Her dergi ve gazetenin puanlama sistemi farklı olduğu için, Beyazperde, puanları 0.5 - 5 yıldız üzerinden, kendi barometresine göre vermiştir.
Basın Eleştirisi
Habertürk
Yazar: Mehmet Açar
Sonuçta, Michael Chaves, ‘Conjuring Evreni’nde geçen bir önceki filmi ‘The Curse of La Llorona’da (Lanetli Gözyaşları) olduğu gibi her çekimin hakkını veriyor, üstüne düşeni yapıyor. Film sadece korkutma numaralarıyla değil oyunculuk ve anlatımla da ayakta duruyor. Son yıllarda, ‘Conjuring Evreni’ne demir atmışa benzeyen Vera Farmiga ve Patrick Wilson oyunculuklarıyla filme kalite getiriyorlar.
Eleştirinin tamamı için: Habertürk
Hurriyet
Yazar: Uğur Vardan
Korku Seansı’ serisi ve bağlı filmler asıl olarak 70’lerin ünlü klasiği ‘Şeytan’ın (The Exorcist) temel unsurlarına fazlasıyla göz kırpıyor, devreye yer yer de ‘Poltergeist’ giriyor. Öte yandan ‘lanetli ev’ motifi de sıkça kullanılıyor. Gerilim sinemasının bu bilinen limanlarında iki mücadeleci karakterle geziniyorlar, ki bu çift gerçek kişiler ve biri (Ed) 2006’da, diğeri de (Lorraine) 2019’da aramızdan ayrıldılar. Geride de tartışmalı birçok vaka bıraktılar. Onların çözdükleri iddia edilen paranormal hikâyeleri sinemaya taşınırken her biri ayrı bir filme konu oldu. Evet, malzeme boldu; öte yandan filmler hem 70’lerde doruğa çıkan bir türe, bu kez gelişmiş olanaklarla yeniden hayat verdiler ve tıpkı geçmişte olduğu gibi Hıristiyanlık öğretilerini öyküleri içinde harmanladılar..
Eleştirinin tamamı için: Hurriyet
Birgün
Yazar: Tuğçe Madayanti Dizici
Korku duygusunu belirsizlik hissi ile tetikleyen Wan’ın ilk iki filmde korku ögelerini görünür kılmak yerine seyircinin bunun hayalini kurmasını sağlaması çok iyi ayarlanmıştı. Özellikle astral seyahat bölümlerinde yönetmenin kullandığı plan sekans tekniği ile seyirci adeta karakterle birlikte korku tüneline sokulmaktaydı. Karakterler gibi bizler de ne olacağını bilmediğimiz bu bilinmezlik tünelinde bir yandan bulmacanın parçaları ile karşılaşarak ilerlemekteydik. Yönetmen, kadrajı ile göstermediği ama bir köşede olduğunu bildiğimiz korku ögelerini bize ne zaman ve ne kadarını göstereceğini çok iyi bilmekteydi. İşte yeni bir yönetmenle çekilen Korku Seansı serisinin üçüncüsünde filmin tüm bu başarılı özellikleri yok olmuş
Eleştirinin tamamı için: Birgün
Sabah
Yazar: Olkan Özyurt
Lanetli Gözyaşı filmiyle tanıdığımız yönetmen Michael Chaves, korku sinemasına yabancı biri değil. Lakin anladığımız suç filmlerinin kodlarına da vakıf. 'Hayalet avcıları'mızı dedektif gibi kullanırken kamerası da açıları da filmin renkleri de suç filmi ayarlarına dönüyor. Korku seansları başlayınca ise ayarlar değişiyor. Bu anlamda Chaves iki tür arasında görsel bir estetik harman yaratıyor. Ama yazdığım gibi genel hikaye korku türünü seven ve türün geçmişine vakıf olanlar için fazlasıyla bildik. Hikayenin finali itibariyle de tüm olup biteni bir yere bağlama noktasında pek de yaratıcı değil. Hani iblisi bu dünyaya davet eden kişinin neden böyle bir şey yaptığına dair etkili bir argüman sunmuyor. Ha mahkeme şeytanın varlığını kabul ediyor mu derseniz, orası da filme kalsın...
Beyazperde.com'da gezintiye devam etmek istiyorsanız çerezleri kabul etmelisiniz. Sitemiz hizmet kalitesini artırmak için çerezleri kullanmaktadır.
Gizlilik sözleşmesini oku.
Habertürk
Sonuçta, Michael Chaves, ‘Conjuring Evreni’nde geçen bir önceki filmi ‘The Curse of La Llorona’da (Lanetli Gözyaşları) olduğu gibi her çekimin hakkını veriyor, üstüne düşeni yapıyor. Film sadece korkutma numaralarıyla değil oyunculuk ve anlatımla da ayakta duruyor. Son yıllarda, ‘Conjuring Evreni’ne demir atmışa benzeyen Vera Farmiga ve Patrick Wilson oyunculuklarıyla filme kalite getiriyorlar.
Hurriyet
Korku Seansı’ serisi ve bağlı filmler asıl olarak 70’lerin ünlü klasiği ‘Şeytan’ın (The Exorcist) temel unsurlarına fazlasıyla göz kırpıyor, devreye yer yer de ‘Poltergeist’ giriyor. Öte yandan ‘lanetli ev’ motifi de sıkça kullanılıyor. Gerilim sinemasının bu bilinen limanlarında iki mücadeleci karakterle geziniyorlar, ki bu çift gerçek kişiler ve biri (Ed) 2006’da, diğeri de (Lorraine) 2019’da aramızdan ayrıldılar. Geride de tartışmalı birçok vaka bıraktılar. Onların çözdükleri iddia edilen paranormal hikâyeleri sinemaya taşınırken her biri ayrı bir filme konu oldu. Evet, malzeme boldu; öte yandan filmler hem 70’lerde doruğa çıkan bir türe, bu kez gelişmiş olanaklarla yeniden hayat verdiler ve tıpkı geçmişte olduğu gibi Hıristiyanlık öğretilerini öyküleri içinde harmanladılar..
Birgün
Korku duygusunu belirsizlik hissi ile tetikleyen Wan’ın ilk iki filmde korku ögelerini görünür kılmak yerine seyircinin bunun hayalini kurmasını sağlaması çok iyi ayarlanmıştı. Özellikle astral seyahat bölümlerinde yönetmenin kullandığı plan sekans tekniği ile seyirci adeta karakterle birlikte korku tüneline sokulmaktaydı. Karakterler gibi bizler de ne olacağını bilmediğimiz bu bilinmezlik tünelinde bir yandan bulmacanın parçaları ile karşılaşarak ilerlemekteydik. Yönetmen, kadrajı ile göstermediği ama bir köşede olduğunu bildiğimiz korku ögelerini bize ne zaman ve ne kadarını göstereceğini çok iyi bilmekteydi. İşte yeni bir yönetmenle çekilen Korku Seansı serisinin üçüncüsünde filmin tüm bu başarılı özellikleri yok olmuş
Sabah
Lanetli Gözyaşı filmiyle tanıdığımız yönetmen Michael Chaves, korku sinemasına yabancı biri değil. Lakin anladığımız suç filmlerinin kodlarına da vakıf. 'Hayalet avcıları'mızı dedektif gibi kullanırken kamerası da açıları da filmin renkleri de suç filmi ayarlarına dönüyor. Korku seansları başlayınca ise ayarlar değişiyor. Bu anlamda Chaves iki tür arasında görsel bir estetik harman yaratıyor. Ama yazdığım gibi genel hikaye korku türünü seven ve türün geçmişine vakıf olanlar için fazlasıyla bildik. Hikayenin finali itibariyle de tüm olup biteni bir yere bağlama noktasında pek de yaratıcı değil. Hani iblisi bu dünyaya davet eden kişinin neden böyle bir şey yaptığına dair etkili bir argüman sunmuyor. Ha mahkeme şeytanın varlığını kabul ediyor mu derseniz, orası da filme kalsın...