Üç adam, bir kadın, iki çocuk
Yazar: Hande KaraHollywood’un romantik komedi kraliçesi Nancy Meyers’ın kızı Hallie Meyers-Shyer’ın yönetimindeki Kapımdaki Aşk, orijinal adıyla Home Again dışarıdan bakıldığında sıcak bir romantik komedi gibi duruyor. Meyers soyadı da o sıcak romcom’ları seven kitle için iyi bir referans. Ancak filmi izlemeye başladığınızda maalesef aynı duyguları sürdüremiyorsunuz. Zira Home Again, gerek oyunculukları, gerek diyalogları, gerek senaryosu ile oldukça eğreti bir romcom örneği. Başrolünde Oscar ödüllü bir oyuncu olan Reese Witherspoon’un yer alması bile bu eğretiliği düzeltemiyor. Witherspoon’u benzer birçok filmde izledik, Walk The Line ile Oscar’ını aldı, Wild ile aday gösterildi ve geçtiğimiz senenin en iyi dizilerinden Big Little Lies’da hem oyuncu hem yapımcı olarak yer aldı. Böylesi yükselişte olan bir kariyerin, böylesi bir filmde yer alma nedeni ise, kanımca vefadan öteye gidemez.
Reese Witherspoon filmde 40 yaşında iki çocuklu, bekar bir anne olan Alice’i canlandırıyor. New York’ta müzik endüstrisindeki eşinden ayrılan Alice, efsane bir yönetmen olan babası ve onun birkaç filminde yer almış olan oyuncu annesinin evine Los Angeles’a dönüyor ve babasının hatıraları ile dolu bu evde yaşamaya başlıyor. 40. yaş gününü kutladığı bir akşam, kendini 20’li yaşların ortalarında 3 genç ile eğlenirken bulan Alice, ilerleyen günlerde bu kalacak yere ihtiyacı olan genç film yapımcılarına yardım ederek onları misafir evinde ağırlıyor. Yeni yeni dekorasyona ilgi duyan ve kendine bu alanda bir iş imkanı sağlamak üzere müşteri arayışına giren Alice bu süre zarfında, yeni hayatlarında okula başlayan kızları ile ilgilenirken, hayatı, aşkı ve ilişkileri yeniden sorgulamaya başlıyor. 40’ına basmış olmasına rağmen, hala bakımlı ve güzel olan Alice, kendinden 13 yaş küçük Harry (Pico Alexander) ile birlikte olunca, kendini sorgulamaya başlıyor. Her ne kadar çocuk sahibi olmasam da, Alice karakteri ile aynı yaşlarda olduğum için küçük bir empati kurmadım değil. Ancak inanın çok kısa sürdü. Kadın erkek eşitliğini göz önünde bulundurarak elbette hikayenin bu yönünü eleştirmezdim, eğer karakterlerin gerçekten yaşadığını, birbirlerine tutku ile baktıklarını görebilseydim. Ancak maalesef karşımda etten kemikten değil, kağıt kalemden ibaret karakterler duruyordu.
Kağıt üzerinde sevimli bir hikaye gibi dursa da, Home Again herhangi bir Amerikan romantik komedi dizisinin pilot bölümünden farksız. O da HBO, Showtime’da falan yayınlananlardan değil, bildiğin CBC, ABC gibi ulusal kanalların dizilerinden. Bazı hoş gülümseten anları yok değil, özellikle çocuk oyuncuların kamera önünde oldukları anlar. Ancak elbette bu anlar filmi kurtarmak için yeterli olmuyor. Yine de gözüm gönlüm açılsın, renkli bir film izleyeyim de keyfim yerine gelsin derseniz tercih edebilirsiniz.
Aşkta Her Şey Mümkün, İlişki Durumu Karışık ve Stajyer gibi filmlerin yaratıcısı olan bir anne, Baby Boom ve Gelinin Babası gibi filmlerde imzası olan bir babaya (Charles Shyer) sahip olan Hallie Meyers-Shyer, adeta bu türün içine doğmuş ve setlerde büyümüş. Ancak ilk uzun metraj denemesinde nedense bu deneyim, filme geçmeyi reddediyor. Filmin mekanları, dekorları oldukça kusursuz, hatta seks sahneleri bile steril. Tüm oyuncular hazır ve istekli görünüyor ancak sonunda elimize kalan, tam gaz yol almaya çalışırken, el freni çekili kalmış, balatalar yanmış ve biz de ancak kokuyu fark ederek aracı sağa çekip yardım çağırmışız gibi bir sahne.
Umarım Hallie Meyers-Shyer, film yazıp/çekmeye devam etmek isterse, anne babasının mirasını onlara daha layık olacak bir şekilde kullanmayı başarabilir.