Her dergi ve gazetenin puanlama sistemi farklı olduğu için, Beyazperde, puanları 0.5 - 5 yıldız üzerinden, kendi barometresine göre vermiştir.
Basın Eleştirisi
Arka Pencere
Yazar: Şenay Aydemir
Cate Shortland'ın en iyi yaptığı şey, rahatlıkla seyirciyi istismar ederek gerilim ve kaygıya sürükleyebilecekken bundan ısrarla uzak durmaya çalışması. Ne Andi'nin sosyopatlığını ne de Clare'in mağduriyetini sömürmeye kalkışıyor. Bu denge "Berlin Sendromu"nu her şeye rağmen izlenilir kılan en belirgin özelliği olarak dikkat çekiyor.
Eleştirinin tamamı için: Arka Pencere
T24
Yazar: Atilla Dorsay
Bu temelde kapalı mekan dramı, aslında birkaç yönden ilginç. Öncelikle Andi’nin dışardaki yaşamı, okuluyla, sokak gezileriyle veriliyor. Ve karşımıza bir dönemin Berlin’inden olduğu kadar, eğitim hayatından da ilginç bir görünüm getiriliyor. Bir nokta da, bu karanlık ilişki içinde özellikle Clare’in adama karşı uyanan ve bir tür bağlılığa dönüşen ilgisi. Zatenfilmin adı da bunu çağrıştırıyor: literatürde Stockholm Sendromu denen şey, kaçırılıp kapatılan birinin celladına tutulması demek değil mi? Ayrıca film sanatsal biçimde çekilmiş: ralantiler (yavaşlatılmış çekimler), ışık-gölge oyunları, rüya gibi sahneler...
Beyazperde.com'da gezintiye devam etmek istiyorsanız çerezleri kabul etmelisiniz. Sitemiz hizmet kalitesini artırmak için çerezleri kullanmaktadır.
Gizlilik sözleşmesini oku.
Arka Pencere
Cate Shortland'ın en iyi yaptığı şey, rahatlıkla seyirciyi istismar ederek gerilim ve kaygıya sürükleyebilecekken bundan ısrarla uzak durmaya çalışması. Ne Andi'nin sosyopatlığını ne de Clare'in mağduriyetini sömürmeye kalkışıyor. Bu denge "Berlin Sendromu"nu her şeye rağmen izlenilir kılan en belirgin özelliği olarak dikkat çekiyor.
T24
Bu temelde kapalı mekan dramı, aslında birkaç yönden ilginç. Öncelikle Andi’nin dışardaki yaşamı, okuluyla, sokak gezileriyle veriliyor. Ve karşımıza bir dönemin Berlin’inden olduğu kadar, eğitim hayatından da ilginç bir görünüm getiriliyor. Bir nokta da, bu karanlık ilişki içinde özellikle Clare’in adama karşı uyanan ve bir tür bağlılığa dönüşen ilgisi. Zatenfilmin adı da bunu çağrıştırıyor: literatürde Stockholm Sendromu denen şey, kaçırılıp kapatılan birinin celladına tutulması demek değil mi? Ayrıca film sanatsal biçimde çekilmiş: ralantiler (yavaşlatılmış çekimler), ışık-gölge oyunları, rüya gibi sahneler...