Hesabım
    Dağ 2
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,5
    İyi
    Dağ 2

    Arada, derede, samimi bir yoldaşlık hikayesi.

    Yazar: Burçin Aygün

    Türk sinemasının sık sık içerisine düştüğü ya da bilinçli olarak tercih ettiği bir çukur var. Popülizm. Tema, karaketler, konu ve mesaj ne olursa olsun, türü fark etmeksizin daha çok duygulara ulaşılmaya çalışılır, seyirciyi kapana alabilmek için çeşit çeşit yol denenir. Bunu yapmayan ve sadece derdini anlatmak isteyen yapımlar da var pek tabii ancak bunların sayısı genele vurulduğunda maalesef ki oldukça az. Misal türü dram olsa ve sadece savaşın getirdiği kötülüklerin, sıradan halkın üzerindeki ağırlığı anlatılsa bile, kendinizi birden bire bir kahramanlık destanı izlerken bulabilirsiniz. Bu da bir süre sonra proje ne kadar kaliteli olursa olsun, işin inandırıcılığını baltaladığı gibi, sonraki yapımlar için de kötü örnek teşkil etmiş oluyor. Bu hafta vizyona giren ve büyük bir kitle tarafından büyük merakla yolu gözlenen Dağ 2 filmi neyse ki bunlardan bir tanesi değil.

    Bire bin katmayı sevdiğimiz için her daim debdebe bekleyenler olarak, bu kez kendi sıkıntısını, fikrini, yani mesajını çok daha sade ve dürüst şekilde paylaşan bir film var karşımızda. Genç yönetmen Alper Çağlar’ın bir devam filmi olarak kameraya aldığı çalışması Dağ 2, Bordo Bereli 7 kişilik özel askeri gücün, gizli bir görev için herkesten habersiz şekilde Irak’ta bir kurtarma operasyonuna girişmesini anlatıyor. Bunu da ellerindeki imkanları, oyuncular da dahil olmak üzere en iyi şekilde değerlendirerek gerçekleştirmiş.

    Büşra adlı filmiyle benzer bir politika izleyen, daha sonra Dağ ile geniş kitlelerin yüzünü kendisine doğru dönmesini sağlayan yönetmen Çağlar, hemen ardından Panzehir ile yine farklı bir çabanın içine girmiş, elinden geleni de ardına koymamıştı. Günümüz yerli sineması adına umut verebilen işlere imza atan isim, devam filmi Dağ 2’de ise üç aşağı, beş yukarı çizgisini korumayı sürdürüyor. Düşüncesini, doğru ve yanlış bildiklerini şartlar el verdiğince söylemeyi tercih ediyor. Yani bir başka deyişle, baştan sona kahramanlık sloganları ile bezeli, son saniyeye kadar poz kesen karakterlerin yer aldığı, yapay bir askerlik serüveni değil, günümüzde yaşanan ya da yaşanmış benzeri durumları steril ancak arada bir çuvaldızı kendine batırarak aktarıyor.

    İlk filmden hikayeye dahil olan Çağlar Ertuğrul ve Ufuk Bayraktar, yine Oğuz ve Bekir karakterleriyle bizleri selamlıyor, üstelik de kendilerine biçilen kostümleri şahane şekilde üstlerinde taşıyorlar. Bir başka deyişle karakterlerini severek ve sevdirerek canlandırıyorlar. Girdikleri çarpışmadan büyük zaiyatlar ile kurtulan iki arkadaş, aynı yolda devam etmek istiyor, özel timin bir parçası olmak için başvuruda bulunuyor. İkisi de fiziken zarar görmüş oldukları için direk olarak reddedilse de, daha sonra Kurmay Yarbay Veysel Gökmusa tarafından “şans vermeye” değer bulunuyorlar. Arzu ettiklerini de alıyorlar. Başlarında Yarbay Veysel ile birlikte, toplam 7 asker Irak’ta, IŞİD tarafından katledilmek üzere bulunan genç bir gazeteciyi, Ceyda Balaban’ı kurtarıyor. Ahu Türkpençe tarafından canlandırılan gazeteci, savaş karşıtı, dünya çapındaki her türlü askeri kurumun eleştirilebilmesi gerektiğini düşünen, muhalif bir isim. Doğal olarak ekip ve Ceyda arasında ufak ufak sürtüşmeler yaşanıyor.

    Yönetmenin en akılcı seçimi de burada kendini göstermiş. Direkt olarak taraf tutmak yerine, her iki tarafın görüşlerine de şartlar izin verdiği kadarıyla yer vermiş, artı ve eksileri göstererek, karar sizin demeye getirmiş. Tabii bu ufak tefek kahramanlık güzellemeleri yapılmasına da engel olmamış. Öte yandan oldukça doğru bir tercihle üç parçaya ayrılmış bir anlatımı, kurguyu seçen Çağlar, süresi 2 saati geçen filmde iki ayrı geçmiş zaman dilimi ve şimdiyi farklı farklı anlarda giriş çıkış yaparak anlatmış. Böylece ekibin geçmişi, motivasyon ve korkularına dair daha çok detay görebiliyor, birkaç dakika önce verilen tepkilerin ardında yatanları taze taze iken öğreniyoruz. En güzeli de filmin süresinin bu anlatım tarzı sayesinde neredeyse hiç aksamadan devam etmesi ve bir hayli sürükleyici oluşu. Yani salonda kolay kolay sıkılma şansınız yok.

    Bekir rolündeki Ufuk Bayraktar ile birlikte, filmin parlayan yıldızı Veysel karakteri ile inandırıcı ve empati kurması kolay bir performans sunan, yılların oyuncusu Murat Serezli. Ayrıca Astsubay Kıdemli Başçavuş Mustafa Şahin rolündeki bir diğer emektar isim, Atılgan Gümüş de seyri bir hayli keyifli kılıyor. Armağan Oğuz, Bedii Akın, Murat Arkın ve hikayesi ile Ozan Ağaç senaryonun kendilerine sunduğu paylarda iyi işçilik çıkartarak seyir zevkini yükseltiyorlar. Kısacası oyunculuk açısından genel bir tatmin edebilirlik var. Anlatımın akıcılığı, kaliteli oyunculuklar, birkaçını (kurtarma görevinin sebebi) saymazsak abartılı bir kahramanlık güzellemesi olmamayı seçip, samimi davranmaya uğraşmasıyla takdire değer bir çalışma Dağ 2.

    Bu arada Ahu Türkpençe’nin Gazeteci Ceyda Balaban olarak sıkı bir işçilik çıkartmış. Kendisini Köksüz filmindeki performansından sonra bir kez daha böyle görmek sevindirici. Bu arada senaryo bazında Ceyda karakteri belki biraz daha gerçek zemine oturtulabilinir ve gerçek fikirlerini daha rahat dile getirebilirdi belki ama benzeri yapımları düşünürsek yine de umut verici bir girişim.

    Dağ 2, hem teknik açıdan, hem anlatım üslubuyla, hem de bir sinema projesinde ekip çalışmasının önemini hatırlatması açısından sevindiren bir film.

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top