Hesabım
    Savaştan Sonra
    Ortalama puan
    3,4
    16 Puanlama
    Savaştan Sonra hakkında görüşlerin ?

    3 Kullanıcı yorumları

    5
    0 Eleştiri
    4
    1 Eleştiri
    3
    2 Eleştiri
    2
    0 Eleştiri
    1
    0 Eleştiri
    0
    0 Eleştiri
    Sırala
    En yararlı eleştiriler En yeniler En çok eleştiri yazmış üyeler En çok takip edilen üyeler
    Turgay Buğdacigil
    Turgay Buğdacigil

    Takipçi 2.059 değerlendirmeler Takip Et!

    3,5
    24 Haziran 2021 tarihinde eklendi
    “Mudbound”; senaryosunu, Hillary Jordan’ın aynı isimli romanından uyarlayarak Virgil Williams ile birlikte yazan Dee Rees’in yönetmen koltuğunda oturduğu bir drama…

    Prömiyeri, 21 Ocak 2017’de Sundance Film Festivalinde yapılan ve 17 Kasım 2017 tarihinde Netflix platformunda yayın akışına dâhil edilerek vizyona sokulan filmin, 7.4/10 (44.592 oy) ve 4.0/5 (5.000 üzeri oy) olan IMDB ve Rotten Tomatoes izleyici puanı ortalamalarıyla 8.2/10 (199 yorum) ve 85/100 (44 yorum) olan Rotten Tomatoes ve “Mutlaka İzlenmeli” etiketine de sahip olan Metacritic yorum ortalamaları, her ne kadar oylamaya katılan sayıları çok yüksek olmasa da iyi bir filmle karşı karşıya olduğumuzu söylüyor gibi…

    Yine de isterseniz, 10 milyon dolarlık bir bütçeyle çekilen bu orijinal Netflix filmini, her zamanki gibi önceliği oyuncu kadrosuna vermek suretiyle birde biz inceleyerek yorumlayalım, ardından da puanlamaya çalışalım…

    Ancak, artık neredeyse yorumlarımızda geleneksel bir özellik halini aldığı üzere ayrıntılı incelemeye geçmeden önce filme ilişkin ilk tespitimizi, sonrasında da naçizane ilk önerimizi paylaşalım istiyoruz…

    Bu bağlamda da işe; karşımızdakinin, Nazım’ın “Saman Sarısı” şiirinde Abidin Dino’ya, “Sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin? İşin kolayına kaçmadan ama” diye sorması gibi Dee Rees’in görüntü yönetmeni Rachel Morrison’dan, “Amerikan rüyası fikrine karşı Amerikan gerçekliğine” odaklanmasını istediği bir film olduğunu söyleyerek başlayabiliriz…

    Abidin’in Nazım’a yanıtını, bir resimle değil ama “İşte o zaman Nazım, Yapardım mutluluğun resmini, Buna da ne tuval yeterdi; ne boya…” mısralarıyla biten “Mutluluğun Resmi” şiiri ile verdiğini biliyoruz…

    Peki, Dee Rees’in talebi üzerine kendini döneme ilişkin kitap, makale ve resimleri araştırmaya veren Rachel Morrison ne yapmış bu filmde?

    Aslında bu soruya verilen en doğru yanıt da, Rachel Morrison ile film üzerine yaptığı mülakat, No Film School (NFS)’da 1 Aralık 2017 tarihinde yayınlayan Emily Buder’den gelmiş: “Bu filmde dönem bir karakter değildi… Çamur bir karakterdi, hava bir karakterdi, ev bir karakterdi…”

    Gerçekten de, 1940’ların Amerika’sında, hem de Mississippi gibi bir yerde, ırkçılık ve Ku Klux Klan çok şaşırtıcı şeyler değildi…

    O yüzden, filmde bunlara ilişkin sahneleri izlerken, insani bir tepki olarak irkiliyor fakat ”Bu da neydi?” moduna da girmiyorsunuz…

    Zira türünün en iyi örneklerinden biri olan “Mississippi Burning” (1988) den şerbetliyiz olan bitene…

    Fakat o, insanın üstüne yapışan kahverengi çamur ile iliklerine işler gibi dur durak bilmemecesine yağan yağmur ve dışarıdaki ahşap tuvaleti ve banyosu ile tamamlanan ev manzaralarının sergilendiği “iç karartıcı” Amerika atmosferi yok mu? İşte o, inanılmazdı…

    Böylelikle bir anlamda, Amerika’nın “yüz kızartıcı” ırkçılık yanı da tamamlanmış oluyordu…

    Elbette bu atmosferin yaratılmasında filmin dekor, kostüm, makyaj, mekân gibi unsurlarının seçim ve tasarımı ile uğraşan teknik ekibinde ciddi payı var…

    Ama dediğimiz gibi bunu, Dorothea Lange, Arthur Rothstein, Ben Shahn ve Walker Evans gibi filmde anlatılan dönemi çektikleri fotoğraflarla kayıt altına almış olan insanlarınkine benzer bir yorumla sunmak bambaşka bir beceriydi…

    Ki biz buna, işini zamanın ruhuna sadık kalarak yapmak da diyoruz…

    Bitirmeden filmin oyuncu kadrosuna ilişkin olarak da bir iki laf etmek gerekirse; Garrett Hedlund, Carey Mulligan, Jason Clarke, Jonathan Banks, Jason Mitchell, Mary J. Blige ve Rob Morgan gibi isimlerinde, birbirlerinden rol çalmadan filmin hakkını verdiklerini söylememiz yeterli olacaktır diye düşünüyoruz…

    Gerçekte adı “Savaştan Sonra” değil de, “Çamur Kaplı”, “Çamurla Çevrili” veya “Çamura Batmış” olarak Türkçeye tercüme edilmiş olsaydı hem daha doğru ve hem de daha anlamlı olacak olan “Mudbound” için şu ana kadar söylediklerimiz filme ilişkin ilk tespitimiz olsun…

    İlk önerimize gelince:

    O hakkımızı da bu kez; iyi film izlemeyi kendine tarz edinmiş sinemasever dostlara, “Buna benzer pek çok nitelikli filmi portföyüne dâhil etmiş olan Netflix platformunu daha sık yoklamakta yarar var” diye seslenerek kullanmak istiyoruz…

    Sonuç olarak, kendi değerlendirme sistemimiz içinde puan olarak 3,5 verdiğimiz destansı drama tadındaki bu çok özel film için önerimiz de, tek kelime ile “anlamadım” itirafında bulunmak biraz zor olduğu için daha kolay olan olumsuz yorum yazmayı ve düşük puan vermeyi seçenlerin bu tercihlerine aldırmadan “mutlaka bir şans da siz verin” şeklinde olacak…

    Keyifli seyirler,
    Alp T.
    Alp T.

    Takipçi 441 değerlendirmeler Takip Et!

    3,5
    3 Mart 2018 tarihinde eklendi
    Geçtiğimiz yıl Sundance Film Festivali'nde galasını yaptıktan sonra çok ses getiren ve Oscar'a aday olan ilk Netflix filmi olan Mudbound'u nihayet izleme fırsatı buldum. Hillary Jordan'ın aynı adlı kitabından uyarlanmış olan film, II. Dünya Savaşı bittikten sonra ailesinin yanına geri dönen Ronsel Jackson'ın ten renginin siyah olması yüzünden ailesine yapılan ayrımcılığı görüyoruz. Ayrıca bunlar olurken Jackson ailesinin yaşadığı çiftliğin arazisini yeni satın alan McAllan ailesi bölgeye yerleşir ve bu iki aile arasında inişli çıkışlı bir ilişki oluşur. Ve filmin büyük bir kısmı da burada geçiyor; bölgeye yeni taşınan McAllan'ların onlar için alışılmadık bir yerde başına gelecek zorlukları ve Jackson ailesinin de yaşadığı çevrede yapılan ırkçılığa rağmen yaşamaya çalışmalarını görüyoruz kısaca.

    Mudbound, daha önceden benzerler filmlerin yapılmış olmasına rağmen sade ve sürükleyici bir filmdi. Yönetmen Dee Rees, hikayeye gereken gerçekçi havayı kazandırmayı başarmış. Ve Rachel Morrison'ın harika sinematografisi ile film esnasında kendinizi bu atmosferin içindeymiş gibi hissetmeniz elde değil doğrusu.

    Ayrıca filmin senaryosuna da hayran kalmak elde değil. Çünkü Mudbound, algılar hakkında yapılmış bir film. Bir insana nasıl empati kurabileceğini teşvik eden ve bir yandan da kıskançlık konusunu işleyen bir içeriğe sahip. Mudbound'u büyük bir çoğunluğu oldukça dar bir yerde, çiftlik arazisinde geçiyor. Aynı yerde yaşayan ama birbirinden farklı geçmişlere sahip olan Jackson ile McAllan ailesinin kendilerine özgü hayatlarını, kurduğu hayalleri ve hayatlarında yaşadığı zorlukları görüyoruz. Ve film de bizi bu karakterleri gözlemlemeye davet ediyor; filmde bu kişilerden bir kısmının cinsiyet ve özellikle de ırk hakkındaki ön yargılı düşüncelerini görüyoruz. Ve Mudbound bu konuda gerçekten ön plana çıkma fırsatı yakalıyor. Ana karakterlere empati kurabilmemiz için onları gerçekçi bir şekilde tanıtırken, bir yandan da içerisinde barındırdığı temaları da gösterişsiz bir şekilde işliyor. Her ne kadar Jason Clarke ve özellikle de Jonathan Banks'in canlandırdığı karakterleri biraz daha fazla anlamak için onların daha ön planda olmalarını istesem de, genel itibariyle film konusundan ödün vermemeyi başarıyor.

    Fakat harika içeriği yanı sıra, Mudbound'u bu kadar etkili yapan en büyük etmen oyunculuklardan geliyor. Carey Mulligan, her zamanki gibi sade ve etkili bir performansa imza atmış. Jason Mitchell, Garrett Hedlund, Rob Morgan ve Mary J. Blige'ın canlandırdıkları karakterler ise öyle ilgi çekici birer geçmişe sahip ki, bu oyuncular filmde resmen döktürme fırsatı yakalamış.

    Film kusursuz değil gerçi; hikayenin ilk yarısında gereğinden fazla sesli anlatım vardı ve bu bölümler sonucu çok etkilemese de eğer filmden çıkarılsaydı hikaye daha sade bir hal alabilirdi. Ayrıca hikayede filmin yeterince üzerinde duramadığı bazı gereksiz yan bölümler de vardı. Bu sorunlar sonucu çok etkilemese de, filmi izledikten sonra bu bölümlerin daha farklı yapılabileceğini düşünüyorum doğrusu.

    Ama buna rağmen Mudbound gayet iyi bir filmdi. Türünün yeni kurallarını yıkmamasına ve süresinin biraz fazla uzun olmasına rağmen Mudbound, sürükleyici bir hikayeye, etkileyici performanslara, harika bir sinematografiye ve hikayenin bulunduğu ambiyansı nasıl yansıtacağını iyi bilen Dee Rees'in yönetmenliğiyle ön plana çıkmayı başarıyor. Bu tarz filmleri sevenler kesinlikle kaçırmamalı.

    FİLMİN İYİ YANLARI:

    + Rachel Morrison'ın sinematografisi.

    + Birbirinden başarılı, gerçekçi oyunculuklar.

    + Dee Rees'in filmin içinde bulunduğu atmosferi çok iyi yansıtmış olması.

    + Etkileyici karakterler, sürükleyici senaryo.

    FİLMİN KÖTÜ YANLARI:

    - Filmin ilk yarısında gereğinden fazla kullanılmış olan sesli anlatım.

    - Süresinin biraz fazla uzun olması.

    TOPLAM PUAN: 7.9/10
    Mehmet D.
    Mehmet D.

    8 değerlendirmeler Takip Et!

    4,5
    16 Mayıs 2018 tarihinde eklendi
    Filmi tek bir cümle ile anlatmak gerekirse bu hiç şüphesiz şu olurdu: ''Zıt olan değerlerin karşılaştırılması.'' Yönetmen ve senarist her karakterin karşısına onun tam zıttı olacak şekilde karakter yerleştirmiş. Film kendi içinde önce ve sonralar ile dolup taşıyor. Savaş öncesi ve sonrası, hayaller ve hayal kırıklıkları, daha bir çok konu...
    Filmde halk kültürüne yönelik öğeler başarıyla belirli yerlere yerleştirilmiş. Geleneksel değerler, seyirciye gösterilmeye çalışılmış. Örneğin sepet yapımı, tedavi yöntemleri, kılık kıyafet düzeni...
    Sakin bir akşam kahve ile birlikte seyredilebilecek, empati kurmanızı sağlayacak başarılı bir yapıt.
    İyi seyirler.
    Daha Fazlasını Göster
    • En son Beyazperde eleştirileri
    • En İyi Filmler
    • Basın Puanlarına Göre En İyi Filmler
    Back to Top