Bu kez güldürmedi...
Yazar: Başak BıçakSosyal ağlarda yayımladıkları videolarla, kendilerine hatırı sayılır bir kitle ve şöhret edinen Aykut Elmas, Halil İbrahim Göker ve Uğur Can Akgül, ilk sinema deneyimleri Nasıl Yani ile karşımıza çıktı. Vine’daki tiplemeleriyle kırıp geçiren üçlü, performans bakımından beklentiyi karşılasalar da, filmin mizahı hayranlarını tatmin edecek gibi görünmüyor.
2014 yılında çektiği Sürgün İnek filmiyle tanıdığımız Ayhan Özen’in, ikinci uzun metraj çalışması olan Nasıl Yani, Vine fenomenlerini bir araya getirdiği kadrosuyla kâğıt üstünde epey merak uyandırıyor. Fakat pratikte, her hafta vizyona giren birbirinin muadili filmler sebebiyle Türk seyircisinin karşılaşmaktan sıkıldığı ve dahi izlemediği, ancak yönetmen ve yapımcıların çekmekten yorulmadığı bir komedi filmiyle karşılaştırıyor.
Nasıl Yani, yerli komedilerin olmazsa olmazı mafyatik öğelerle bezediği hikayesinin absürt çıkış fikrini yerinde kullanamayan ve buradan üretilebilecek mizahı değerlendiremeyen bir film oluyor. 1900’lü yılların başında Louvre Müzesi’nden çalınmasından sonra, dünyanın en ünlü tablosu haline gelen ve bugün en fazla kopyalanan eseri olan Mona Lisa’yı öyküsünün merkezine yerleştiren film, Rönesans’ın en önemli ressamlarından biri olan Floransalı dahi Leonardo da Vinci’nin yedinci kuşak torununu Samsunlu bir Türk olarak addediyor. Seyircisini bu imkânsız hikâyeye inandırabilmek için de, basit bir altyapıyla, “Da Vinci’nin torunu Türk çıktı” haberlerinin yer aldığı bir açılış yapıyor. Buraya kadar sürreal yaklaşımını kabul ettiğimiz filmin işleyiş noktasında ortaya çıkan eksiklikleri, öykünün ana fikrini de zedelemeye başlıyor.
Pekâlâ, Louvre müzesinde yüksek güvenlik önlemleri altında, havayla teması neredeyse yılın tek bir günü temizlik esnasında olan, ısısı bile sabit tutulan, dünyanın en önemli sanat eserlerinden birinin diplomatik ilişkileri aşarak müzeden çıkarıldığına ve miras olarak verilebileceğine inanabiliriz; fakat böylesine güvenliksiz bir biçimde teslim edilmesini ve durumun bu denli karikatürize edilme biçimini anlamak oldukça güç. Çünkü film, paha biçilemeyen bir sanat eseri vurgusuyla olayın büyüklüğünü inşa ederken, teslimat noktasında kurguladığı “sıradanlaştırma” haliyle hikâyenin tüm inandırıcılığını yerle yeksan ediyor. Şayet haberlere konu olacak, büyük bir diplomasi trafiğine yol açacak -ki Mona Lisa’nın bugün yerinden oynaması bile tüm dünyanın konuşacağı bir mevzudur- bir meseleye sırtınızı yasladıysanız, işleyiş kısmında da mantıksal sürece uygun hareket etmeniz gerekiyor. Sansasyonel olduğu iddia edilen bir sürecin, bu derece basite indirgenmiş bir teslimat sekansıyla anlatılması anlaşılır bir durum değil.
Keza Mona Lisa’yla, Türkiye’de sadece tek bir mafyanın (ki o da sanatla haşır neşir olduğu için) ve bir antikacının ilgileneceği fikrinden hareket eden bir filmin, tutarsızlıklarını göz ardı etmemizi sağlayacak tek koşul mizahtır. Nasıl Yani’de, zeki bir mizahın yokluğu ne yazık ki tüm eksikliklerin daha da ortaya çıkmasına yol açıyor.
Filmin üç kafadarı Tahir, Osman ve Taci kardeşleri canlandıran Aykut Elmas, Halil İbrahim Göker ve Uğur Can Akgül’e gelince… Açıkçası Akgül’ün yeniden hayat vermeye çalıştığı Kemal Sunal’ın Şaban tiplemesiyle çok doğru bir tercih yapmadığını söylemeliyim. Ağız hareketlerinden, havaya bakışına kadar her haliyle Kemal Sunal’ı andıran oyuncunun yeni bir Şaban olacağını düşünmek zor. Daha farklı ve yenilikçi bir tipleme yaratmasında fayda var.
Elmas ve Göker’den ise ümitliyim (bilhassa Elmas, dergâh sahnesinde ve şoförlük yaptığı sekansta mimik ve jestleriyle döktürüyordu) ancak son dönem yerli komedi karakterlerinin masumiyetini kaybetme halleri, asla bir Yeşilçam tiplemesi kadar popüler olamamalarına neden oluyor. Seyircinin özellikle bu karakterlerin içinde, gösteremese dahi, “iyilik” aradığını göz ardı etmemek gerek…
Filmin en ikonik karakteri Burak Kut’la bir nebze izlenirliği yükselen Nasıl Yani, her hafta karşımıza çıkan yerli komedilerin arasından sıyrılıp, seyircisine yeni bir şey söylemeyi başaramıyor. Fakat kısa videolar ve tiplemeleri seven Vine takipçileri için ilgi çekici olabilir.
Başak Bıçak – basakbicak@gmail.com
https://twitter.com/BasakBicak