“Mid90s”, senaryosunu da yazan Jonah Hill’in yönetmen koltuğunda oturduğu ilk uzun metrajlı (debut) sinema filmi…
Prömiyeri, 9 Eylül 2018’de Toronto Uluslararası Film Festivalinde yapılan ve 26 Ekim 2018 tarihinde de vizyona giren filmin, 7.4/10 (54.229 oy) ve 3.9/5 (2.500 üzeri oy) olan IMDB ve Rotten Tomatoes izleyici puanı ortalamalarıyla 7.1/10 (225 yorum) ve 66/100 (45 yorum) olan Rotten Tomatoes ve Metacritic yorum ortalamaları “hiç de fena olmayan” bir filmle karşı karşıya olduğumuzu söylüyor gibi…
Yine de isterseniz, her zamanki gibi önceliği oyuncu kadrosuna vermek suretiyle bu filmi bir de biz inceleyerek yorumlayalım ve ardından da puanlamaya çalışalım…
Ancak, artık neredeyse yorumlarımızda geleneksel bir özellik haline geldiği üzere ayrıntılı incelemeye geçmeden önce filme ilişkin ilk tespitimizi paylaşalım:
Karşımızdaki, sadece The Pixies, Morrissey, Herbie Hancock, ESG, the Mamas and the Papas, Souls of Mischief, Nirvana, The Pharcyde, Del The Funky Homosapien ve Seal gibi isimlerin müziklerinden oluşan soundtrack için bile keyifle izlenebilecek bir film…
Elbette bunun için rock’tan pop’a, hip hop’tan rap’e ve caz’a uzanan yelpazedeki o günlerin müziklerinden hoşlanıyor olmak da gerekiyor…
Eğer öyle değilse, emin olun bu film sizin için Amerikan gençliğinin farklı kimliklerden oluşan çok kültürlü kuru gürültüsü ve zıpırlığından öte çok da fazla bir şey ifade etmeyecektir…
Filmin oyuncu kadrosunda yer alan Lucas Hedges ve Sunny Suljic, Amerikan sinemasının yükselen iki önemli değeri…
Bu ikilinin annesi rolündeki Katherine Waterston ise bu filmde de, ilerleyebileceği çok daha fazla bir yer bulunmayan “orta karar” oyuncu profili özelliğini görüntülemeye devam etmiş…
Ray, Fuckshit, Ruben ve Fourth Grade karakterlerini oynayan diğer çocuklar için bugünden peşinen bir şey söylemek istemiyoruz…
Zira “Mid90s”, onların başlangıç filmi olmuş…
Fakat buraya kadar saydıklarımızın hepsini bir araya getirdiğimizde ortaya çıkan 85 dakikalık bu filme kötü diyebilmek için bir tek sağır değil kör de olmak gerektiğini mutlaka belirtmemiz gerekiyor…
Peki, konu yani hikâye?
Bilmeyiz, hatırlar mısınız yahut da adını hiç duydunuz mu?
Bir zamanlar, ODTÜ'deki öğrencilik günlerimizde; İnşaat Mühendisliği Bölümündeki sınıf arkadaşı kendi öz biraderimiz vasıtasıyla tanışma fırsatı da bulduğumuz solistleri Tolga(y) Çandar'ın da içinde bulunduğu “Çağdaş Türkü” adında protest bir topluluk ve çıkarttıkları ilk albümde, sözleri Ahmet Erhan müzikleri de Eftal Küçük’e ait olan,
“Kenar Mahallede Bir Pazar Günü” diye başlayan ve:
“Buğulanır toprak, yol ve damlar
Sabah güneşinin ilk akıntılarında,
Göğü turuncu bir ağ kaplar
Konuşmalar, küfürler, çocuk çığlıkları,
Öper yüzünü yeni bir sabahın
Çamaşırlar hışırdar avlularda,
Bayrakları gibi fukaralığın”
Diye devam eden harika bir parça vardı…
İşte her nedense bu filmin hikâyesi bize, o her dinlediğimizde “içinde yitip gittiğimiz” o güzel şarkıyı ve Ankaralı günlerimizi anımsattı…
Sonuç olarak, büyük bir ilgi ve beğeniyle izlediğim bu son derece çarpıcı ilk Jonah Hill filmi için puanımız 3,5 önerimiz ise, “mutlaka izlenmeli” şeklinde olacak…
Keyifli seyirler,