“Şapşal Kurt, Kuzu Olursa…”
Yazar: Misafir KoltuğuRus animasyon stüdyosu Wizart Animation, 2012 ve 2014 yıllarında vizyona giren Karlar Kraliçesi (The Snow Queen) serisinden sonraki projesiyle yeniden sinemaseverlerin karşısına çıktı. Kuzular Kurtlara Karşı (Sheep and Wolves), rengârenk dünyasıyla küçük izleyicilerini mutlu edeceği gibi, sinemasal referanslarıyla büyükleri de gülümsetmeyi başarıyor.
Çocuk masallarının önde gelen ismi Hans Christian Andersen'ın klasikleşmiş eseri Karlar Kraliçesi’ni başarılı bir biçimde sinemaya uyarlayan Wizart Animation, son olarak tiyatro oyunu halinde tasarlanan bir hikâyeyi sinemalaştırıyor. İlk Karlar Kraliçesi’nin yönetmeni Maksim Sveshnikov ve Neil Landau tarafından yazılan senaryo, Andrey Galat ve Maksim Volkov ikilisi tarafından peliküle aktarılmış. Film, uzak bir diyarda, sevimli köylerinde sakin ve “insani” bir yaşam süren kuzuların, kurt sürüsünün en başına buyruk, aklı havada, beceriksiz ve sakar mensubu Grey ile mucizevî bir biçimde tanışmaları üzerine kuruluyor. Kurt sürüsünün başına geçmek isteyen fakat liderlik için fazlaca havai olan Grey, kız arkadaşı Bianca’nın da onu terk etmesiyle değişmeye karar veriyor. Bir çingeneden aldığı iksir yüzünden yanlışlıkla koça dönüşen kahramanımız, kendisini bir anda kuzuları kurtlara karşı koruduğu tehlikeli bir serüvenin içerisinde buluyor…
Gösterime girdiği Cuma günü akşam seansında izlediğim Kuzular Kurtlara Karşı filmi, salonu dolduran küçük yaştaki izleyicileri hedef kitlesi olarak belirlemesine rağmen, dikkatli ve sinemaya aşina ebeveynleri de yakalamayı başaran bir yapım. Grey’in yeniden kurt olmaya çalıştığı sekanslarda kullanılan müzik, bolca Rocky tınısı barındırırken; kurt saldırısının konuşulduğu toplantıdaki turuncu canavarın, sinema tarihinin ikonik karakterlerinden Hannibal Lecter’ı (Kuzuların Sessizliği, The Silence Of The Lambs) çağrıştırması ise kayda değer bir göndermeydi…
Keza değişim ve dönüşüm gibi benliğe dair kavramları hikâye aralarına serpiştiren film, final çıkarımlarıyla faydalı ve öğretici bir başarı öyküsü sunmayı ihmal etmiyor. Şimdiye dek izlediğimiz bu ve benzeri hikâyelerde dönüşüm daha güçlüye özenme şeklinde olurken, Kuzular Kurtlara Karşı filminde kurdun, aşkı uğruna bir koça dönüşmesi ve liderlik vasıflarını kazandığı, hayatı öğrenip, olgunlaştığı bedenin kendisinden farklı bir hayvana ait olması, James Cameron’ın Avatar filminin çıkış noktasıyla paralellik taşıyor. Avatar’da da Jake karakteri, sevdiği kadın Neytiri uğruna Pandoralı oluyor ve gerçek hayatta kendisinde eksik gördüğü her şeyi, Pandoralı yaşamındaki liderlik mücadelesiyle tamamlıyordu. Bu açıdan Kuzular Kurtlara Karşı filminin, Avatar’la yakın formüller üzerine kurulduğunu söylemek çok yanlış olmaz…
Teknik açıdan baktığımızda bir Pixar harikası değil elbette ama modern film yapma teknolojilerinin nimetlerini sonuna kadar kullanmayı bilen bir film Kuzular Kurtlara Karşı. Ancak şuna da değinmek gerekir ki, insan yaşamına benzer bir hayat sürdüren hayvan karakterleri yaratan yapım, Pixar'la kırılma noktası yaşayan Hollywood animasyonlarından epeyce ayrılıyor. Çünkü artık National Geographic izleyerek büyüyen modern çağ çocukları için iki ayağı üzerine kalkıp yürüyen hayvan kahramanlar biraz demode kalabiliyor. Rusların Amerikalılardan öğreneceği daha çok şey olduğunu göz ardı etmemek gerek…
Son kertede Kuzular Kurtlara Karşı, bir çocuk animasyonu için türünün en iyilerinden, bir başyapıt sayılmasa da, Hollywood dışında üretilmiş başarılı bir animasyon filmi olarak her yaştan izleyicisini tatmin etmeyi başarıyor. Bilhassa pastoral tadı ve her biri incelikle tasarlanmış karakterleriyle keyifli bir masal anlatısı vaat ediyor. 23 Nisan haftasında çocuklarını sinemaya götürmek isteyen aileler için doğru bir tercih.
Başak Bıçak
basakbicak@gmail.com
https://twitter.com/BasakBicak