“The Professor and the Madman”; senaryosunu, Simon Winchester’ın, Oxford İngilizce Sözlüğünün (OED) yazım sürecinin anlatıldığı “The Surgeon of Crowthorne: A Tale of Murder, Madness and the Love of Words” (1998) isimli kitabından uyarlayarak John Boorman ve Todd Komarnicki ile birlikte yazan İranlı sinemacı Farhad Safinia’nın yönetmen koltuğunda oturduğu ilk uzun metrajlı sinema filmi…
25 milyon dolarlık bir bütçeyle çekilen ve 10 Mayıs 2019 tarihinde Amerika’da vizyona giren bu biyografik dramanın, hâlihazırda IMDB, Rotten Tomatoes ve Metacritic gibi mecralarda ciddiye alınacak miktarda oydan oluşan bir izleyici ve yorumcu puanı ortalaması mevcut değil…
O nedenle bizde bu filmi, her zamanki gibi önceliği oyuncu kadrosuna vermek suretiyle bizzat kendimiz mercek altına alarak incelemeye ardından da puanlamaya çalışacağız…
Ancak, artık neredeyse yorumlarımızda geleneksel bir özellik halini aldığı üzere ayrıntılı incelemeye geçmeden önce yine bu filme ilişkin ilk tespitimizi, sonrasında da naçizane ilk önerimizi paylaşalım istiyoruz…
Bu bağlamda da işe, karşımızdakinin, yeni yetme gençlik yani ergenlik yıllarımdaki TRT’nin, siyah – beyaz yayın yapan tek kanallı günlerinden bu yana büyük bir beğeni ile izlediğimiz yarı belgesel lezzetindeki BBC dramalarını andırır tarzda, izleyenin merak ve ilgisini çekecek hoş bir seyirlik olduğunu söyleyerek başlayabiliriz…
Evet, çokça yazılıp söylenildiği gibi filmin oyuncu kadrosu ve ortaya çıkardıkları iş gerçekten de oldukça iyi…
Fakat bunu sadece Mel Gibson ve Sean Penn’in performansları ile sınırlayarak Natalie Dormer, Eddie Marsan, Stephen Dillane ve Steve Coogan gibi isimleri görmezden gelmek, bu oyunculara yapılmış ciddi bir haksızlık olur…
Zira kadrodaki hemen herkes, senaryoda payına düşeni yeterince iyi icra etmiş…
Bu arada, Mel Gibson ile Sean Penn’in performansları için (benzeri IMDB’de de bolca bulunan) övgüler düzenler, lütfen yanlış anlamasınlar…
Biz kesinlikle, ikişer Academy ödülüne sahip olan bu iki usta aktörün, bu filmde kötü oynadıklarını söylemiyoruz…
Bizim anlatmaya çalıştığımız şey, gerek Mel Gibson’ın ve gerekse de Sean Penn’in, vakti zamanında çok daha iyi performanslarına da tanık olduğumuzdu yalnızca…
Filmin, bize göre takdiri hak eden bir diğer ayrıntısı da, dönemin atmosferine uygun mekân, dekor ve kostüm seçimleriyle makyaj uygulamalarıydı…
Belki, yine klasik bir laf olacak ama bu söylediklerimiz filme ilişkin ilk tespitimiz olsun…
İlk önerimize gelince:
O hakkımızı da bu kez, “Filmleri henüz izlememiş olanları yanlış yönlendirmemek adına, yaptığımız yorumlar ile verdiğimiz puanlarda, ‘ifrat’ ve ‘tefritten’ kaçınmaya büyük bir özen göstermeliyiz” şeklindeki dostça bir uyarı ile kullanmış olalım…
Sonuç olarak, kendi değerlendirme sistemimiz içinde puan olarak 3 verdiğimiz bu film için önerimiz de, “bir şans da siz verin” biçiminde olacak…
Keyifli seyirler,
Son bir not:
Filmin aynı zamanda senaristlerinden de olan yönetmen Farhad Safinia, Mel Gibson’ın yönettiği “Apocalypto” (2006) filminin senaryosunu da Mel Gibson ile birlikte yazmıştır…
Yani bu film, Farhad Safinia ile Mel Gibson’ın ilk ortak çalışması değildir…