Antalya Sokaklarında Bir Dadaş!
Yönetmenliğini Selim Kemal Dağlı’nın; yapımcı ve genel yönetmenliğini ise başrolde dadaş lakabıyla izleyeceğimiz Murat Yıldırım’ın üstlendiğini, şubat ayında vizyona girmesi beklenen Dadaş adlı aksiyon filmi 13 Mayıs itibariyle nihayet vizyona girdi. Adının Dadaş olması sebebiyle özellikle Erzurumluların merakla ve heyecanla beklediği film, ne yazık ki beklentileri pek karşılamıyor.
Özellikle polisiye ve aksiyon filmlerinde işlenen mafya ve yeraltı dünyası gibi konular, günümüz sinema sanatı için en ilham verici konulardandır. Dadaş filmi de, devlet adına çalışan bir memurun mafyayla olan hazin mücadelesini konu alıyor.
Başrol oyuncumuz Dadaş (filmdeki adıyla Ömer Yıldırım) devletin yüksek kademelerinde memur iken; ailesi ve kendisi mafya tarafından hedef alınır. Dadaş, bu saldırıdan ağır yaralı olarak kurtulur, fakat ailesini kaybeder. Saldırı sonrası devlet tarafından malulen emekli edilen Dadaş, içindeki öfkeye ve hırsa dur diyemez. Çeçenistan’da eğitim alıp, Orta Doğu’da operasyonlara katılır. Bir gecede yeraltı dünyasının önde gelen isimlerinden beş kişiyi öldüren Dadaş, mafya tarafından aranmaktadır. Dadaş’a ulaşmak isteyen mafya, devletin üst kademelerinden bir bakanı hedef alıp; ona ulaşmayı amaçlar.
Filmin senaryosu, izleyenlerde ‘alelacele yazılmış’ hissi uyandırıyor. Sanki; “Hele şu sahneyi bir çekelim, sonraki sahneye sonra karar veririz” demişler de öyle çekmişler filmi. Bu tip filmlerde oyuncu kadrosunun ustaca seçilmesi gerekirken; Dadaş filminde daha önce hiç görmediğimiz, izlemediğimiz, oyunculuk tecrübesi var mı yok mu bilmediğimiz birçok oyuncu vardı. İzleyince oyuncuların acemiliklerine ve amatör olduklarına şahitlik ediyoruz.
İç gerçekliğini olmayan, senaryonun zayıf olduğu, düşük bütçe ve prodüksiyonla çekilen filmde; aksiyon sahnelerinin azlığı (ki var olan bu aksiyon sahnelerinin de oldukça amatör olması) dikkatlerden kaçmıyor. Aynı şekilde sinematografik hataların fazla olması, set dizaynının yeterince iyi olmaması ve efektlerin kötü olması izleyiciyi hayal kırıklığına uğratıyor. Özensiz seçilmiş diyaloglar ve replikler filmin büyük bir bölümünde göze batmakta ve kulağı olabildiğince rahatsız etmekte.
Filmin adının Dadaş olması; izleyenlerde Erzurum’da çekilmiş hissi uyandırsa da, ne yazık ki çok az bir kısmı Erzurum’da geçiyor. Başrol oyuncusu; ağır başlılığıyla, duruşuyla, oturmasıyla, kalkmasıyla, efendiliğiyle tam bir Erzurumluydu. Kıtlama şekerle çay içmesi ve ‘Sarı Gelin’ türküsünü kendi çalıp söylemesi de Erzurumluluk profilini öne çıkarıyor. Lakin göze çarpan birçok detaydan biri de Dadaş’ın kostümüydü. Beline bağladığı kuşakla, üzerine giydiği uzunca deri pelerin birbirine bir hayli zıttı. Hele o sırtındaki kılıç bizlere Matrix’i hatırlatıyor. Zaten buna filmi izlemeden önce, film afişini gördüğünüz ilk anda karar veriyorsunuz.
Filmin tamamına yakını Antalya’da çekilmiş. Gönül isterdi ki; adı Dadaş olan bu filmde Erzurum’a daha çok yer verilseydi.
Elbette bu filmi; bir Hollywood filmi ile aynı klasmanda değerlendirmek mümkün değil. Yönetmenin ilk filmi olduğu çok belli oluyor, aynı şekilde başroldeki oyuncunun da. Düşük bir bütçe ile çekilmiş olması; tüm bu olumsuzlukları yok sayıp, filmin iyi olduğunu savunabilir mi? Zannımca hayır. İzleyip, kararı siz değerli izleyenler veriniz.