Alfonso Cuaron’un kendi çocukluğunu, dönemin Meksika’sını, kadınlığı, çocukluğu; iç savaş ve taşkınlıkları olan bir ülkeyi, o ülkenin insanlarını, sokaklarını, arabalarını, çocuklarını; evliliklerini, hizmetçilerini, varoşlarını ve efendilerini anlattığı şiirsel bir lezzete sahip 2018 yapımı filmi.
Film büyük bir oranda imgeler üzerine kurulmuştur. Bahçenin sürekli yıkanması, bahçenin sürekli kirlenmesi, köpek kakaları, çocukların bahçede oynamaları, evin içi ve dışının birlikteliği ve ayrılığı, hizmetçilik ve efendilik, insan ilişkileri, babalık, annelik, evlilik, ilişkiler… hepsi de şairene biçimde yerleştirilmiş ve kullanılmış. Babanın varlığıyla yokluğunun evde ve özellikle kadınlar üzerinde nasıl etkiler yarattığı, çocukların da varlığıyla evin ‘anneler’inin üzerine binen o koca yük. Cleo hem evin hizmetçisi hem de çocukların ablası, çocuklar için yerini kimsenin dolduramayacağı başka bir anne. Gerektiğinde canını hiçe sayarak çocuklarının peşinden koşacak olan o anne. Ama bu anlattıklarım karşısında Cleo’nun bir süper kadın olduğu düşünülmemeli. Nitekim Cleo’nun dinginliği izleyiciye ders niteliğinde. Bunu en çarpıcı hissettiğimiz zaman Fermin’in idmanında sergilenen ve kimsenin yapamamasına karşın tüm asimetrikliğiyle bu dengeyi sağlayabildiği zaman.
Filmin ağır temposu aslında bir gerçek kesit olması nedeniyle filmi bu kadar başarılı kılmak için tercih edilmiş gibi. Çünkü hayat tüm süper kahraman filmlerinin aksine ağır akmaktadır. Her anı uzun uzun yaşadığımız için Cleo ve Sofia’nın gerçeklerine daha rahat adapte olunabiliyor. Filmin içerisinde olaylar atlamalarla gerçekleşmiyor ve her bir sahnenin temeli filmde bulunabiliyor.
Filmin içerisinde bulunan imgelerden arabalar çok yoğun bir anlama sahip. Bana göre arabalar erkekleri ve erkeklerin sıkışmış oldukları, yanlarında kadınları da sıkıştırdıkları hayatı temsil ediyor. Doktor Zovek’in arabayı park etmeye çalışırken sürekli gir çıklarla kendini tekrar etmesi, küllüğünün dolmuş hatta taşmış olması, arabayı halen vurmamaya çalışarak işleri toparlama çabası, tüm bunlara karşın yine de bir yerlere toslaması; Sofia’nın hayatına yaptığı etkiyi olabilecek en iyi şekilde ortaya koymaktadır. Ancak bu konuyu ileride Zovek’in kendisin aldattığını öğrendiğinde Sofia’nın arabayı umarsızca ve duvarları yıkarak her yere çarparak park etmesinde daha da etkileyici biçimde görüyoruz. Arabanın erkekleri temsil ettiğini en çok vurgulayan an, Sofia ve Zovek boşanma kararı aldıklarında Sofia’nın arabasını değiştirmesi ve ardından hem kocası hem arabası hayatlarından çıkmadan ikisinin de son bir kez kendilerine temas etmesi olsa gerek. Zovek kitaplıklarını almak için evine son kez döndüğünde Sofia da arabayı son kez kullanıyor. Bunun ardından hayatlarında ne o eski araba ne de eski kocası olacaktır.
Filmin içerisinde ev de dönemsel ve Freud’yen göndermeler içermektedir. Evin içerisinde bahçe varoşları, Fermin ve Cleo’nun hayatlarını temsil ederken yağmur ve dolu tanelerini, hiçbir şeyden haberi olmadan bu acının(dolunun) peşinden koşan çocukları bir popüler kültür göndermesi olarak kullanmış; bahçedeki köpek kakalarının sürekli olarak temizlenmesi ve yenilenmesi bu insanların her ne kadar hayatlarındaki pürüzleri çalışsalar da kendilerini tekrar tekrar pisliğin içinde bulmalarını; arabanın bahçeye verdiği zarar, elitist kesimin kendilerini hor görmeleri ve sürekli onlara zarar verici etkilerde bulunmalarına karşın bunu hiç önemsememelerini; köpeğin bahçeden sürekli çıkmaya çalışması insanların içinde buluncukları durumdan kurtulmaya çalışmasını; ve diğer, periferide kalmış tüm insan ve doğanın yaşamlarını temsil etmektedir.
Evin içerisi düzenli görünmesine rağmen kaosla çalkalanmaktadır. Burada Cleo sürekli birilerinin arkasını toplamaktadır. Burada kendisinin anne rolü üstlendiğini gayet açık görebiliriz. Herkesi uykudan uyandırıyor; kahvaltılarını hazırlıyor, giydiriyor ve dışarı çıkarıyor, gece yatırıyor. Ama tüm bunların yanında yönetmen kendisini hiçbirinin annesi gibi hissetmesine izin vermiyor. Bunu da çok küçük bir hareketle yapıyor. Doktor Zovek eve geldikten sonra Sofia’yla odada kavga ederken Cleo odanın önünden geçiyor ve Sofia tartışmaya ara verip kapıyı kapatıyor. Çocuklar her ne kadar Cleo’yu kabullenseler de Sofia ve evin ninesi sonuna kadar bu durumu kabullenmiyor, ne Cleo’yu içlerine alıyorlar ne de Cleo’nun da bir insan olmasına değer verip onu tanıyorlar. Cleo’nun doğum yaptığı sahnede evin büyük annesinin Cleo’yla ilgili hiçbir bilgi verememesi ve buna karşılık kendini tutamayıp ağlıyor oluşu bu durumla ilgili pişmanlığını sessizce dile getirmektedir. Bir kabulleniş umudu Cleo’nun çocukları boğulmaktan kurtarmak uğruna kendini denize attığı planda baş gösterdi. Ancak bu da çok uzun sürmedi ve geri dönüldüğünde Cleo eski yerine geri döndü.
Filmin bir diğer çok göze çarpan ve beni hayretler içerisinde bırakan karesi ise Sofia’nın gittikleri Veracruz yakınlarındaki bir otelde yemekten sonra dondurma yerken oturdukları bank ve konumları. Hem Sofia hem de Cleo akrebin kıskaçları ucunda resmedilmiş. Burada hayatlarındaki desteklerini kaybetmiş iki kadının nasıl kıskacın ucunda yaşadığını anlatış tarzı adeta bir roman.