Aynı pilavın, dibi tutmuşu
Yazar: Burçin AygünKorku sineması ile aranız nasıl? Sizleri beyazperde üzerinde en çok korkutan, rahatsız eden şey nedir? Peki bu korkuların kaynağı sizce nerede yatıyor? Şayet Türk korku ve gerilim filmlerinin takipçisiyseniz, vereceğiniz cevap (ister sevin, ister sevmeyin) pek değişmiyor, daha doğrusu değişemiyor. Hasan Karacadağ ile başlayan ve bir anda muazzam bir ivme kazanan cinli ürperti hikayeleri, bildiğiniz gibi son yıllarda artık "yeter ama" dedirtecek kadar çeşitlendi. Çeşitlendi diyoruz, ancak bundan kastımız içerik açısından renklilikten öte, aynı şeyin evrilip, çevirilip tekrar paketlenerek sunulmasından ibaret.
Yerli dehşet serüvenlerini sadece cinlere indirgeyen, halk bunu istiyor diyerek tekrar üstüne tekrar yapan akımın yeni perdesine hoş geldiniz.
Genç ve yetenekli yönetmen Özgür Bakar'ın 17 Haziran itibariyle vizyona giren yeni filmi, Ammar 2: Cin İstilası, başarılı ismin 2014 senesinde vizyona soktuğu Ammar projesinin devamı niteliğini taşıyor. Senaryosuna Bakar'ın yanı sıra Alper Kıvılcım'ın da imzasını attığı yapım, açık konuşmak gerekirse dönemin yerli korkuları arasında bir noktada da olsa öne çıkmayı başarıyordu. Hikayesi ve sürprizleri belki şok edecek kadar güçlü değildi ancak seyircisini kendine bağlamak konusunda sıkıntı çekmemişti. Yaklaşık 1 yıl sonra vizyona giren ancak hak ettiği ilgiyi ne yazık ki göremeyen Helak: Kayıp Köy ise yönetmenin şahsım adına en başarılı işiydi. Sessiz sakin ilerleyen, karakterleri ile merak uyandıran, hiçliğin ortasındaki kahramanları ile heyecan sunan kaliteli bir çalışmaydı. Geçtiğimiz sene vizyona giren Deccal ise, Bakar'ın filmografisindeki bir başka güçlü örnekti. Belki harikalar sunmuyordu ancak oyuncular ve atmosferi üzerinden ciddi anlamda keyif vermeyi başarmıştı.
Vizyonun tazesi Ammar 2: Cin İstilası'na gelecek olursak, karşımızda ne olmak istediğini pek bilemeyen bir iş var diyebiliriz. Blair Witch Project buluntu film janrını bizlere sunarak bambaşka bir dünyanın kapısını açmışken, aynı anlayışı "yakalamaya çalışan" ancak bu konuda pek başarılı olamayan Cin İstilası, ağırlıkla "olmaya çabalayan" olarak kalmış. Vizyon öncesi, yurt dışında birden fazla kentte çekimlerin yapıldığı söylenen yapımın ilk 20 dakikasında Fransa - Paris ve Hollanda gibi lokasyonlara göz atma şansımız oluyor. İlk Ammar filmindeki ölümleri konu olarak seçen ve ödevlerini yapmaya çabalayan gençler, farklı medyum ve cin uzmanları ile kısa söyleşiler gerçekleştiriyorlar. Feride ve Mustafa'nın ölümlerinin ardındaki gizemi, doğa üstü serüveni belgesel haline getirmek için çıkılan yolda, izler direkt olarak Sivas'a çıkıyor.
Dostlarımız, köy ahalisinin lanetli olarak gördüğü, girenin asla çıkamadığı bir ormana dalarak, ödevlerini tamamlamaya çalışırken, her şeyin çözüleceğine inandıkları noktaya ilerliyor. Geceleri çadırlarında uyuyan, gündüzleri yol alan arkadaşlar 2. gün ile birlikte garip olaylar yaşamaya başlıyor. Kurtlar tarafından yenilen, ne olduğu belirsiz cesetler, ağaçların arasında dolaşan ancak cismi hiç gözükmeyen varlıklar ve yavaş yavaş gecenin karanlığında musallat olmaya başlayan bilinmeyenler.
Oldukça tahmin edilebilir bir formülü izleyen Ammar 2: Cin İstilası, senaryonun yavanlığının da kurbanı oluyor. Filmin sözde sürprizini kör göze parmak diyerekten, sözde ipuçları ile tepside servis eden replikler, karakterlerin de tek boyutun ötesine geçmelerine müsade etmiyor. Bir süre sonra her şeyin aslında gazetecilik öğrencilerinin tamamlamaya çalıştığı bir belgeselden ibaret olmadığını görüyor ve şok olmuş gibi davranıyoruz. Aslında filmin büyük kısmı böyle ilerliyor. Her şey rahatlıkla tahmin edilebilir bir şablon üzerinden ilerliyor, sayısız tür filminde gördüğümüz numaralar ile şaşırmaya zorlanıyoruz. Üstüne Ammar kabilesi, yani cinlerin en kötücül ve takıntılı grubunu gözlerimiz ile görünce hafiften gülümsüyoruz.
Özgür Bakar'ın Kayıp: Helak Köy ve hatta Deccal ile yapabildiklerini düşününce, Ammar 2: Cin İstilası baştan sona yavan bir korku denemesi olarak kalıyor. Kısa sürede çok şey yapmak isteyen, en azından öyle gibi davranan yapım, son günlerin başarısız yerli ürküntüleri arasındaki yerini alıyor.
burcinaygun@gmail.com