Her dergi ve gazetenin puanlama sistemi farklı olduğu için, Beyazperde, puanları 0.5 - 5 yıldız üzerinden, kendi barometresine göre vermiştir.
Basın Eleştirisi
Hurriyet
Yazar: Uğur Vardan
Film, öykünün geçtiği 1987 itibariyle fazlasıyla nostaljik rüzgârlar estirirken ana karakter Charlie’yle ‘Bumblebee’ arasındaki ilişki de ilk elde ‘E.T.’yle minik Elliot’ı çağrıştırıyor (sonrasında ‘King Kong’u da hatırlamak mümkün). Genç kız, bu sevimli ve bakışları hüzünlü robot sayesinde adeta babasının yokluğunda hayata tutunma adına yeni bir dal buluyor. Başta ‘A-ha’, ‘The Smiths’, ‘Tears for Fears’ olmak üzere 80’lerin öne çıkan gruplarına ait şarkılar da filmin gönlümüzü çelen unsurlarından (bu yanıyla da akla ‘Galaksinin Koruyucuları’ geliyor). Ayrıca walkman dinlemek, ‘Alf’ izlemek, ‘Miami Vice’a göndermelerde bulunmak, nostaljinin tadını yükselten diğer unsurlar.
Eleştirinin tamamı için: Hurriyet
T24
Yazar: Atilla Dorsay
Baş rolde Hailee Steinfeld süper. Bu yükselen genç oyuncunun filme katkısı büyük. Charlie kendisini paylaşamayan iki gençten süper-yakışıklı beyaza değil, çok sempatik bir melez olan Memo’ya gönül veriyor. (Bir ırksal denge!). O rolde Jorge Lendeborg da çok iyi. Ayrıca eğer benim gibi Blue Bloods dizisi hayranı iseniz, filmde o ailenin büyükbabası rolündeki Len Cariou’yu da bulacaksınız. Sonuç olarak türün meraklıları için görülecek bir film.
Eleştirinin tamamı için: T24
Habertürk
Yazar: Mehmet Açar
Önceki Transformers filmlerinde müthiş bir tahribat estetiği olur, ortalık yıkılırdı. Burada tahribattan ziyade otomobil takibi gibi klasik aksiyon sahneleri ve robot dövüşleri seyrediyoruz. Acı çekmeyen, metalden yapılma robotların kapışmalarını heyecanlı kılmak için ellerinden geleni yapıyorlar ama hiçbirisi Bumblebee'nin garajdan eve girip ortalığı dağıttığı sahne kadar hoş olamıyor. Hailee Steinfeld'i 14 yaşında Coen Kardeşlerin “True Grit” (2010) filminde tanımıştık. Orada yaşına göre harika iş çıkarmıştı. Burada da Charlie'nin duygusal gelgitlerini, öfkesini ve sevgisini duygusal bir performansla ortaya koyuyor; filme çok şey katıyor. “Kubo and the Two Strings” (2016) adlı yaratıcı animasyon filminden hatırladığımız yönetmen Travis Knight da elindeki malzemeyi ruhsuz, sıradan bir aksiyondan ziyade nostaljik hava taşıyan duygusal bir filme çevirmeyi beceriyor.
Eleştirinin tamamı için: Habertürk
Sabah
Yazar: Olkan Özyurt
Yönetmen Knight, Michael Bay'in anlatım mirasına hiç yüz vermiyor. İyi de ediyor. Yorucu aksiyon filmi yerine duygusal boyutu olan kararınca aksiyon sahneleri içeren bir dostluk filmi koyuyor önümüze. Bu anlamda film, uzaylı- insan dostluğunu duygusal anlatımla işlemesiyle E.T'nin, bir vosvosla genç kızın ilişkisini anlatmasıyla Herbie: Tam Gaz'ın yolundan gidiyor... Ne diyelim, hikayesi, esprileri, 80'lere yönelik göndermeleri, klasik aksiyona meyletmesiyle Bumblebee için serinin en iyi filmi diyebiliriz. Öyle ki, Transformers serisine mesafeli olanların bile kayıtsız kalamayacağı bir yapım.
Eleştirinin tamamı için: Sabah
Gazete Duvar
Yazar: Şenay Aydemir
“Bumblebee”, geride bıraktığımız beş filmin aksine metal seslerinin daha az duyulduğu, gürültü dozunun biraz aşağılara çekildiği bir film olarak daha makul. Öte yandan serinin en sevimli ve seyircide özel bir yeri olan karakteri Bumblebee’ye yüklenen insanı vasıfların Charlie ile aralarındaki ilişkinin dinamiğinde etkin olduğu da belirtmek gerekiyor. Önceki filmlerde hem kendilerini hem de bütün dünyayı kurtarmak gibi ‘imkansız’ bir misyonun peşinde koşmak yerine, bu kez ergenlik bunalımlarına bir de babanın kaybını ekleyen genç bir kadının kendisini var etme mücadelesine destek olmak geliyor. Bunu yaparken de aslında kendisi de bir ‘ergen’ olan Bumblebee’nin karakterinin oluşumuna tanıklık ediyoruz.
Beyazperde.com'da gezintiye devam etmek istiyorsanız çerezleri kabul etmelisiniz. Sitemiz hizmet kalitesini artırmak için çerezleri kullanmaktadır.
Gizlilik sözleşmesini oku.
Hurriyet
Film, öykünün geçtiği 1987 itibariyle fazlasıyla nostaljik rüzgârlar estirirken ana karakter Charlie’yle ‘Bumblebee’ arasındaki ilişki de ilk elde ‘E.T.’yle minik Elliot’ı çağrıştırıyor (sonrasında ‘King Kong’u da hatırlamak mümkün). Genç kız, bu sevimli ve bakışları hüzünlü robot sayesinde adeta babasının yokluğunda hayata tutunma adına yeni bir dal buluyor. Başta ‘A-ha’, ‘The Smiths’, ‘Tears for Fears’ olmak üzere 80’lerin öne çıkan gruplarına ait şarkılar da filmin gönlümüzü çelen unsurlarından (bu yanıyla da akla ‘Galaksinin Koruyucuları’ geliyor). Ayrıca walkman dinlemek, ‘Alf’ izlemek, ‘Miami Vice’a göndermelerde bulunmak, nostaljinin tadını yükselten diğer unsurlar.
T24
Baş rolde Hailee Steinfeld süper. Bu yükselen genç oyuncunun filme katkısı büyük. Charlie kendisini paylaşamayan iki gençten süper-yakışıklı beyaza değil, çok sempatik bir melez olan Memo’ya gönül veriyor. (Bir ırksal denge!). O rolde Jorge Lendeborg da çok iyi. Ayrıca eğer benim gibi Blue Bloods dizisi hayranı iseniz, filmde o ailenin büyükbabası rolündeki Len Cariou’yu da bulacaksınız. Sonuç olarak türün meraklıları için görülecek bir film.
Habertürk
Önceki Transformers filmlerinde müthiş bir tahribat estetiği olur, ortalık yıkılırdı. Burada tahribattan ziyade otomobil takibi gibi klasik aksiyon sahneleri ve robot dövüşleri seyrediyoruz. Acı çekmeyen, metalden yapılma robotların kapışmalarını heyecanlı kılmak için ellerinden geleni yapıyorlar ama hiçbirisi Bumblebee'nin garajdan eve girip ortalığı dağıttığı sahne kadar hoş olamıyor. Hailee Steinfeld'i 14 yaşında Coen Kardeşlerin “True Grit” (2010) filminde tanımıştık. Orada yaşına göre harika iş çıkarmıştı. Burada da Charlie'nin duygusal gelgitlerini, öfkesini ve sevgisini duygusal bir performansla ortaya koyuyor; filme çok şey katıyor. “Kubo and the Two Strings” (2016) adlı yaratıcı animasyon filminden hatırladığımız yönetmen Travis Knight da elindeki malzemeyi ruhsuz, sıradan bir aksiyondan ziyade nostaljik hava taşıyan duygusal bir filme çevirmeyi beceriyor.
Sabah
Yönetmen Knight, Michael Bay'in anlatım mirasına hiç yüz vermiyor. İyi de ediyor. Yorucu aksiyon filmi yerine duygusal boyutu olan kararınca aksiyon sahneleri içeren bir dostluk filmi koyuyor önümüze. Bu anlamda film, uzaylı- insan dostluğunu duygusal anlatımla işlemesiyle E.T'nin, bir vosvosla genç kızın ilişkisini anlatmasıyla Herbie: Tam Gaz'ın yolundan gidiyor... Ne diyelim, hikayesi, esprileri, 80'lere yönelik göndermeleri, klasik aksiyona meyletmesiyle Bumblebee için serinin en iyi filmi diyebiliriz. Öyle ki, Transformers serisine mesafeli olanların bile kayıtsız kalamayacağı bir yapım.
Gazete Duvar
“Bumblebee”, geride bıraktığımız beş filmin aksine metal seslerinin daha az duyulduğu, gürültü dozunun biraz aşağılara çekildiği bir film olarak daha makul. Öte yandan serinin en sevimli ve seyircide özel bir yeri olan karakteri Bumblebee’ye yüklenen insanı vasıfların Charlie ile aralarındaki ilişkinin dinamiğinde etkin olduğu da belirtmek gerekiyor. Önceki filmlerde hem kendilerini hem de bütün dünyayı kurtarmak gibi ‘imkansız’ bir misyonun peşinde koşmak yerine, bu kez ergenlik bunalımlarına bir de babanın kaybını ekleyen genç bir kadının kendisini var etme mücadelesine destek olmak geliyor. Bunu yaparken de aslında kendisi de bir ‘ergen’ olan Bumblebee’nin karakterinin oluşumuna tanıklık ediyoruz.