En yararlı eleştirilerEn yenilerEn çok eleştiri yazmış üyelerEn çok takip edilen üyeler
Filtrele:
Hepsi
Berkay Öztürk
1 değerlendirme
Takip Et!
3,5
7 Eylül 2024 tarihinde eklendi
İlk iki filme kıyasla daha hafif ve tempolu bir yapım. Hemen olaylara dalıyoruz ki bu yönüyle daha iyi olduğunu düşünüyorum çünkü önceki filmlerde Warren çiftinin olaya dahil olmadığı kısımlar pek ilgi çekici değildi. Ayrıca, bu filmde ufak bir romantik unsur da eklenmiş. Puan kırmamın sebebi ise neden sorusunun cevabının verilmeden bitiyor olması ve sanki bir şeyler eksik, oldu bittiye getirilmesi hoşuma gitmiyor. Korku filmleri kategorisinde iyi ama genel olarak orta bir film
Ben bu puanın bu filme haksızlık olduğunu düşünüyorum. Tamam belki ilki ve ikincisi daha iyiydi, ama bu filmde diğerleri kadar iyi olmasa da kendini izlettiriyor, sürükleyici bence
Yani arkadaş beğenenlere çok şaşırıyorum. Sanırım çığlık veya testere ekibi like atanlar. Film bu kadar rezalet olabilir ancak. 1 ve 2 kurtarır idare eder ama daha bismillah film baştan eşyaların dansı ve bay şeytanın girmesi falan yani gerçekten eskilerin hiçbir bereketi kalmamış buna filmlerde dahil. Nerede o eski paranormal activity tarzı filmler.. Ulan daha yeni açtık filmi "dur vardır bunda da bi hayır" niyetiyle hemen şeytan efendi basmış yaygarayı.. Bırakın abi bu mesleği..
Gerçek bir hikayeden alındığını gösteren kayıtlar hariç film bomboştu. Bu film, bu seriye ciddi manada hiç yakışmamış. İlk iki film bu kadar güzelken üçüncüsü nasıl bu kadar kötü oluyor anlayamadım. James Wan'ın yönetmen koltuğunda oturmadığından dolayı olabilir. Sürükleyicilik, gizem ve merak duyguları minimum noktalarda kalmış.
6 yılı aşkın elit insanları barındıran, seviyeli şekilde spoiler olmadan film eleştirileri yapılan sinema whatsapp gurubumuz kısa süreliğine üye alımı yapmaktadır. Katılmak isteyenlerin 05399118202 nolu telefona whatsapptan mesaj atmaları yeterlidir.
Hikayesini de, yapımcılardan James Wan ile beraber yazan David Leslie Johnson-McGoldrick'in senaryolaştırdığı “The Conjuring: The Devil Made Me Do It / The Conjuring 3)”, "The Conjuring Universe / Evreni" serisinden "The Curse of La Llorona" yı da (2019) çeken Michael Chaves'in yönetmen koltuğunda oturduğu, sekiz filmlik külliyata münhasır bir korku - gerilim filmi...
Yani bunu, sırf adı nedeniyle üçüncü bir devam filmi olarak nitelemek, yanlış değilse de biraz eksik olacak...
Aynen bütün serinin en kötüsü olarak tanımlamak gibi...
Gelin isterseniz Chaves'in, "The Curse of La Llorona" da da (2019) beraber çalıştığı, görsel efektlerdeki John Fragomeni, müziklerdeki Joseph Bishara, görüntü yönetmeni koltuğundaki Michael Burgess ve editör masasındaki Peter Gvozdas'ın yerlerini koruduğu, 39 milyon dolar bütçeli filme biraz daha yakından bakalım...
18 Temmuz 1981'de Ed (Patrick Wilson) ve Lorraine Warren (Vera Farmiga), sekiz yaşındaki David Glatzel'ın (Julian Hilliard) içindeki iblisi çıkartmak üzere, çocuğun annesi Judy (Charlene Amoia) ve babası Carl Glatzel'dan (Paul Wilson) bir davet alırlar...
Drew'un (Shannon Kook) kayıt altına aldığı seansa ara verilip David, Arne Cheyenne Johnson (Ruairi O'Connor) tarafından uyuması için yatağına götürüldüğü esnada Peder Gordon'da (Steve Coulter) kapıda belirir...
Ki bu, David'in içindeki iblisin çıldırarak saldırganlaşmaya başladığı ve babasını bacağından yaraladığı andır..
Ve seansa David, salondaki masanın üzerine yatırılarak yeniden başlanır...
Ancak başarısız olunur...
Yaptığı anlaşma ile, Ed'in kalp krizi geçirmesine de neden olan iblis David'i bırakmış ve Arne'nin içine girmiştir...
Yani artık sıra Arne'nin hikayesindedir...
Başlangıçta her şey Arne; David'in ablası Debbie Glatzel'e (Sarah Catherine Hook), Brookfield'deki Bruno Sauls'un (Ronnie Gene Blevins) yatılı köpek evinden ayrılarak birlikte yaşamayı teklif edebilecek kadar fazlasıyla normalken, bir barbekü günü evin içinde yaşadığı garip bir olay sonrasında hızlıca değişmeye başlar...
Halüsinasyonlar gören Arne'nin ilk icraatı da, 22 yerinden bıçaklayarak öldürdüğü Bruno olur...
Elbette bunun üzerine tutuklanarak hapse gönderilir Arne...
O andan itibaren Ed ve Lorraine, Arne'nin avukatı Meryl (Ashley LeConte Campbell) ile beraber çalışacaklardır...
Çünkü her ikiside Arne'nin bu cinayeti, iblisin kontrolü altında işlediğini tahmin etmekte zorlanmamaktadırlar...
İlk duruşma 19 Eylül 1981...
O gün Meryl hakimin (Lindsay Ayliffe) şaşkın bakışları arasında müvekkilinin, "İçine şeytan kaçtığı için masum olduğunu" ifade ettiğini söyler...
Söyler söylemesine de, savcı doğrudan ölüm cezası istemektedir...
Bu talebin engellenmesini sağlayacak olan tek şey, Ed ile Lorraine'nin ellerini hızlı tutarak, her ayrıntıyı yeniden gözden geçirmeleridir...
Bunun için de ailenin Brookfield'e taşındıkları beş ay öncesine gidilir...
Zira anne Judy Glatzel'a göre David'deki ilk belirtiye o gün rastlanmıştır...
Nasıl mı?
Su yatağının üzerinde zıplayan David, yatağı parçalayarak içinden fırlayan bir iblisin, saldırısına maruz kalmıştır...
Evde ve alttaki depo da araştırma yapan Warren çifti, satanist ayinlerde kullanılan bir totem bulurlar...
Aslında bunun anlamı da, birinin kasıtlı olarak iblis çağırarak önce David'e ardından da Arne'ye musallat ettiği ve Arne, Bruno'yu öldürdükten sonra da, en azından şimdilik ortalıktan kaybolduğudur...
Ki, Arne'nin yapılan testler de İncil okuyabiliyor olmasının anlamı da budur sadece...
Dakika 39...
Görsel efekt ile yeşil perde teknolojisine sıklıkla başvurulan ve Wilson ile Farmiga'nın alışıldık performanslarında da herhangi bir eksilme izlenimi edinmediğimiz filmin geriye kalan bölümünde Warren'lar, bu işlere sebep olan satanistin peşine düşecekler...
"Din istismarının" tavan yaptırıldığı serinin diğer filmlerini de ilgiyle izlemiş olanlara, bu filmi de rahatlıkla önerebiliriz...
Beyazperde.com'da gezintiye devam etmek istiyorsanız çerezleri kabul etmelisiniz. Sitemiz hizmet kalitesini artırmak için çerezleri kullanmaktadır.
Gizlilik sözleşmesini oku.