Senaryosunu da, Leo Tolstoy'un "God Sees the Truth, But Waits / Tanrı Gerçeği Görür, Ama Bekler" (1872) isimli kısa hikayesinden uyarlayarak kaleme almasının yanı sıra yapımcılık ve yönetmenliğini de Filipinli sinemacı Lav Diaz'ın üstlendiği “Ang Babaeng Humayo / The Woman Who Left”; destansı bir anlatım tarzını bünyesinde barındıran...
Ve...
Gençlikte yaşanan, gelip geçici bir gönül ilişkisinden kaynaklanan anlamsız bir intikamın; intikam doğurduğu bir drama olarak geliyor karşımıza...
***
Gelin isterseniz...
"Oldukça düşük bir bütçeyle" çekildiğini tahmin ettiğimiz; 73. Venedik Film Festivali'nde "Altın Aslan" Ödülü'nü de kazanmış olan bu "siyah beyaz" filme, biraz daha yakından bakalım...
***
Film, yatmakta olduğu hapishanenin bahçesinde; diğer kadın mahkumlarla beraber, elleri silahlı gardiyanların gözetiminde tarım işinde çalışmakta olan Horacia Somorostro'nun (Charo Santos-Concio), küçük el radyosundan dinlemekte olduğu...
"Bugün 30 Haziran 1997...
Bu, Büyük Britanya'nın Hong Kong'daki koloni yönetiminin sona erdiği tarih...
Yarın, 1 Temmuz'da, Büyük Britanya bayrağı; Hong Kong'da son kez göndere çekilecek ve bu şehir, resmen Çin'e geçmiş olacaktır...
Bu arada...
Ekonomi uzmanları, Mindanao'daki Filipin asıllı Çinli iş camiasının; göç ettiği iddiasıyla uğraşmaktadır...
Adam kaçırma vakaları, salgın gibi yayıldığı için; Mindanao bölgesindeki şehir ve kasabalardaki iş merkezlerinden, taşındıkları söyleniyor...
Korunması için adını söyleyemeyeceğimiz, Davao şehrindeki büyük bir iş adamına göre devlet; bilhassa onlar gibi iş adamları olmak üzere, vatandaşların güvenliğini garanti edemezse...
Ya Manila'ya yahut da güvende olacakları, başka bir şehre gideceklermiş...
Kendisine göre, çoğu Filipin asıllı Çinli iş adamı; Davao, Kuzey Cotabato, Güney Cotabato gibi bölgelerin hepsi, kaçırılma olaylarından etkilendi...
Korkudan kımıldayamazlarsa, yer değiştirecekler...
Geçen gün gazetelerde yer alan, Filipin Ulusal Polis Teşkilatı raporundaki bilgilere göre; 1997 yılında rapor edilen kaçırılma vakaları, 1996 yılına oranla üç kat artmış..."
Biçimindeki haber bülteniyle başlar...
***
İşlerini bitirip de, ellerindeki aletleri teslim edip köşeye geçip oturduklarında...
Horacio mahkumlar ile kendileriyle beraber kalmakta olan çocuklarına, dil bilgisi ve hikaye okuma alıştırmaları yaptırır...
***
Yaklaşık 30 yıl önce...
Hapishaneye düşmeden, gerçekten bir ilkokul öğretmeni olan Horacio; koğuşta da, çocuklara ders çalıştırmaktadır....
***
Horacio'nun bütün bu iyi niyet ve nitelikleri karşısında...
Mahkumlardan Petra Navacan (Shamaine Buencamino), üzüntüsünden kahrolmaktadır...
***
Derken...
Günlerden bir gün Horacio, hapishanenin müdürü (Mae Paner) tarafından odasına çağrılır...
***
Zira...
Nihayet vicdanına yenik düşen Petra...
Nenita Cristosanto'yu, Horacio'nun değil...
Bizzat kendisinin öldürdüğünü itiraf etmiştir...
Ve...
Artık Horacio, serbest bırakılacaktır...
***
Ancak Horacio...
Müdürden, söz konusu bu gerçekten ve salıverildiğinden...
Ne kendisinin, ne Petra'nın ve ne de Petra'yı azmettirenlerin yakınlarının; haberdar edilmemeleri hususunda ricacı olur...
İleride ne olur bilinmez ama...
Horacio şimdilik, dava açmayı da düşünmemektedir...
***
Yoksa...
Horacio'nun güvenliğinin tehlikeye düşmesi, kaçınılmaz bir hal almış olacaktır...
***
Çok geçmez...
Bir otobüse atlayan Horacio, Balanga'ya doğru yola koyulur...
***
Evine vardığında da kendisini...
Eski ev yardımcısı, yaşlı Intong'un kızı Patria (Mayen Estanero) karşılayacak...
Ve...
La Union'daki kızı Minerva'nın (Marjorie Lorico), adresi ile telefon numarasını verebilecektir...
***
Fakat Patria'nın elinde...
En son Manila'da görülen ve hayat da olup olmadığı dahi bilinmeyen oğlu Junior'a dair, herhangi bir bilgi mevcut değildir...
Sadece...
Kızı Minerva'nın da, profesyonel adamlar tutmasına ilaveten; gazetelere ve radyolara ilanlar da vermek suretiyle, mütemadiyen onu aramakta olduğunu bilmektedir...
***
Horacio'nun kocası Bay Redentor'a gelince...
Ne yazık ki o, uzun süre önce hayatını kaybetmiştir...
***
Horacio açısından, Patria'dan tüm bu işittikleri...
Ciddi bir yıkıma yol açmış ve hüngür hüngür ağlamasıyla sonuçlanmıştır...
***
Neyse...
Evini ve evinin bulunduğu araziyi, Patria'ya bağışlayan Horacio; yenide otobüse atladığı gibi, doğrudan La Union'a geçer...
Bu kez amacı...
Kızı Minerva'yı bulmaktır...
***
La Union'a iner inmez bir otele yerleşen Horacio, telefonla aradığı kızı Minerva'yı odasına davet ederek...
Ona, tüm bu yaşadıklarının sorumlusunun...
Babasıyla tanışmadan önceki, eski sevgilisi Rodrigo Trinidad (Michael De Mesa) olduğunu açıklar...
***
Çünkü...
Kocası Redentor için terk edilmeyi, bir türlü hazmedemeyen Rodrigo; sahip olduğu servetin de sağladığı avantajla...
Paraya ihtiyacı olan Petra'ya cinayet işleterek, suçu Horacio'nun üzerine attırmış ve bu şekilde de intikamını alarak, içini soğutmuştur...
***
Uzatmayalım...
Aynen hapishanenin müdürüne yaptığı gibi, kızını da; kendisinden duyduklarına ilişkin olarak, kimseciklere bir şey anlatmaması hususunda tembihleyerek...
***
Tekrardan...
Yollara dökülen Horacio, hem kayıplara karışmış olan oğlu Junior'ın hem de Rodrigo'nun peşindedir artık...
Dakika 46...
Başta Holland (John Lloyd Cruz) olmak üzere, yepyeni karakterlerin de mevzuya eklemlenecekleri filmin geride kalanında siz değerli sinemasever dostlarımızı; gereğinden uzun tutulan süresine rağmen, sıkılmadan izlenilen 180 dakikalık bir bölüm daha bekliyor olacak...
Keyifli seyirler,