Hesabım
    Sen Benim Herşeyimsin
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,5
    İyi
    Sen Benim Herşeyimsin

    Babalar ve kızları aşkına!

    Yazar: Duygu Kocabaylıoğlu

    Tolga Örnek, ilk belgesel filmleri Hititler ve Gelibolu’dan bu yana yakından takip ettiğimiz; Türk sinemasına dış kulvardan gelip, Devrim Arabaları ile iyi orta yapıp Kaybedenler Kulübü ile sağlam golü atmış bir isim. 2011 tarihli Labirent filmi hariç çektiği işlerde birtakım yaşanmışlıklardan beslenmeyi seven Örnek bu sefer bir yeniden çevrim/uyarlama iş ile sinema seyircisinin karşısına çıkıyor. Yazıyı kaleme almadan önce Meksika yapımı orijinal Instructions Not Included filmini izleme şansım olmadı, bir karşılaştırma yapamayacağım bu yüzden ama filmi yerli sinema pratikleri içerisinde değerlendirebiliriz pekala.

    Ana hikayenin çatısını hayatını Antalya’nın Çıralı sahil kasabasında, herhangi bir sorumluluk, yükümlülük almadan sürdüren hippi-bohem Sedat’ın beklenmedik bir anda, beklenmedik bir şekilde baba olduğunu öğrenmesi ve bu devasa sorumlulukla baş başa kalması oluşturuyor. Olympos-Çıralı sahilinin ateşinde başlayan bir yaz aşkının 1,5 yıl sonra hayatını vakfedecek bir kız babasına dönüşme süreci Sedat için oldubittiye geliyor; ‘Yok olmaz öyle şey, ben yapamam’ demeye kalmadan kendisini Duygu’nun babası olarak buluyor! Anneyi aramaya İstanbul yollarına düşen Duygu ve Sedat’ın, ayrılmaz bir baba-kız bütününe dönüşme macerası da böylece başlıyor.   

    Filmin annenin geri dönüşüne kadar geçen 8 yıllık baba-kız dostluğu oldukça masalsı, yer yer gerçeküstü (dublör babanın geçirdiği tüm hayati kazalara rağmen kızından güç alarak hayata geri dönmesi gibi) bir tonda ilerliyor.  Hani derler ya ‘biraz oyuncaklı’ bir film, Sen Benim Herşeyimsin. Kendi de bir erkek çocuk babası olan Tolga Örnek, baba-kız ilişkisini ve aşkını ‘ölümsüz’ bir seviyeye taşımak istemiş belli ki.  Bu tercihin göze batan bir yanı olmamakla birlikte özellikle finale doğru artan dramatik dengenin etkisini kırdığı da bir gerçek.

    Burada eklenmesi gereken bir nokta daha baba Sedat ne kadar masalsı ve mükemmel bir baba olarak çizilmişse, anne Pınar da bir o kadar köşeli, sert ve aklı temsil eden bir kadın karakter olarak hayat buluyor; bunlara vicdansız sıfatını da ekleyebilirsiniz pekâlâ. Zira Duygu’yu Sedat’a, amiyane tabirle paket yapıp bırakmasının herhangi bir hak verilecek nedenini göremediğimizden dolayı kadın-erkek tüm seyirciler olarak Pınar’dan ölesiye nefret ettik!

    Bu noktada o Oyunculuklarda en büyük alkış Tolga Çevik’in kendi kızı olan Tuna Çevik’e gidiyor, hiç şüphesiz. Erkek kardeşi Tan’ı da babasının çocukluğunu canlandırdığı kısa bir rolde seyrediyoruz. Çevik ailesi gelecek nesli de tam kadro oyuncu olarak sektöre kazandıracak belli ki. Çok ama çok tatlı ve akıllı bir kızsın Tuna, oyunculuğa aynen böyle devam.   

    Sinema perdesinde sıcak bir baba-kız aşkını seyretmek, kış soğuğunda Akdeniz renkleriyle içinizi ısıtacak masalsı bir film izlemek isterseniz, Sen Benim Herşeyimsin tüm samimiyetiyle sinemalarda.

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top