Son nefesi vermek mi zor, yoksa hangisi?
Yazar: Burçin AygünAranızda Bourne Identity (Geçmişi Olmayan Adam) filmini duymayan var mı? Türün son yıllardaki en güçlü örneklerinden biri olarak öne çıkan, başarısı sayesinde özel bir seriye dönüşen yapımın yönetmeni tekrar sahnede. Son olarak Tom Cruise, Emily Blunt ve Bill Paxton gibi önemli isimlerin yer aldığı, sağlam bir aksiyon - bilimkurgu olan Yarının Sınırında’nın yönetmen koltuğundaki isim, Doug Liman’dan bahsediyoruz. Adil Oyun ve Jumper gibi yapımlarında başında olan isim 2018 için Yarının Sınırında 2’nin hazırlıklarını yapmakla meşgul.
Bu hafta vizyona giren Sniper: Duvar filmi ise yönetmen Liman’ın en taze projesi. Bazılarının karakter ve mekan sebebiyle mesafeli yaklaşabileceği hikayenin temelinde ise gerilim, sinir harbi ve insanlığın çatışması yatıyor. Irak’taki çatışmalarda yer alan iki ABD askeri ve Sniper olarak tabiri caiz ise kapışacakları düşmanı arasında geçen film hem soluksuz bir gidişata, hem de düşünmeye itekleyen önemli söylemlere ev sahipliği yapıyor.
Sene 2007, savaşın sonuna yaklaşılmış ve görevinin bitmesine yaklaşık 22 saat kalan Astsubay Çavuş Shane Matthews (John Cena) ve emrindeki Çavuş Allen Isaac (Aaron Taylor-Johnson) hiçliğin ortasında. Sıcak. Aç ve susuzlar, destek tarafından alınıp merkeze dönmek niyetindeler. Etrafta bir sniper ustasının olduğunun farkına varıyorlar. Matthews beklemekten sıkılıyor ve dostu ile tek kaldıklarını düşünerek açığa çıkıyor. Netice ise yediği bir kurşun oluyor. Onu kurtarıp güvenli bir noktaya taşımaya kalkışan Isaac ise benzeri bir yara alarak bir duvarın arkasına saklanıyor. Duvar ve Sniper’ın çatışması da burada başlıyor.
Gece Hayvanları adlı şaheserde rol yeteneği ile gözleri üzerine çeken Aaron Taylor-Johnson, Çavuş Isaac olarak filmi neredeyse tek başına sırtlıyor diyebiliriz. Her ne kadar yavaş yavaş kendini kanıtlayan John Cena bu heyecan fırtınasına sırt verse de, asıl yük aktörün üzerine binmiş. Yüzünü göremediğimiz ancak sadece sesiyle varlığını hayal ettiğimiz, kendine Juba olarak seslenen Iraklı asker rolünde ise sadece sesi ile Laith Nakli yer alıyor. Sadece sesinizle bile nasıl sağlam bir iş çıkartabileceğinizin de kanıtı olmuş oyuncu.
Sniper: Duvar filmi bir bakıma Irak çöllerinde, savaşın ortasında geçen bir Telefon Kulübesi. Bundan 15 yıl önce vizyona girip olumlu eleştiriler alan tek mekanla sınırlı film gibi, bu yapım da tek bir alana sabitlenmiş. Bir yanda sadece verilen görevi yapan iki sıradan ABD askeri, diğer tarafta ise “burası benim” diye konuşan bir başka asker. Filmin güzel yanlarından bir tanesi de bu olmuş. Boş, hamasi konuşmalar yapan karakterler yerine, daha gerçekçi tepkiler veren, biri görevini yapan, diğeri de savunmada bulunan iki taraf. Yüksek perdeden çıkışmalar yerine hayatta kalmaya çalışan, az ya da çok birbirini anlayan ya da anlamayan iki cephe, kan, su, açlık, hayatta kalma arzusu ve sonu gelmez bir manevi savaş. Ölümün tam kıyısında, ağızdan çıkacak her bir lafın, harekete geçirilecek her bir eylemin tüm senaryoyu değiştireceği bir hayatta kalma çabası.
Doug Liman, süresini gereksiz yere uzatmadığı filminde hem iki tarafından gözünden ufak da olsa bakış atıyor, hem de özellikle sniper’ların sazı ele aldığı kısımlarla sizi perdeye çekiyor. Gerilim ve endişenin hükmettiği filmin eksisi ise, artık bu savaş üzerine söylenecek pek fazla bir şeyin kalmamış olması. Başka bir deyişle, şimdiye kadar sayısız filmde verilen mesajlar ve denenen formüller üzerine, Liman’ın elinde orijinal olabilecek pek de fazla materyal zaten yok. Bunun farkında olan isim ise işi aksiyondan çok nefes nefese bir hayatta kalma savaşına yöneltiyor. Senarist Dwain Worrel gerçeğin farkında olduğu için olabildiğine yalın ancak bazen fazlaca sıradan repliklerle durumu kurtarmaya çalışıyor.
Sniper: Duvar filmi, kısıtlı alan, sağlam oyuncular, yüksek gerilim ve heyecan ile yükselen, beklentileri ise genel olarak karşılayan bir film. Türü sevenler için şimdiden keyifli seyirler.
burcinaygun@gmail.com