcılar, pazarlama taktiği olarak bir Hollywood yıldızına ihtiyaç duymadılar…
Peki, bu konuda yanılmış olabilirler mi?
Bizce, hayır…
Özellikle de filmin 135,6 milyon dolarlık gişe hasılatı ve projenin halen gösterimde olan 10 bölümlük TV dizisi sonrasında…
Filmin teknik değerlendirmesine hiç girmiyoruz… Zira serinin bu dördüncü filminde de, ilk üç filmdeki “C” sınıfı film standardından bariz bir sapma söz konusu değil…
Kısaca bir iki şey de (zayıftan neyi kastettiklerini pek anlamasak da) bazılarının zayıf buldukları filmin hikâyesi hakkında söylemek isteriz…
Öncelikle bu filmi, en azından filmin ilk 30 dakikasını, “The Purge” denilen faşizan temizlik hareketinin nasıl ve ne şekilde başlatıldığının anlaşılmasına yönelik bir belgesel yahut görüntülü el kitabı gibi görmek ve filmin geriye kalan 68 dakikalık bölümünde gelişen olayları da bu çerçevede yorumlamak gerekir diye düşünüyoruz… Ki zaten, ilk yarım saatlik giriş bölümünden sonra kan, şiddet ve dehşet (aynen serinin ilk üç filminde olduğu gibi), 12 saatlik katliam süresinin dolduğunu bildiren siren sesine kadar hız kesmeden devam ediyor…
Sonuç olarak önerimiz, eğer serinin ilk üç filmini sevdiyseniz olumsuz eleştirilere aldırmadan bu filmi de gönül rahatlığıyla izlemeniz yönünde olacak… Emin olun bunu da seveceksiniz…
Keyifli seyirler,
Son bir not:
Tüm hakları bize ait olan bu yorumun orijinali; bir başka mecrada tarafımızca, 26 Eylül 2018 günü saat 01.36’da yazılarak paylaşılmıştır...