“Der goldene Handschuh / The Golden Glove”, senaryosunu da, Heinz Strunk’ın, 1970 – 1975 yılları arasında dört kadını öldüren ve öldürdüğü bu kadınların cesetlerinin parçalarını evinde saklayan seri katil Fritz Honka’nın hikâyesini anlattığı aynı isimli romanından uyarlayarak yazan Fatih Akın’ın oturduğu bir drama…
Prömiyeri, 9 Şubat 2019’da "Altın Ayı Ödülü" için yarıştığı Berlin Uluslararası Film Festivalinde yapılan ve 21 Şubat 2019 tarihinde “18 yaş sınırlaması” ile Almanya’da vizyona giren filmin, 6.7/10 (8.762 oy) ve 3.7/5 (57 oy) olan IMDB ve Rotten Tomatoes izleyici puanı ortalamalarıyla 5.5/10 (34 yorum) ve 38/100 (15 yorum) olan Rotten Tomatoes ve Metacritic yorum ortalamaları, her ne kadar oylamaya katılan izleyici ve eleştirmen sayısı çok yüksek olmasa da, özellikle de yorumları ile Metacritic’deki Metascore’un oluşmasına katkı veren sinema eleştirmenlerinin, aynen “The House That Jack Built” (2018) filminde "ezberlerini bozan" Lars von Trier’e yaptıkları kadar sert yüklenerek, taş yağmuruna tuttukları bir filmle karşı karşıya olduğumuzu söylüyor gibi…
Ama bu saldırıya rağmen biz yine de sırf başroldeki Fritz Honka karakterini canlandıran Jonas Dassler’in sıra dışı performansı için dahi 115 dakikalık sürenin tamamında göz kırpmadan izlenebilecek olan bu filmi, her zamanki gibi önceliği oyuncu kadrosuna vermek suretiyle bizzat kendimiz mercek altına alarak incelemeye çalışacağız…
Bunun içinde, Jonas Dassler’i müthiş bir değişim sonrasında Fritz Honka’ya dönüştüren Lisa Edelmann, Maike Heinlein ve Daniel Schröder’den oluşan (ve ne yazık ki, tamamen haksız bir biçimde sadece “German Film Ödülü” ile yetinmek zorunda kalan) makyaj ekibinin çıkarttıkları bu harika iş ile ciddi bir beğeni kazandıkları filme ilişkin ilk tespitimizi, sonrasında da naçizane ilk önerimizi paylaşalım istiyoruz…
Ki, zaten Rory O’Connor’da, Cinevue’da filmin Berlinale’deki gösteriminin ardından sıcağı sıcağına yazdığı 12 Şubat 2019 tarihli yorumunda, 35 yaşındaki Honka’yı oynamak üzere 22 yaşındaki Dassler’e uygulanan bu makyajı, “sinir bozucu derecede inandırıcı” olarak tanımlamış…
Hal böyle olunca da işe; eğer başroldeki Honka’yı Johnny Depp, Honka’nın birlikte olduğu kadınlardan birini de Helena Bonham Carter canlandırmış olsaydı, filmin künyesinden haberdar olmayan çoğu kişinin, kendilerine sorulduğunda tereddüt etmeksizin karşılarındakinin, bir Tim Burton filmi olduğunu iddia edebileceği nitelikte bir film olduğunu söyleyerek başlayabiliriz…
Zira Hamburg’un karanlık arka mahallelerinde, Honka gibi “uç” bir karakterin işlediği korkunç cinayetleri kendine konu edinen böyle bir filmi, Fatih Akın dışında çekse çekse yine aynı deli cesaret ve vizyonuna sahip olan Tim Burton çekebilirdi diye düşünüyoruz…
Tabii, buradaki “uç karakter” vurgusunu da gerek Honka’nın Quasimodo vari görünümünü ve gerekse de cinsel sorunları bulunan kadın düşmanı yapısını iyice bir pekiştirmek için kullandık…
Yurtdışındaki pek çok eleştirmenin oldukça kanlı buldukları filmde Fatih Akın, tam tersine Honka’nın cinayet sahneleri ile kurbanlarının cesetlerini parçalama işini apaçık göstermek yerine, iddiaların tam tersine bunları eklediği müzik ve efektler ile izleyicinin hayal gücüne bırakmış…
O nedenle de rahatlıkla, ortada Alman basınındaki kuru şamata dışında, filmin “18 yaş sınırlaması” ile gösterilmesini gerektirecek herhangi bir durum yok diyebiliyoruz…
Bitirmeden, filme adını veren ucuz içkilerin satıldığı ve literatürde “red-light district” olarak (yani yasal olan seks ağırlıklı mağazaların ve işlerin yaygın olduğu) bilinen Hamburg’daki bir bölgede yer alan “Der goldene Handschuh / The Golden Glove” bardaki, hayatın sillesini yemiş karakter tiplemelerinin de inanılmaz olduğunu belirtmiş olalım…
Ancak artık neredeyse Fatih Akın filmlerinin vazgeçilmez isimlerinden biri haline gelmiş olan Adam Bousdoukos’u bu kez de Honka’nın, kendi evindeki kokular nedeniyle sürekli olarak suçladığı Yunanlı komşusu Lefteris rolünde görmek, bize her seferinde severek izlediğimiz “Soul Kitchen” (2009) filmini anımsattığı için “vapurda ciğerlere dolan mis gibi Boğaz havası” kadar iyi geldi…
Keyifli seyirler,