"Oğlunu Irak savaşı sırasında kaybetmiş olan Doc, Vietnam savaşından beri 30 yıldır görüşmediği asker arkadaşları Richard ve Sal ile yeniden bir araya gelir. Doc'un onlardan son isteği ise oğlunu Arlington Mezarlığına birlikte gömmektir. Başta Richard isteksiz davransa da, Sal'ın ısrarı üzerinde üçlü uzun bir yolculuğa çıkarlar ve bu süre içerisinde yeniden yakınlaşma fırsatı bulurlar."
Yönetmen Richard Linklater ne zaman bir filme imza atsa, kendimi hemen orada buluveriyorum. A Scanner Darkly gibi bir karanlık animasyon filminden Everybody Wants Some!! gibi gençlik filmlerine, Before Üçlemesi gibi romantik bir seriden Boyhood gibi hayatın içinden bir kesit sunan filmlere kadar, Linklater her türlü işe el atabilen ve her filmde ne yaptığını çok iyi bilen bir yönetmen. Ve son filmi Last Flag Flying, bu konuda beni kesinlikle hayal kırıklığına uğratmadı.
Last Flag Flying, oldukça sade işlenip dramatik bir konuyu ele almasına rağmen aynı zamanda komediyle kurduğu iyi bir denge ile başından sonuna kadar sizi sürükleyecek bir film. Hikayesinin dramatik yüküne rağmen filmde yaşanan hiçbir sahne seyirciyi acındırmaya çalışmıyor, her şey tamamen doğal hissettiriyor.
Fakat konusunun yanı sıra, Last Flag Flying büyük çoğunlukla bir karakter çalışması. Ki bu da Richard Linklater'ın iyice ustalaşmış olduğu bir alan. Tıpkı Before Üçlemesi'ndeki Jesse ile Celine arasındaki aşk ve Boyhood'da Mason'ın büyümesine tanık olmamız gibi, bu filmde de Doc, Richard ve Sal arasındaki arkadaşlık bağını görüyoruz. Ve bu arkadaşlık öylesine doğal, içten ve bir o kadar da "film icabı" olmadan ele alınmış ki, filmin bitmesine rağmen bu karakterleri izlemeye devam etmek istiyorsunuz.
Ana karakterleri canlandıran oyuncularsa bu filmde resmen dört dörtlüktü. Steve Carell, normalde canlandırdığı komik rollerin yanı sıra bu filmde gerçekten içten, dramatik bir performansa imza atmış. Laurence Fishburne ve özellikle de Bryan Cranston ise filmin en komik taraflarıydı. Fakat Last Flag Flying, sırf seyirciyi sıkmamak için komik olmaya çalışmıyor. Bu üçlü arasında kurulan diyaloglar sade ve gerekli hissettirirken, tam zamanı geldiği sırada Bryan Cranston'ın karakteri harika bir espri patlatıyor mesela. Birbirinden tamamen zıt oldukları halde arkadaş olan bu karakterlerin birbirleriyle kurdukları muhabbetleri izlemek gerçekten de keyifliydi. Bu filmde bu karakterlerin gelişmesini, birbirine karşı olan arkadaşlıklarını ve bu durumun hayatlarını ne ölçüde değiştirdiğini görüyoruz. Richard Linklater da bunu en gösterişsiz ve sade bir biçimde işlemeyi başarıyor.
Film hakkındaki tek sorunum muhtemelen süresinden kaynaklanıyor. Yani filmin 125 dakikalık bir süresi var ve film esnasında sürenin uzunluğunu gerçekten hissediliyor. Bu esnada da bazı sahneler gereğinden biraz fazla uzayabiliyor. Festival ortamında bu benim için büyük bir negatif olmasa da, eğer bu filmi ev ortamında izlemeye çalışırsanız biraz sıkılabilirsiniz. Bu yüzden Last Flag Flying, içinizden izleme isteği doğduğunda sizin için tek bir oturuşta bitirebileceğiniz bir film olmayabilir. Bu da muhtemelen film hakkındaki tek sorunumdu.
Ama genel anlamda Last Flag Flying, harika bir karakter çalışmasıydı. Filmi izlerken bir ekrana bön bön bakıyormuş gibi değil, gerçekten bu karakterlerin hayatına dair ufak bir yolculuğa çıkıyormuş gibi hissettim. Richard Linklater'ın bu tarz filmleri hep doğal anları yakalıyormuş gibi bir araya getirmesi gerçekten de etkileyici doğrusu. Ve Steve Carell, Bryan Cranston ile Laurence Fishburne arasındaki kimya inanılmazdı. Kolayca izlenemeyecek oluşunun yanı sıra, Last Flag Flying gerçekten de etkileyici ve izlemesi çok eğlenceli olan bir deneyimdi. İçeriğinin ufak olmasına rağmen filmin yarattığı etki epey büyüktü. Göz atmanızı kesinlikle tavsiye ederim.
FİLMİN İYİ YANLARI:
+ Doğal ve sade işleniş.
+ Komedi ve dramın harika dengesi.
+ Richard Linklater'ın yönetmenliği.
+ Steve Carell, Bryan Cranston ile Laurence Fishburne'ın kimyası.
FİLMİN KÖTÜ YANLARI:
- Süresinin uzunluğunun biraz hissediliyor olması.
- Bazı sahneler gereğinden fazla uzayabiliyor.
TOPLAM PUAN: 8/10