Yeterince “özgün” olan senaryosunu, Specs karakterini de canlandıran Leigh Whannell’ın yazdığı “Insidious: The Last Key”, Adam Robitel’ın yönetmen koltuğunda oturduğu, önceden tahmin edilmesi asla mümkün olmayan sırlarla dolu bir korku – gerilim filmi…
Serinin bu son filminde de yapımcı Jason Blum, Oren Peli ve James Wan yerlerini korurlarken, bu kez kendilerine Leigh Whannell’da katılmış…
Ve tabii böylelikle 10 milyon dolarlık yapım bütçesini finanse etmek suretiyle brüt 167,9 milyon dolarlık bir hasılatı ceplerine indirmeyi de ihmal etmemişler…
Korku ve gerilimin yanı sıra içinde pek çok “duygusal” anı da barındıran bu filmin hikayesinin merkezine doğrudan Elise Rainier (Lin Shaye) ve ailesi oturtulmuş…
Yıl 1953…
Elise’in (Ava Kolker) babası Gerald’ın (Josh Stewart) gardiyan olarak çalıştığı Dewbend Eyalet Hapishanesinin bulunduğu Five Keys (Beş Anahtar), New Mexico’dayız…
Wayne Fisher’ın (Josh Wingate) idam cezasının infazı gerçekleştirilmekte olduğu için elektriklerde dalgalanma olan evde, Elise’in annesi Audrey (Tessa Ferrer) ve erkek kardeşi Christian’da (Pierce Pope) yaşamaktadır…
Annesi Elise’in, son derece” özel yeteneklere” sahip olduğuna tüm kalbiyle inanırken anlattıkları karşısında korkuya kapılan babası ise öfke nöbetleri geçirmektedir…
Anneleri iki kardeşi odalarına götürerek yatırır…
Ama Elise’in annesine sözünü ettiği “küçük çocuk” gelerek onları yataklarından kaldırdığı gibi onlarda anne ve babalarını yerlerinden zıplatırlar…
Hayalet gördüm diyen Elise’i fena halde hırpalayan Gerald, bununla da yetinmeyerek cezalandırmak amacıyla kızını evin bodrumunda kilit altına alır…
Oradaki “kırmızı” bir kapının ardında gördükleri karşısında Elise donup kalırken, kendisine yardıma gelen annesi de hayatını kaybeder…
Yıl 2010 ve Kaliforniya’dayız…
Elise, Specs ve Tucker’dan (Angus Sampson) oluşan hayalet kovucu ortaklar, Elise’in evinde birlikte ikamet etmektedirler…
Bir gün Ted Garza (Kirk Acevedo) adında biri Elise’i arar ve ondan kendisine musallat olan bir hayalet konusunda yardım ister…
Tabii bu talep anında reddedilir…
Zira telefondaki Ted Elise’i, kötü çocukluk anılarıyla dolu olan Five Keys (Beş Anahtar), New Mexico’daki adresten aramaktadır…
Tam da bu esnada Elise’in sırtındaki, babasının işkencelerinin neden olduğu ürpertici yara izlerini görürüz…
Ancak bir süre düşündükten sonra Elise, Ted’e yardımcı olmaya karar verir…
Yalnız resmi kıyafet takıntısı olan Elise, Specs ile Tucker’a ölmüş olan kocası Jack’in gömlek ve kravatlarını giydirir…
Ted’in evine girdiklerinde Elise, “anılarla dolu” eski eşyaların çoğunun yerli yerinde durduğunu fark eder…
Ted’in ifadesine göre “doğa üstü olaylar”:
Kilitleyerek önüne de üstü İnciller ile dolu bir masayı destek olarak koyduğu, Elise ile Christian kardeşlerin yatak odalarında meydana gelmektedir…
Kapısı açıldığında odayı dolanmaya başlayan Elise, yıllar sonra babasının kendisini dövmek için duvara koydurttuğu ellerinin izlerini görünce bayağı bir duygulanır ve gözleri nemlenir…
O odada tek başına seansa başlayacak olan Elise’e Ted İncillerden birini uzatır fakat hiçbir faydasının dokunmayacağını bilen Elise kibarca kardeşiyle altlı üstlü yattıkları ranzaya bırakır o kitabı…
Ki, sadece bu sahnedeki örnekten de anlaşılacağı gibi James Wan’ın yaratıcısı olduğu (şu ana kadar) sekiz filmlik “The Conjuring Universe – Conjuring Evreni” nin de yapılanların tersine, bu dört filmlik seride din sömürüsüne “asla ve kata” yeltenilmiyor olması en çok takdir ettiğimiz hususlardan birisi oldu…
Neyse devam edelim…
Specs ile Tucker’da olan biteni kamyondaki monitörlerinden takip etmektedirler…
Elise ranzanın altında, korktuğunda çalarak çağırması için annesinin verdiği ve kardeşinin de altı yaşındayken kaybettiği düdüğü bulur…
Aynı anda Elise, henüz on altı yaşındayken (Hana Hayes) gördüğü ve babasının kendisini döverek cezalandırmasına izin vermeyerek evi terk etmek zorunda kaldığı:
“Ona yardım edin” diye seslenerek henüz biraz önce bulduğu düdüğü boynundan çıkartıp alan bir hayalete rastlar…
Bu yoğun gece mesaisinin ardından kahvaltı için gittikleri küçük kasaba kafesin de Elise’in yeğenleri Melissa (Spencer Locke) ve Imogen (Caitlin Gerard) ile karşılaşırlar…
Birazdan kızların babaları Christian’da damlayacaktır…
Ancak vakti zamanında apansız terk edilerek babasının yanında yalnız bırakıldığı için ablası ile konuşmayı kabul etmez…
Bizim “üç ahbap çavuş” akşam eve dönerek yeniden seansa başlarlar…
Elise’in boynundaki düdüğü alarak kaçan hayalet bu seansta, “düdük sesi” ile Elise ve Tucker’ı bir yere doğru yönlendirmektedir…
Artık bundan sonrasında izleyiciyi, yaklaşık bir saatlik heyecan ve çok şaşırtıcı sürprizlerle dolu uzunca bir bölüm bekliyor olacak…
Öyle ki, kimi yerlerde ağzınız açık kalacak…
Özellikle de Anna (Aleque Reid) ve hemşire Mara Jennings (Amanda Jaros) gerçekleri ile yüz yüze kaldığınızda…
Kim mi bunlar?
Ebette ki yanıt, bu şahane filmin devamında…
Keyifli seyirler,