Cehennem ötesinde ne var?
Yazar: Burçin AygünKorku filmleri sezonunda son 1 yıllık süreçte ciddi bir artış söz konusu oldu. Birbiri ardına gelen yapımların bazıları gerçekten işini hakkı ile yapan, başarılı yapımlardı, bazıları ise türün gereklerini göz ardı etmiş, tadı tuzu olmayan işlerdi. Bu hafta itibariyle vizyona merhaba diyen Şeytani ise bu iki ayrı ucun tam olarak neresinde duruyor?
Şeytani filmi aslında daha önce pek çok kez denenmiş, daha doğrusu hikayenin temeli olarak tercih edilmiş bir konuyu sunuyor. Ancak bunu kendine has, farklı bir üslup ile gerçekleştirdiği için sürükleyici oluyor ve hatta merak duygusunu genellikle yüksekte tutmayı başarıyor. Korku türünde bunu başarmak genel olarak pek kolay değil. Karakterler ile aranızda bağ kurabilmeniz, senaryodaki merak unsurlarının ne kadar davetkâr olduğu ve tabii oyunculuklar. Bunlar genel olarak Şeytani’nin de güçlü yanları arasında.
Filmin konusuna gelelim. Chloe, David, Seth ve Elise uzun yıllar önce bir otel odasında yaşanan korkunç bir intihar vakasını merak ederek Los Angeles’a yol alır. Chloe ve David bu geziyi tamamen vakit kaybı olarak görür ve asıl hedeflerine yol almak isterler. Bu konulara ilgi duyan Elise ve haşarı sevgilisi Seth ise mekan için heyecan duymaktadır. Otel odasına yerleşirler, espriler ve eğlence derken geceyi geçirirler. Bu arada dışarıda tartıştıkları bir adamdana intikam almak isteyen David diğerlerini de yanına alarak takibe başlar. Neticede eski bir çiftlik evine ulaşırlar, çok sayıda satanistin bir kızı kurban etmek üzere olduğunu görürler. Kızı kurtaran ekip mekandan kaçar. Bu noktadan sonra işler iyice sarpa sarar ve neyin gerçek, neyin hayal olduğu bilinemez.
Filmin yönetmen kolduğunda The Vampire Diaries ve Fringe gibi TV serilerinde yönetmenlik yapmış olan Jeffrey G. Hunt bulunuyor. İsmin en büyük başarısı oyuncu ekibini nasıl bir arada tutacağını, aralarındaki ilişkiyi ne kadar gerçekçi yansıtabileceklerini göstermesi. Başka bir deyişle karakterlerin büyük bir kısmı oldukça inanılır ve az çok bir şekilde çevremizde olan kişiler. Bunların başında ise kurtarılan Alice rolündeki Sophie Dalah. Olabildiğine inanılır, hüzünlü ve yer yer de korkutucu bir tipleme.
Modern Family’deki Haley ile kahkaha katsayısını yükselten Sarah Hyland bu filmde hem başrolde, hem de farklı bir tarz ile şaşırtıcı. Satanizm, kurban törenleri, öte dünya gibi şeyleri karıştırmaya bayılan Elise olarak karşımıza çıkan Clara Mamet ve zibidi partneri Seth’i canlandıran Justin Chon kendilerinden bekleneni fazlasıyla veriyor.
Şeytani her ne kadar bütün hikayeyi Satanizm üzerine kurmuş gibi gözükse de aslında olayların çok daha farklı bir tarafına bakmaya çalışmış. Yani klişeleşmiş “insan kurban eden Satanistler” yerine biraz daha ileri giderek perdenin ardındaki Okültizm’e de bulaşmış. Belki çok fazla detay sunmasa da seyir keyfini yükseltmeyi başarıyor.
Aslında her ne kadar izlenebilir ve korku kat sayısı yeterli olsa da Şeytani’nin dikkat çekici bir eksiği var. Senaryonun işlediği hikaye akışı aslında çok katmanlı ve daha rahatsız edici bir forma dönüşebilirmiş. Karakterler üzerinde gidebilecek “yargılanma”lar genele yayılınca, vurucu korku anları da zaman zaman daha düşük etki sunmuş. Pek tabii buna “cehennemden bile beter” düşüncesinin yeteri kadar resmedilememesi eklenince büyük bir fırsat kaçırılmış. Yine de yapımın son dakikaları yeteri kadar ilgi çekici.
Şeytani filmi bu haftanın dikkat çekici korku filmi olarak sinema salonlarında izleyicilerini bekliyor.
burcinaygun@gmail.com