Hesabım
    Taş
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    2,5
    Geçer
    Taş

    Taş’ın ‘oldurma’ hikayesi…

    Yazar: Banu Bozdemir

    Orhan Eskiköy sinemasal yolculuğunun dördüncü filmine geldi ve tarzını değiştirmiş gibi görünse de belgeselvari yolculuğunu sürdürmeye devam ediyor aslında. Taş bu anlamda sinemasal olarak en zor filmlerinden ve deyim yerindeyse içimize taş gibi oturdu. İlk defa İstanbul Film Festivali’nde karşımıza çıkan filmi izlerken zorlandığımı itiraf etmeliyim. Siyah beyaz film özünde kimlik, doğa ve inanç ekseninde varoluşu ve insanı ayrıştıran noktaları sorguluyor ve bunu mümkün olduğunca zamandan mekandan soyutlayarak yapıyor. Filmlerinde belli belirsiz bir izi, yolu takip ettiğini ve bir devamlılık yarattığını söyleyen yönetmen belki de İki Dil Bir Bavul’daki ufaklığın olası hayatının izini sürüyordur.

    Adı gerçekte Selim olan ama herkesin yıllar önce kaybolan Hasan (Babamın Sesi) olduğuna inandığı genç adamla ilgili yoğunluk, annenin bu konudaki oldurma ısrarı (taşı kayaya oturtma metaforu), babanın şüpheleri, memurun onun suçlu olduğuna dair hükmü film boyunca devam ediyor. Filmdeki ‘başımıza gelenler inandığımız için olduysa’ bakış açısı her şeyin açılım noktası.  İnancın belirlediği bir yaşam tarzının, her şeyi inanca bağlı kılarak yaşanması…

    En çok da kayadan kopan taşı tekrar yerine, özüne koymaya çalışma hali. Bunun mitolojik ya da dini bir anlamı var mı bilmiyorum ama Emete’nin Selim’i Hasan’ın yerine koymak istemesi, bunun için zorlaması olarak algıladım ben ve bu metaforu sevdim, filmde sevdiğim şeylerden biri oldu. Onun dışında film siyah beyazın zorlu akışıyla, yavaş bir tempo tutturarak ilerlemeye çalışıyor. Çalışıyor diyorum zorlu bir seyir olduğunu baştan belirtttim. Yönetmene göre ise ‘bir şiir tutturmak’ bunun adı…

    Filmin doğa ekseni de felaketlerin başlıca unsuru olarak yansıtılıyor. Doğadan kopan insanın başının dertten kurtulmaması ve buna eklenen inancın evrimi insan hayatını darmaduman edebiliyor. Taş ise kutsal bir noktadan dikiliyor karşımıza. Koptuğu ve ayrıştığı nokta açısından kendini bulma ve kendi olma hali üzerinden… Ve tüm bunların kapsamında politize bir öykü de çıkıyor karşımıza. Bütün bu yansımaların dediğim gibi zorlu bir yolu var seyirci açısından. İmgelerin derinine inmek lazım ama seyirci öyle bir vakit tanıyacak mı kendisine emin değilim…

    Filmin en önemli karakteri anne Emete. Onun inancıyla, azmi ve oldurma çabalarıyla filmin yolu açılıyor. Eskiköy’e buradan aslında sinema dilinde bulunan mizahi yolu filmlerinde kullanmasını salık vermek isterim. Çünkü bunu hem iyi başarıyor hem de filmlerinde bu dile ihtiyaç olduğunu düşünüyorum.

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top