Her dergi ve gazetenin puanlama sistemi farklı olduğu için, Beyazperde, puanları 0.5 - 5 yıldız üzerinden, kendi barometresine göre vermiştir.
Basın Eleştirisi
Arka Pencere
Yazar: Janet Barış
Her karakterin kendine özgü ayrıntısı, üç karakterin kesişme ve ayrılma noktaları, yeni bir haya kurulmuş olsa da ilk aşkın ortaya çıkmasıyla düşülen zaaflar, aşk, ilişkiler, bütün bu duyguları da kapsayabiliyor bir yandan. Ara ara tatlı anlar ve Fransız taşrasında geçen zamanlarda güzel manzaralar yakalasa da daha çok oyuncu kadrosunun hatırına seyredilebilir bir film "İsmail'in Hayaletleri". Hal böyle olunca seyirciye de Fransız taşrasının yeşil ile mavisi arasında dolaşmak ve Charlotte Gainsbourg'un zarafetinin arkasından gitmek kalıyor.
Eleştirinin tamamı için: Arka Pencere
Hurriyet
Yazar: Uğur Vardan
Aynı zamanda bu yılki Cannes’ın ‘açılış filmi’ olan ‘İsmail’in Hayaletleri’, genel olarak ritmini tutturmakta zorlanan bir çalışma olmuş. Ivan Dedalus’un hikâyesi hem ikna edici değil hem de oturmamışlığıyla birlikte yoruyor. Ama kamera yönetmen kanadına yöneldiğinde, ‘Fransız sineması’ denen büyünün ‘klasik’ dertleri, kendine özgü ruhu ve romantizm denizindeki gelgitleri sizi sarmayı ve kendi içine çekmeyi başarıyor. Çünkü işin içinde aşk var, tutku var, seçim var, eski defterler var, şimdiki zaman var, vicdani hesaplaşma var; var da var...
Eleştirinin tamamı için: Hurriyet
T24
Yazar: Atilla Dorsay
Öncelikle hikâyedeki film-içinde-film olayı iyi yedirilememiş. Öylesine ki, başlangıçta filmin asıl öyküsünü değil, iç öykünün bir bölümünü izliyoruz. Ve bu neden sonra anlaşılıyor. Sonra o nefis aşk üçgeni olayı iyi işlenemiyor. Fransız sineması gibi aşkı anlatmada usta bir sinema için ne kayıp!.. Bir yere dek ilgiyle izlenen entrika sona doğru flulaşıyor. Yan durumlar ve ikincil kişiler işin içine giriyor. Ve üçgen etkileyici biçimde çözülemiyor.
Beyazperde.com'da gezintiye devam etmek istiyorsanız çerezleri kabul etmelisiniz. Sitemiz hizmet kalitesini artırmak için çerezleri kullanmaktadır.
Gizlilik sözleşmesini oku.
Arka Pencere
Her karakterin kendine özgü ayrıntısı, üç karakterin kesişme ve ayrılma noktaları, yeni bir haya kurulmuş olsa da ilk aşkın ortaya çıkmasıyla düşülen zaaflar, aşk, ilişkiler, bütün bu duyguları da kapsayabiliyor bir yandan. Ara ara tatlı anlar ve Fransız taşrasında geçen zamanlarda güzel manzaralar yakalasa da daha çok oyuncu kadrosunun hatırına seyredilebilir bir film "İsmail'in Hayaletleri". Hal böyle olunca seyirciye de Fransız taşrasının yeşil ile mavisi arasında dolaşmak ve Charlotte Gainsbourg'un zarafetinin arkasından gitmek kalıyor.
Hurriyet
Aynı zamanda bu yılki Cannes’ın ‘açılış filmi’ olan ‘İsmail’in Hayaletleri’, genel olarak ritmini tutturmakta zorlanan bir çalışma olmuş. Ivan Dedalus’un hikâyesi hem ikna edici değil hem de oturmamışlığıyla birlikte yoruyor. Ama kamera yönetmen kanadına yöneldiğinde, ‘Fransız sineması’ denen büyünün ‘klasik’ dertleri, kendine özgü ruhu ve romantizm denizindeki gelgitleri sizi sarmayı ve kendi içine çekmeyi başarıyor. Çünkü işin içinde aşk var, tutku var, seçim var, eski defterler var, şimdiki zaman var, vicdani hesaplaşma var; var da var...
T24
Öncelikle hikâyedeki film-içinde-film olayı iyi yedirilememiş. Öylesine ki, başlangıçta filmin asıl öyküsünü değil, iç öykünün bir bölümünü izliyoruz. Ve bu neden sonra anlaşılıyor. Sonra o nefis aşk üçgeni olayı iyi işlenemiyor. Fransız sineması gibi aşkı anlatmada usta bir sinema için ne kayıp!.. Bir yere dek ilgiyle izlenen entrika sona doğru flulaşıyor. Yan durumlar ve ikincil kişiler işin içine giriyor. Ve üçgen etkileyici biçimde çözülemiyor.