¨zor kararlar, karanlık saatler...¨
Yazar: Murat Tolga ŞenChurchill zamanlarına nur yağdı! Dunkirk’ün ardından Britanyalı politikacı Winston Churchill bir kez daha ve bu kez başrol olarak karşımıza çıkıyor. Eleştirimi bazı sebeplerden dolayı geç kaleme aldım, okurlardan özür dilerim ancak bu bir yandan iyi oldu. Giderek şeytani bir karaktere dönüş/türül/en bir karakteri odağına alan En Karanlık Saat, zamanın ruhunu anlamaktan bihaber politik doğruculuk makinesiyle eleştirildiğinde karaktere gösterdiği açık hayranlık yüzünden duvarlara çarpa çarpa yıpratılabilir bir film olmuş ama sinema bundan mı ibaret?
Sinemaya sanat diyorsak eğer, sanata bu kadar ahlaki bir sorumluluk yüklemenin de gülünç olacağının farkına varmak gerekir. Yazılanlara bakıyorum, ortalık tarihçi sinema eleştirmeni kaynıyor ancak ben bu konuda yeterliliği olan birkaç isim biliyorum sadece. Eğer bu bir belgesel olsaydı, filme yapılan politik eleştirilerin tamamını bağrıma basacağınızdan şüpheniz olmasın ama birilerinin dediği gibi; tarihi tarihçilere bırakmak gerek. Ben her zaman sinemanın, meseleden önce geldiğini düşünenlerdenim.
Büyük sinemacı Frank Capra, 2. Dünya Savaşı sırasında ABD ordusu tarafından, halkın savaşa girişi desteklemesini sağlamak ve askerlerin moralini yüksek tutmak için propaganda filmleri çekmekle görevlendirilir. İlk işi Nazi propaganda filmlerini çeken Leni Riefenstahl’ın Triumph of the Will’ini izlemek olur ve eserin muhteşemliği karşısında dehşete kapılır. Söylentiye göre, ¨film falan çekmemize gerek yok, biz savaşı kaybettik, onların sinemacısı çok daha iyi¨ bile demiştir ama Riefenstahl’ın tekniklerini açık bir hayranlıkla kopyalamaktan geri durmaz. Onun Hitler’e yönelttiği güçlü ve tapındırıcı bakış açısını kendi filmlerinde (Prelude to War) sıradan Amerikalılara uygular. Bir tiranı yenmek için güneyli bir çiftçinin yüreği yeter demeye getirir.
Uzun bir giriş oldu, aslına bakarsanız halen giremedim ama konuyu açıp bağlamalıyım çünkü yerim dar. En Karanlık Saat, Churchill’i neredeyse Hitler’in zindanına atacak kadar abartılı eleştirilerinden arındırılıp da sinemasına yoğunlaştığınızda hayran kalınacak kadar iyi bir film. Bir filmi eleştirirken neyiyle öne çıktığına bakarım; yönetmenlik, oyunculuk senaryo... Hangisi güçlüyse o kanaldan yol almaya çalışırım. En Karanlık Saat’in en büyük kozu, Churchill’i oynayan ve hatta bunu biraz ileri götürerek adeta Churchill olan Gary Oldman. Birkaç yıl önce sorsalar, onu bu rolü oynayacak son kişi olarak gösterirdim ama bu çok büyük bir yanılgı olurdu çünkü Churchill olarak muhteşem! Bukalemun oyunculuğun yeni zirvesi, onun bu performansı olacaktır ve Oscar’da bu dalın en güçlü adayı olduğuna inanıyorum.
Peki, film sadece bundan mı ibaret. Elbette değil, bir dönem filminin en büyük sınavlarından biri sanat yönetmenliğidir. En Karanlık Saat burada da çok güçlü bir çaba veriyor ve perdede izlediğimiz şeyin sahiciliğini arttırıyor. Tiyatroda, ¨oyuncu oynamaz, kostüm oynatır¨ derler. Burada da sanat yönetmenliği aynı işe yarıyor. Keza ışık kullanımı da savaştaki İngiltere’nin ruh halini aktarmada çok başarılı. Sıra geldi yönetmenliğe... En Karanlık Saat, gösterişli dönem filmlerinin zanaatkar yönetmeni Joe Wright’ın en kişisel işi olmuş bence... Bunu sağlamak adına filmini sıkıcılaştırmaktan da geri durmuyor zaten senaryonun sınırları belli. Dunkirk’te sahadaki İngilizleri izlerken nefesimizi tutmuştuk ama işin karar kısmı bir miktar sıkıcı ve kasvetli... Buna rağmen film, tarihi-siyasi sinemayı sevenler için hazine sandığı sayılabilir.
Nihayetinde, En Karanlık Saat iyi bir film. Churchill’in nasıl bir şeytan olduğunu ortaya çıkarmak benim görevim değil, bu yüzden filmden nefret etmeyi de saçma buluyorum. Adam, ulus çıkarları için dünyayı yakmaktan geri durmayan eski politikacılar neslinden... Şimdi başka bir dünyada yaşıyoruz ya da en azından öyle olduğuna kandığımız güçlü bir illüzyona kapılmış durumdayız. Zaman her şeyi tuhaf bir şekilde mayalıyor ancak o günün duygusunu, ruhunu, şartlarını bilmeden sosyal medyanın yükselttiği duyarlılıklarla bu esere saldırmayı reddediyorum. Siyasi sinemadan hoşlanan biri için hazine sandığı. Oyunculuk filmlerinden hoşlananlar için de bulunmaz kaftan! Son olarak; evet bu bir aksiyon filmi değil ancak işçiliği o kadar güçlü ki perdede izlenmediği vakit çok şey kaçırılmış olacak. İyi seyirler...
murattolga@gmail.com