Hayat basit. Anne, eş, çocuklar, komşular... Üç nesil bir arada, toprakla beraber. Çiftlik hayvanlarıyla beraber. Toprağı hazırlamak, ekmek, hayvanlara bakmak ve kalan zamanda aileye ve diğerlerine zaman ayırmak. Hayat basit ve huzurlu. Her türlü beladan sonsuza kadar uzak gibi...
Her şey huzur içerisinde... Kimsenin paylaşamadığı dünya için verilen topyekun bir savaşa kadar. Anlamsızlığın ortasında kalanların karar vermesini gerektiren savaş... Tarafsız kalmanın son derece zor olduğu bir durum. Tüm insanlığın ve geçmişin çatışmalarının sonucunda delice dönmüş canavar. Ne insan, ne hayvan ne köy ne şehir tanıyan... Erkekleri öldürmeye zorlayan. Kadınları yalnız bırakan. Ağlamayı sıradanlaştıran, utanmayı sürgüne gönderen.
“Bizler bir nefes gibiyiz. Sönüp giden bir gölge gibi...”
Askerler seçtikleri tarafta diğerlerini öldürmek durumunda. Bir yanda yaşadıkları topluma uyum sağlayıp hayatta kalmak, diğer tarafta isyan edip kendini, aileni tehlikeye atmak. Komşuların sustuğu, kilisenin sustuğu bir ortamda, özgür irade ne kadar özgür olabilir? Kimin neye hakkı kalmış olabilir?..
Devamı blogta: TuvaletKağıdınaNotlar.com