“Operation Finale”, yönetmen koltuğunda Chris Weitz’in oturduğu biyografik bir drama…
Mossad ajanı Peter Malkin’in (Oscar Isaac), SS Subayı Adolph Eichmann’ın (Ben Kingsley) Arjantin’de yakalanış serüvenini anlattığı “Eichmann in My Hands: A Compelling First-Person Account by the Israeli Agent Who Captured Hitler's Chief Executioner” (1990) isimli anı kitabının temel kaynak olarak alındığı filmin senaryosunu Matthew Orton yazmış…
24 milyon dolarlık bir bütçeyle çekilen ve 29 Ağustos 2018’de sadece ABD’de vizyona giren filmin, 2 Ekim 2018 tarihi itibarıyla elde ettiği gişe hasılatı 17,5 milyon dolar…
3 Ekim 2018 tarihinde Netflix tarafından yayın akışına dâhil edilerek ABD dışındaki ülkelerde de vizyona sokulan filmin, 6.6/10 (3.192 oy) ve 3.9/5 (886 oy) olan IMDB ve Rotten Tomatoes izleyici puanı ortalamalarıyla 6/10 (107 yorum) ve 58/100 (33 yorum) olan Rotten Tomatoes ve Metacritic yorum ortalamaları, orta karar bir filmle karşı karşıya olduğumuzu söylüyor gibi…
Gelin isterseniz, artık bir orijinal Netflix filmi haline gelmiş olan filmimizi, her zamanki gibi önceliği yine oyuncu kadrosuna vermek suretiyle mercek altına alarak incelemeye ve ardından da puanlamaya çalışalım…
Oyuncu kadrosu denilince de aslında filmin, Ben Kingsley ve Oscar Isaac gibi iki ağır topunun olduğunu görüyoruz…
Öyle ki, neredeyse bütün yönetmenlerin şartsız koşulsuz çalışmak isteyeceği ve sinemaseverlerinde oynadıkları bütün filmleri (en azından merak edip) izleme listelerine alacakları iki önemli yıldızdan söz ediyoruz…
“Gördüğümüz kadarıyla her ikisi de yine isimlerine yakışır bir iş çıkartırlarken Peter Strauss ile Greta Scacchi de varlıklarıyla filme ayrı bir renk katmışlar” diyerek oyuncu kadrosuyla ilgili bölümü bu şekilde noktalamak isterdik, eğer 1960 yılında 54 yaşında olan Adolph Eichmann rolü 75 yaşındaki Ben Kingsley’e oynatılmamış olsaydı…
Her ne kadar bu durum, Ben Kingsley’in sıra dışı performansını gölgelemese de bize göre filmin castingindeki en dikkat çekici hata…
Yönetmen, Ben Kingsley’e “ağır makyaj” uygulatarak genç gösterebileceğini ummuş ama olmamış…
İşin teknik kısmına gelince… Kimin fikri olduğunu bilmiyoruz ama Alejandro Amenábar ile birlikte “The Others” (2001) ve “Mar adentro / The Sea Inside” (2004) ı, Pedro Almodóvar ile de “Hable con ella / Talk to Her” (2002) ü çeken Javier Aguirresarobe’yi filmin görüntü yönetmeni koltuğuna oturtmanın son derece doğru bir karar olduğunu peşinen söylemeliyiz…
Aslına bakarsanız aynı şey, “Little Miss Sunshine” (2006) ve “The Fighter” (2010) ın da editörü olan Pamela Martin ile “Interstellar” (2014) ve “Wonder” (2017) ın da sanat yönetmeni olan Kendelle Elliott içinde geçerli… Elbette teknik kadrodaki önemli isimler sadece bu üç kişiyle sınırlı değil… Listeyi daha da uzatmak mümkün… Ancak gereksiz… Zira yapılan iş ortada zaten…
Filmin hikâyesine ilişkin de birkaç şey söylemek gerekirse...
Finalde, Adolph Eichmann’ın saklı tutulduğu eve yapılan polis baskını ile Peter Malkin’in havaalanındaki kaçış operasyonu sahnelerinin gerçekte hiç yaşanmadığını ve bu sahnelerin filme heyecan katmak amacıyla hikâyeye sonradan eklendiğini özellikle belirtmemiz lazım…
Zira Peter Malkin’in anılarına göre, filmin sonunda anlatıldığı şekilde bırak uçaktan inip hava trafik kontrol kulesine koşuşturmayı, kendisi havaalanına hiç gitmediği gibi Adolph Eichmann’a iğne yapmak üzere ekibe dâhil edilen doktor da aslında Peter Malkin ile aşk yaşayan bir kadın (“Inglourious Basterds” – 2009’ın sinema işletmecisi Shosanna rolündeki Mélanie Laurent) değil düpedüz bir erkekti…
Sonuç olarak, tüm kusurlarına rağmen ilgi ve keyifle izlediğimiz bu film için puanımız 3 önerimiz ise “izlenebilir” şeklinde olacak…
Keyifli seyirler,
Son bir not:
Tüm hakları bize ait olan bu yorumun orijinali; bir başka mecrada tarafımızca, 5 Ekim 2018 günü saat 01.50’de yazılarak paylaşılmıştır...