“First Reformed”; “Taxi Driver” (1976) gibi bir filmin hikâyesi ile “Raging Bull” (1980) ve "The Last Temptation of Christ" (1988) gibi unutulmaz filmlerin senaryosuna da imzasını atmış olan usta sinemacı Paul Schrader’in senaryosunu yazarak yönettiği son derece sıra dışı bir film…
3,5 milyon dolarlık bir bütçeyle çekilen ve dünya prömiyerini, 31 Ağustos 2017 tarihinde 74. Venedik Uluslararası Film Festivalinde yapan film, Metacritic’in “Mutlaka İzlenmeli” dediği filmler arasında yer almasına rağmen 3,4 milyon dolarlık bir hasılatla gişeye çakılmış durumda…
Hem de filmin, 7.4/10 (7.170 oy) ve 3.5/5 (1.854 oy) olan IMDB ve Rotten Tomatoes izleyici puanı ortalamalarıyla 8.4/10 (166 yorum) ve 85/100 (47 yorum) olan Rotten Tomatoes ve Metacritic yorum ortalamaları bu kadar iyiyken…
Yani tüm olumlu yorum ve eleştirilere rağmen sinema izleyicisi, filmi "üvey evlat" yahut da "süt oğlan" muamelesine tabi tutarak neredeyse cami avlusuna terk edip gitmiş gibi…
Peki neden?
Hâlbuki ilk bakışta, izleyici için filmin Ethan Hawke ve Amanda Seyfried’li kadrosu da oldukça cazipti…
Ne olduğunu anlamak için gelin isterseniz filme biraz daha yakından bakalım…
Bunun için de ilk işimiz Ethan Hawke’nin performansını masaya yatırmak olsun…
Tam 4 kez Academy, 1 kez Golden Globe ve 1 kez de BAFTA ödüllerine aday olan Ethan Hawke, bu filmdeki performansı ile “En İyi Erkek Oyuncu” kategorisinde bu ödüllerin üçünü de fazlasıyla hak ediyor olmasına rağmen bırak bu ödülleri kazanmayı eminiz aday bile yapılmaz…
Aslında aynı şey, filmin senaryosunu da yazmış olan yönetmen Paul Schrader ile farklı kamera teknik ve açılarıyla inanılmaz görüntüler yakalayan kameraman Alexander Dynan dahil filmin teknik ekibinin tamamı için de geçerli…
Neden mi?
Zira bu filmde Paul Schrader, sürekli olarak “cıss” dokunma, dokunursan “uf olursun” denilen bir tabuya dokunarak dini, daha doğrusu dini temsil eden kilisenin (kurum olarak) iş ve siyaset dünyasıyla olan ilişkilerini ve çevre gibi duyarlılık gerektiren konulardaki tutumunu sorgulamış…
Üstelik bununla da yetinmeyerek o savaşta oğlunu kaybeden Rahip Ernst Toller’a (Ethan Hawke) alenen Amerika’nın Irak savaşını da eleştirtmiş…
Tam bitti diyorduk ki, intihar ederek ölen çevre aktivisti Michael’ın cenazesinde, kilise korosuna Neil Young’ın unutulmaz şarkısı “Who's Gonna Stand Up And Save The Earth?”ünü de söyletince bizde film tamamen koptu…
Muhtemelen, fazlasıyla muhafazakâr olan Amerikan toplumunda bu kopma işi daha fazla olmuş olmalı ki onlar da, filmi (aslında kendilerine biraz ağır ve aykırı gelen Paul Schrader’in entelektüel zekâsını) gişeye gömerek kendilerince cezalandırmışlar…
Peki, biz ne mi yaptık?
Tabii ki de, 5 üzerinden 4 verdiğimiz bu filmi arşivimizin demirbaşları arasına ekledik…
Büyük bir ilgi ve keyifle izlediğimiz bu harika filmi, umarız sizler de sever ve aynı keyifle izlersiniz,
Son bir not:
Tüm hakları bize ait olan bu yorumun orijinali; bir başka mecrada tarafımızca, 17 Ağustos 2018 günü saat 01.29’da yazılarak paylaşılmıştır...