“Captive State”, hikâyesini, Erica Beeney ile birlikte yazan Rupert Wyatt’ın yönetmen koltuğunda oturduğu bilim – kurgu tarzında bir drama…
15 Mart 2019 tarihinde Türkiye, Kanada ve Amerika’da aynı gün içinde vizyona giren filmin, 6.0/10 (51.159 oy) ve 2.8/5 (500 üzeri oy) olan IMDB ve Rotten Tomatoes izleyici puanı ortalamalarıyla 5.4/10 (78 yorum) ve 54/100 (19 yorum) olan Rotten Tomatoes ve Metacritic yorum ortalamaları, her ne kadar oylamaya katılan sayıları çok yüksek olmasa da, yapımcılarını hayal kırıklığına uğratan bir filmle karşı karşıya olduğumuzu söylüyor gibi…
Yine de isterseniz, 25 milyon dolarlık bir bütçeyle çekilen ve şu ana kadar da sadece 8,8 milyon dolarlık bir hasılat yapabilen bu filmi, her zamanki gibi önceliği oyuncu kadrosuna vermek suretiyle birde biz inceleyerek yorumlayalım, ardından da puanlamaya çalışalım…
Ancak, artık neredeyse yorumlarımızda geleneksel bir özellik halini aldığı üzere ayrıntılı incelemeye geçmeden önce filme ilişkin ilk tespitimizi, sonrasında da naçizane ilk önerimizi paylaşalım istiyoruz…
Bu bağlamda da işe; karşımızdakinin, tarihler boyunca dünyanın dört bir yanında “istilacı kuvvet veya ülkelerce” gerçekleştirilmiş olan işgal hareketlerine karşı, işgale uğrayan topraklardaki insanların direnişlerinin ve bu meşru direniş hareketlerine karşı istilacılarla beraber hareket eden yerel işbirlikçilerin, direnişçileri hançerleyişlerinin öyküsünün bilim – kurgu formatında anlatıldığı sıra dışı bir film olduğunu söyleyerek başlayabiliriz…
Dikkat ederseniz, emperyalizm, kapitalizmin bir sonucu olması nedeniyle işgalciler için doğrudan “emperyalistler” yerine “istilacı kuvvet veya ülkeler” tanımını kullanmayı daha doğru bulduk…
Zira bu türden işgal hareketleri, sadece kapitalizme özgü bir durum olmayıp tarihin köleci ve feodal olarak tanımlanan eski dönemlerinde de sıkça yaşanmış tarihsel olgulardır…
Merak edenler tarihin bu dönemlerini, fahiş hatalarla dolu TV dizi ve filmlerini izleyerek değil ama doğru kaynaklardan siyasi tarih okuması yaparak öğrenebilirler…
Konuya açıklık getirmesi açısından bizim burada değineceğimiz tek tarihi örnek, İkinci Dünya Savaşı sırasında Nazi Almanya’sının Fransa’yı yenerek işgal etmesinin ardından, Fransa’nın Vichy kentinde kurulan “Kukla Fransız Devleti” olacak…
Birinci Dünya Savaşı kahramanlarından Mareşal Philippe Pétain’in Devlet Başkanlığına getirildiği bu işbirlikçi devlet aygıtı, Temmuz 1940 – Eylül 1944 tarihleri arasında işgalci Nazi kuvvetleri ile birlikte kendi halkının yeraltı direnişine karşı, bu filmde olduğu gibi acımasız bir sindirme savaşı yürütmüştür…
Şimdi tekrar filmimize dönecek olursak…
Çizdiğimiz bu genel çerçeve içerisinde, Vera Farmiga’nın canlandırdığı, uzaylı işgalciler ve onların dünyalı işbirlikçilerince “fahişe” olarak nitelendirilen direniş örgütü lideri Jane Doe’nun işgal öncesi yaşamında bir “tarih öğretmeni” olması, aynen William Mulligan’ın (John Goodman), Rafe Drummond’a (Jonathan Majors) “Sana hediye veren / getiren düşmana güvenme” demesi gibi kesinlikle rastlantısal bir durum değildi…
Fakat ne yazık ki, özel ipuçları da içeren kritik önemdeki bu (ve “spoiler” olmasın diye değinmediğimiz buna benzer) noktalar pek çok kişi tarafından doğru okunamayarak kaçırılmış…
Her nedense insanlar, sanıyoruz birazda pahalı Hollywood prodüksiyonlarının yarattığı alışkanlıkla da olsa gerek, işin bilim – kurgu kısmına takılıp kalmışlar…
Ki aslında bize göre filmde, bütçe olanakları dâhilinde kullanılan efektler son derece yeterli olup doğru mesajların izleyiciye ulaştırılmasında her hangi bir eksikliğe de yol açmıyordu…
Yukarıda da kısaca değindiğimiz gibi filmin, John Goodman, Ashton Sanders, Jonathan Majors, Vera Farmiga, Madeline Brewer, Kevin Dunn ve Alan Ruck gibi isimlerin başı çektiği oyuncu kadrosu da oldukça iyiydi…
Hele bir de bütün bu sıraladıklarımıza fonda, Rob Simonsen’in son derece etkileyici müzikleri de eklenince, Rupert Wyatt’ın gerçekte söylemek istediklerini kavrayabilenler için ortaya tam anlamıyla bir sinema şöleni çıkmış oluyordu…
Belki, yine klasik bir laf olacak ama diğer yorumlarımızda da olduğu gibi yazılmayanları yazmaya, anlatılmayanları anlatmaya, söylenilmeyenleri söylemeye çalıştığımız bu satırlar filme ilişkin ilk tespitimiz olsun…
İlk önerimize gelince:
O hakkımızı da bu kez; kendini bol efektli ve bol aksiyonlu "gişe şampiyonu" vasat bilim - kurgu filmlerinin bağımlılığından kurtarmayı becerebilmiş sinemaseverlere, “Amerikan sinemasının, insana beyin jimnastiği de yaptıran bu türden seçkin örneklerini de izleme listelerinizden eksik etmeyin” diye seslenerek kullanmış olalım…
Sonuç olarak, kendi değerlendirme sistemimiz içinde puan olarak 3,5 verdiğimiz bu çok özel film için önerimiz de, olumsuz puan ve yorumlara aldırmadan “mutlaka bir şans da siz verin” şeklinde olacak…
Keyifli seyirler,