Hesabım
    Kutsal Geyiğin Ölümü
    Ortalama puan
    3,2
    63 Puanlama
    Kutsal Geyiğin Ölümü hakkında görüşlerin ?

    22 Kullanıcı yorumları

    5
    3 Eleştiri
    4
    7 Eleştiri
    3
    2 Eleştiri
    2
    2 Eleştiri
    1
    4 Eleştiri
    0
    4 Eleştiri
    Sırala
    En yararlı eleştiriler En yeniler En çok eleştiri yazmış üyeler En çok takip edilen üyeler
    Turgay Buğdacigil
    Turgay Buğdacigil

    Takipçi 2.094 değerlendirmeler Takip Et!

    3,5
    11 Eylül 2021 tarihinde eklendi
    “The Killing of a Sacred Deer”, senaryosunu antik Yunan tragedyalarından “Iphigenia in Aulis” den esinlenerek Efthymis Filippou ile birlikte yazan Yorgos Lanthimos’un yönetmen koltuğunda oturduğu çarpıcı bir psikolojik drama…

    Dünya prömiyerini aday olduğu “Palme d'Or / Altın Palmiye” ödülü (o yıl bu ödülü “The Square” -2017 alırken, Yorgos Lanthimos “En İyi Senaryo” ödülüyle yetinmek zorunda kalmıştı) için yarıştığı 2017 Cannes Film Festivalinde yapan ve 20 Ekim 2017 tarihinde de vizyona giren filmin, 7.1/10 (69.982 oy) ve 3.3/5 (9.256 oy) olan IMDB ve Rotten Tomatoes izleyici puanı ortalamalarıyla 7.6/10 (239 yorum) ve 73/100 (45 yorum) olan Rotten Tomatoes ve Metacritic yorum ortalamaları oldukça etkileyici…

    Ancak, sadece 6,1 milyon dolarlık bir gişe yapmış olması da fazlasıyla düşündürücü…

    Bu çelişkinin nedenlerini anlayabilmek için, her zamanki gibi önceliği yine oyuncu kadrosuna vermek suretiyle gelin filmimize biraz daha yakından bakalım…

    Lafı çok da uzatmadan hemen söyleyelim, filmin; Colin Farrell, Nicole Kidman, Barry Keoghan, Raffey Cassidy ve Sunny Suljic’li kadrosu oldukça iyi…

    Bunlardan, (daha önce Lanthimos’un “The Lobster” (2015) filminde de oynamış olan) Colin Farrell ile Nicole Kidman, bütün sinemaseverlerin zaten çok yakından tanıdığı oldukça deneyimli ve popüler isimler…

    Ancak eminiz Barry Keoghan ve güzelliği ile kısa sürede yeni bir Emma Watson vakasına dönüşeceğini düşündüğümüz Raffey Cassidy’de bundan sonra kendilerinden sıkça söz edilen isimler arasına girecekler…

    Şahsen biz, kendilerinde bu ışığı gördük…

    Teknik kadroya baktığımızda ise, Lanthimos’un film için hayati öneme sahip iki görev olan görüntü yönetmenliği ve editörlük koltuklarına, daha önce “Kynodontas” (2009) ve “The Lobster” (2015) da da birlikte çalıştığı, Thimios Bakatakis ile Yorgos Mavropsaridis’i oturtmuş olduğunu görüyoruz…

    Bütün bunlara bir de başta Sofiya Gubaydulina’nın besteleri olmak üzere filmin çarpıcı müzikleri de eklenince, 121 dakikalık bir kurgu da olması gereken akıcılık ve teknik kaliteye, tereyağından kıl çekercesine, hiç zorlanılmadan ulaşılmış…

    Antik Yunan tragedyalarından “Iphigenia in Aulis” den esinlenilerek yazılan filmin senaryosu bazılarınca anlaşılmaz bulunmuş olabilir… Bunun için önerimiz, Euripides’in Türkçe baskısı İş Bankası Kültür Yayınlarından çıkmış olan “İphigenia Aulis'te” isimli eserini okumaları biçiminde olacak…

    Tamamen konu dışı ama filmde dikkatimizi çeken bir diğer husus, 12 yaşındaki Sunny Suljic hariç (o da muhtemelen gelebilecek tepkilerden çekindikleri için olsa gerek) başroldeki bütün oyuncuların sürekli sigara içiyor olması… Bu da aslında bize, uluslararası tütün kartellerinin sponsor olarak film endüstrisi üzerinde ne kadar önemli bir etkiye sahip olduklarını gösteriyor…

    Şahsen biz, gelecekte de bu türden iyi işlere imza atmaya devam edeceğini umduğumuz Yorgos Lanthimos’un bu filmini de çok beğendik… Umarız sizler de bu filmi sever ve aynı beğeni ile izlersiniz…

    Keyifli seyirler,

    Son bir not:
    Tüm hakları bize ait olan bu yorumun orijinali; bir başka mecrada tarafımızca, 28 Ağustos 2018 günü saat 01.40’da yazılarak paylaşılmıştır...
    Ugur Tazegül
    Ugur Tazegül

    Takipçi 672 değerlendirmeler Takip Et!

    5,0
    26 Aralık 2017 tarihinde eklendi
    ŞUAN ÇOKCA ELEŞTİRİLEN KUTSAL GEYİĞİN ÖLÜMÜ FİLMİ ZAMANLA BAŞYAPITA DÖNÜŞECEK VE SİNEMA TARİHİNE GEÇECEKTİR 10 ÜZERİNDEN 8.5

    Film kimine göre 10 üzerinden 1 alır kimine göre ise 10 üzerinden 8.5 alır herkesin sinema görüşüne saygı duymalıyız ben filmi şahsen çok beğendim ve fikrim film Zamanla başyapıta dönüşebilir örnek vermem gerekirse daha önce izlediğim ve (body-horror) gerilimi denen filmler modelini izleyiciye sunuyor bunlar hangi filmler michael haneke'nin (funny games )
    Pasolini’nin Teorem”i (“Teorema 1968), Cronenberg’in “Ölü İkizler”i (“Dead Ringers 1988)
    bu kategorideki kült başyapıtlardır

    Yeni Yunan Dalgası akımının öncü yönetmenlerinden Yorgos Lanthimos’un Cannes Film Festivali’nden bu yıl ‘en iyi senaryo’ ödülüyle dönen son filmi The Killing of a Sacred Deer,yunan yönetmen yorgos lanthimosun the lobsterdan sonra ingilizce çektiği ikinci filmi, izleyicisini her zamanki gibi tekinsiz, oyunbaz ve özenle tasarlanmış yeni bir lanetli lanthimos evrenine davet ediyor. kutsal geyiğin ölümü başarılı bir cerrah ve babasının boşluğunu onunla doldurmayan çabalayan bir ergen etrafında dönüyor. tuhaf ikili, aileleriyle tanıştığında işler daha da tuhaflaşıyor ve muzip bir tür alacakaranlık kuşağı hikâyesi ortaya çıkıyor. lanthimos bedensel şiddetten doğan mizahı da her daim olduğu gibi filmine tatminkar miktarda eklemeye devam ediyor. aileye, suçluluk duygusuna ve sınıfa dair, etkisinden kurtulması çok zor bir soğuk duş bu film.

    KISACA FİLMİN KONUSU ŞÖYLE
    Steven Murphy 40’lı yaşlarında, karizmatik bir kalp cerrahı. Güzel eşi Anna ise bir göz doktoru. iki örnek niteliğindeki çocukları 12 yaşındaki Bob ve 14 yaşındaki Kim ile kusursuz bir hayat yaşamaktadır Çift, çocukları Kim ve Bob’un görünürde üzerine titriyor. Eğitimlerine özel önem veriyor, onlara belli ödev ve sorumluluklar yüklüyor, sevgilerini sakınmıyor, küçük kıskançlık krizlerinde bile birini ötekinden ayırmamaya özen gösteriyorlar. Steven ve Anna’nın uzun yıllardır süren evliliği artık monotonlaşmış da olsa ideal bir çizgide ilerliyor Steven Murphy birkaç ay önce ameliyat masasında bir hastayı kaybeder. Hastanın oğlu Martin ile kısmen onun suçunu gidermek ve kısmen onunla bir tür akrabalık istemek için garip bir ilişki sürdürmeye başlar ve onu kanatlarının altına alır. Ana’da buna karşı çıkmaz ve Martin bir süre sonra bu aile ile yaşamaya başlar. Steven kendisine bir sorumluluk önermekle birlikte, aynı zamanda içeride suçluluk duygusu taşıyan, gündelik yaşamın kutupluluklarının ve banalitelerinin ötesine geçemeyen bir korkaktır. Ve Martin, ailenin yakınına yaklaşırken, trajedi çocuğa çarpar; tıbbi bir anormallik kolayca açıklanamaz. Ailenin dengesini bozmak üzere olan Martin’in gerçek amacı ortaya çıktığında ve Steven uzun süredir unutulmuş bir suçla karşı karşıya kaldığında, Murphy ailesinin evdeki mutluluğu parçalanmaya başlayacaktır.

    OYUNCULUKLAR HAKKINDA KISA GÖRÜŞÜM
    Oyunculuklarda ise Martin karakterini canlandıran Barry Keoghan.a değinmeden geçemeyeceğim müthiş.oynamış Colin Farrell Nicole Kidman gibi iki büyük usta oyuncunun yanında adeta zirve yapmış Zaten bu genç arkadaş tipi itibariyle çok şanslı. Böyle soğukkanlı, rahatsız edici karakter için harika bir ifadesi var.çok yakın zamanda oscara aday olacak bir film ile karşımıza çıkacağını düşünüyorum

    Nicole Kidman Hollywood'un en büyük Avustralyalı oyuncularından biri olarak bilinen Nicole Kidman, her zamanki muhteşem güzelliğiyle ve oyunculuğu ile yine kendine hayran bırakacak bir performans sergilemiş

    Colin Farrell, Hollywood'da ve yurt dışında İrlanda'nın en iyi yıldızlarından biridir daha önce In Bruges filmindeki performansı ile Altın Küre ödülü kazanmış ve The Lobster filmindeki performansı ile adaylık elde etmişti.bu filmdede bir kardiyoloğu canlandırırken mükemmel bir performans sergiliyor
    rudeonerudeone
    rudeonerudeone

    Takipçi 1.698 değerlendirmeler Takip Et!

    4,0
    23 Aralık 2017 tarihinde eklendi
    Bu gibi farklı, sürükleyici, etkileyici filmler senede birkaç defa geliyor. Lanthimos kendi tarzını genç yaşında oluşturmuş ve bunu filmden filme geliştiren bir yönetmen. Bu bile bir başarı. Güçlü oyuncu kadrosundan bir festival filmi çıkarmayı başarmış. Müzik kullanımı, kamera açıları, mekanik senaryosu, her biri üzerine konuşmaya, geniş parantezler açmaya değer. Takip edilmesi gereken isimlerden Lanthimos. Konuları ele alış şekli ilgi çekici.
    theyurdal
    theyurdal

    Takipçi 566 değerlendirmeler Takip Et!

    2,0
    14 Mayıs 2021 tarihinde eklendi
    Her mitolojik yapıt filme uyarlanması olmuyormuş. Filme 2 vermemin nedeni sadece az bir gizem vardı filmde oda havda kaldı zaten.
    GoGoBaBa
    GoGoBaBa

    Takipçi 58 değerlendirmeler Takip Et!

    3,5
    27 Kasım 2017 tarihinde eklendi
    Bence izleyin. Sonra anlarsınız. Birkaçınız araştırsa öğrenir zevk
    alırsınız bu rahatsız edici tiksinç filmden. Bu filmi çoğunuz/çoğumuz
    anlayamayacak, kesinlikle belli bir film birikiminizin olması,
    mitolojiyi az çok değil hallice yunan mitolojisini bilmeniz,
    metaformlara, verilen suptiminal altbaskın mesajları sahneleri iyi
    izleyip, konuşmaları takip edip yakalarsanız , ehh işte o zaman görsel,
    işitsel. Bu
    arada bu adam Yunanlı yönetmen sıradışı gidiyor ezber bozuyor, ilginç
    filimleri var anlamak zor ama aslında iyibir sinema izleyicisi için
    yalın anlatımlı. Film çok rahatsız edici, spoiler olabilir diye burdan
    sonrasını izlemeyen okumasın. Mesela anne önce çocuklarına sahip iken
    sonra birden yenisini yaparız diyebiliyor. Baba zaten kutsal geyiği
    bulabilecekmi. Tanrıça Artemis pardon habis Martin affedebilecekmi.
    Sorular , çelişkiler, karasızlıklar, elinizkolunuz bağlanmışlıklar,
    cerrahın anestezi uzmanının tanrısal rolü, iyi cerrah hasta öldürmez,
    aneztezistler hasta öldürmez ler.. Aslında herşey mitolojisiniz modern
    zamanlara uyarlamasından karışıyor kafanızda, yoksa esas olayların
    tellalı olan Martin 'in annesi neden babaya yazıyor onunla flörtleşiyor,
    neden martinin dünya güzeli karısı babanın en yakın arkadaşı tarafından
    seks isteği ile yardımcı olur.. daha neler neler var. Ama dedim ya iyi izlemek
    lazım.bu arada hazıra konun buyrun mitolojisi burda ama felsefesi ancak
    okuyup araştırınca lezzetine varılan cinsten.
    pembeoje
    pembeoje

    Takipçi 330 değerlendirmeler Takip Et!

    1,5
    2 Mart 2018 tarihinde eklendi
    saçma sapan bir film.. sırf değişik bir film çıkaracağız diye saçmalamışlar.. konu çok havada kaldı.. bazı şeylere doğru düzgün açıklık bile getirmediler.. boş bir film.. ilk dakikaları ilgi çekici olsa da ilerleyen dakikalarda sıkılmaya başladım.. süresi de gereksiz uzun.. ve çok yavaş ilerliyor hadi artık sadede gelin sonunu açıklayın sonunda ne olacak acaba diye düşünürken saçma salak bir şekilde bitti.. colin farrell ve nicole kidman oynuyor diyede filmi beğenecek değilim.. kısacası filmi beğenmedim..
    Alp T.
    Alp T.

    Takipçi 441 değerlendirmeler Takip Et!

    4,0
    10 Aralık 2017 tarihinde eklendi
    spoiler: Kutsal Geyiğin Ölümü, hikayesine olabilecek en gerici şekilde başlıyor. Gerçek bir kalbin paramparça olduğunu gördüğümüz bu açılış sahnesi, filmde yaşanacak şeyler için bir uyarı niteliğinde aslında. Lanthimos'un diğer filmlerinde olduğu gibi bu hikayenin de "kalpsiz" ve dolaysız olacağını anlıyoruz. Kutsal Geyiğin Ölümü, adını eski bir Yunan miti olan Iphigenia'dan almış. Iphigenia'nın hikayesi, Kral Agamemnon'un Artemis için bir kutsal geyiği öldürmesiyle başlıyor. Buna fırtınalar çıkararak karşılık veren Artemis, Agamemnon'un yaptığını düzeltmesi için kızı Iphigenia'yı kurban etmesini ister. Aslında bu hikayenin birden fazla sonu var, mitin farklı bir versiyonunda kral kızını kurban ediyor, başka bir versiyonda ise kız kendisini babasına teslim ediyor, diğerinde ise kız birdenbire ortadan kayboluyor (ilginçtir ki bu kısımların neredeyse hepsi filmin içerisinde mevcut). Bu filmde ise kalp cerrahı olan Steven, Kral Agamemnon iken, babasını Steven'ın sarhoşken yaptığı bir kalp ameliyatında kaybeden Martin ise Artemis'in yerine geçiyor. Ve Martin, Steven'a bunun bedeli olarak ailesinden birisini öldürmesi gerektiğini, yoksa sırasıyla eşi ve çocuklarının bacaklarının felç olacağını, yemek yiyemeyeceklerini, gözlerinden kan geleceğini ve en sonunda hepsinin öleceğini söylüyor. Hatta bir sahnede Martin, önce Steven'ın, sonra kendi kolunu ısırıp "Bu bir metafor" diyor. Ve bütün bu sürecin uzamasının tek nedeni ise, Steven'ın kararsızlığından kaynaklanıyor. Film boyunca Martin, bir tanrı gibi açık ve net kararlar verirken, Steven ise ailesinden kimi öldüreceğini, nasıl öldüreceğini ve Martin'i bundan nasıl vazgeçireceğini düşünürken bile kararsız kalıyor. Bütün bunlar da Steven'ın kibirinden kaynaklanıyor. Filmin en başında gördüğümüz Steven, gerek kalp cerrahı gibi harika bir işe, büyük bir eve ve mükemmel bir aileye sahip olan, ameliyat sırasında birisi öldüğünde "Bir anestezit hastayı öldürebilir ama bir cerrah asla öldürmez." deyip başına hiçbir sorun almayan, kısacası kendi dünyasında tanrıyı oynayan birisi. Martin ise gerçek bir tanrı figürü gibi Steven'ın hayatına giriyor. Fakat Steven, Martin'le olan ilişkisini kimseye söyleyemiyor, hatta Martin'i ailesiyle tanıştırmadığı halde meslektaşına "kızımın yakın arkadaşı" diyerek tanıtıyor. Hatta ikilinin birlikte oldukları ilk sahneden bile Martin ve Steven arasında garip bir ilişkinin olduğunu görebiliyorsunuz. Aralarındaki ruhsuz ve monoton konuşma şeklinden bu rahatça anlaşılıyor. Bundan sonra ise Martin'in Steven'ın ailesiyle tanışmasını ve kısa bir sürede onun kızı Kim ile kaynaşmasını görüyoruz. Martin ve Kim'in birlikte yaptığı yürüyüş ve Kim'in söylediği "Burn" şarkısından sonra -ki şarkının sözleri hikayenin kendisiyle son derecede bağlantılı-, Kim'in akşam eve garip bir şekilde geldiğini görüyoruz. Sanki Martin ona planını anlatmış ve ona ayrıcalık yapacağını söylemiş gibi. Ve işler buradan sapa sarmaya başlıyor. Ertesi sabah Steven'ın diğer çocuğu Bob, bacaklarını hissedemediği için yataktan kalkamıyor. Daha sonra aynı şeyler Kim'e yaşanıyor. Ve Steven, bunları ilaçlar ve ameliyatlar ile düzeltmeye çalışıyor. Ama doktorlar sorun olmadığını söylediği halde bu sorunlar büyümeye devam ediyor. Bir süre sonra Martin, Steven'a yaşanacakları söylediğinde ise Steven, bunları anlamayıp her şeyi normal bir şekilde sürdürmeye çalışıyor. Filmin ilerleyen zamanlarında ise Steven'ın Martin'e işkence ederek bunu durdurmaya çalışmasını ve Kim'in bile Martin'e kendisini düzeltmesi için yalvarmasını ama hiçbirinin işe yaramadığını görüyoruz. Yorgos Lanthimos, filmin başından itibaren ailenin bireylerini bencil ve sorunlu bir şekilde gösteriyor. Martin'in tehditleri üzerine Steven'ın eşi Anna'nın "Bence çocuklardan birisini öldürelim, sonra yenisini yaparız." demesi veya çocukların yan odada öldüğü sırada Steven'ın eşiyle tatil planları yapmasında bu rahatlıkla görülüyor. Fakat işler bir süreden sonra o kadar çığırından çıkıyor ki, bütün film boyunca donuk bir şekilde, duygu belirtisi göstermeyen Steven'ı ağlarken görüyoruz. Bundan sonra Steven, tanrı rolünden vazgeçip kontrolü Martin'e devretmek zorunda kalıyor. Ve filmin en başından beri Steven'ı dev bir şekilde gösteren yüksek ölçekli kamera açıları -filmin posterinde de bunun abartılı bir versiyonu görülüyor- giderek büyüyor ve Steven kadrajda iyice küçülmeye başlıyor. Ve çarpıklaşan kamera hareketleri ile Martin'in merkeze geldiğini ve kontrolü ele geçirdiğini görüyoruz. Fakat bütün bunlara rağmen Steven'ın kararsızlığı hiç değişmiyor. Filmin sonunda ailesinden birisini öldürmek zorunda kaldığı için herkesi bağlayıp kendi gözlerini kapatarak elindeki silaha denk gelen kişiyi öldürmeye çalışıyor. Bunun sonucunda Bob ölüyor ve filmin en sonunda aileyi, Martin'in en sevdiği lokantada otururken ve Kim'in ise Martin'in en sevdiği yemek olan, patates kızartmasını yerken görüyoruz. Bütün filmleri için distopik, absürt dünyalar inşa edip, burada yaşanan ölümlerin hesaplanıp telafi edilebileceğini kara komedi şeklinde inceleyen Lanthimos, Kutsal Geyiğin Ölümü için normal bir dünyayı cehenneme dönüştürerek bir komedi filminden ziyade içerisinde ufak kara komedi elementleri bulunan, alışılmışın dışında bir korku filmi yapmayı tercih etmiş. Ve sırf bu konuda bile kendisini aşmayı başarmış. Kutsal Geyiğin Ölümü hakkında en çok sevdiğim şey muhtemelen senaryosuydu. Böyle garip senaryoya sahip olup içerisinde bambaşka bir hikaye anlatan bu yıl çıkan bir diğer film ise, Darren Aronofsky'nin mother!'ıydı. Ama bu film ile mother! arasındaki fark ise şu; mother!'ın bir İncil alegorisi olduğu en başından belli zaten. Eğer o filmi izlerken bunu bilirseniz, aklınızda hiçbir soru işareti kalmayacak. Kutsal Geyiğin Ölümü ise, Iphigenia hikayesinin güncellenmiş bir versiyonu olmasına rağmen içerisinde asla cevabını bilemeyeceğim sorulara ve orijinal hikayenin çok dışında olan detaylara sahip. Genel itibariyle filmin içeriğinin ne olduğunu kavramış olsam da hala şu soruların cevabını bir türlü bilmiyorum: "Neden çocukları felç geçirdiği halde Steven'ın eşi Anna'ya hiçbir şey olmadı?", "Martin bütün bunları nasıl yaptı?", "Martin'in annesinin hikayedeki yeri tam olarak neydi?", "Kim, Martin'e nasıl birdenbire aşık oldu?", "Limonata, mp3 çalar gibi sürekli tekrarlanan şeyler, karakterleri tam olarak nasıl etkiliyor?" vb... Bu soruların birkaçının cevabı muhtemelen kaçırmış olduğum ufak detaylarda gizli olsa da, bazıları ise hiç cevaplanmaması gereken sorular aslında. Ve bir filmin göründüğünden çok fazlası olup insanı düşündürmeye itmesi, filmi izlemenize rağmen hala cevabını bilmediğiniz soruların olması ve her türlü tartışmaya açık olması, Kutsal Geyiğin Ölümü'nü harika yapan şeylerden birisi. Bir daha izlemek istemediğim halde üzerinde uzun süre düşünüp bütün detayları araştırmak istediğim filmlerden birisi. Kutsal Geyiğin Ölümü, herkese göre bir film değil. Çoğu kişinin sinemadan kafası karışık bir şekilde ayrılacağı veya hikayenin içerisine bir türlü giremeyeceği filmlerden birisi. Ben ise hikayeyi büyüleyici buldum ve sırf görünenden çok fazla katmanı olup insanı düşündürmeye itmesini takdir ettim. Colin Farrell ve Barry Keoghan başta olmak üzere herkes harika oyunculuklar sergilemiş ve diğer filmlerine bir türlü ısınamadığım Yorgos Lanthimos, bu filmiyle kendisini aşmış. Filmi kusursuz bulmayıp kendimi bir daha izlerken göremesem de, bir süre boyunca etkisinde kalacağım filmlerden birisi. Daha önceden hiç benzerini görmediğiniz bir film veya mother!, The Shining gibi korku filmlerini seviyorsanız, bu filme bir şans vermelisiniz. Filmi iyi bulup bulmayacağınız size kalmış ama bittikten sonra üzerinde uzun süre boyunca düşüneceğiniz kesin. FİLMİN İYİ YANLARI: + Colin Farrell ve Barry Keoghan'ın kusursuz performansları. + Katmanlarla dolu, her türlü tartışmaya açık olan senaryo. + Yorgos Lanthimos'un detaylarla dolu yönetmenliği. + Thimios Bakatakis'in görüntü yönetmenliği ve filmdeki sesler. FİLMİN KÖTÜ YANLARI: - Yeniden izlemenin zor olduğu filmlerden birisi. - Zaman zaman hikayenin gidişatını değiştirmesi ve filmi takip etmenin zorlaşması. TOPLAM PUAN: 8.4/10
    sinema
    1 ziyaretçi
    5,0
    2 Şubat 2020 tarihinde eklendi
    Muhtesem film. Ama incelemelerini okumaniz gerek. Yoksa bir anlam cikaramayabilirsiniz. Konusunu yunan mitolojisinden aliyor.ĺ
    Mayis Sikintisi
    Mayis Sikintisi

    32 değerlendirmeler Takip Et!

    4,0
    18 Aralık 2024 tarihinde eklendi
    Yorgos Lanthimos pek yakın hissettiğim bir yönetmen değil. Ama yiğidi öldürüp hakkını vermek lazım. Adam kendine özgü bir dil yaratmayı başardı. Bu filmi de yönetmenini bilmeden izleseniz bile Lanthimos filmi olduğunu anlarsınız. Filmde ki tekinsiz atmosfer çok güzel. Karakterlerin zaman içinde yaşadığı değişim de çok iyiydi. Film bilim ve inanç arasında bir ikilem yaratıyor. Seyirci de bir bilim tarafına, bir inanç tarafına savruluyor. Oyunculuklar da çok iyiydi. Nicole Kidman da, Colin Ferral da her türlü film de oynuyorlar. Bazen çok kötü filmlerde görünüyorlar. Ama bu film de ki performansları çok iyiydi.
    ilknrcnn
    ilknrcnn

    2 değerlendirmeler Takip Et!

    0,5
    9 Ocak 2018 tarihinde eklendi
    Lobster'ı da sevmemiştim, bu da aynı yönetmenin kötü filmlerinden biri! Filmde verilen bir mesaj filan yok, mitolojiden esinlenmiş diye başyapıt olamaz böylesine kötü bir film, kendinizi kandırmayın lütfen filmden çook şey anladığını düşünenler...
    Hasan Karakol
    Hasan Karakol

    30 değerlendirmeler Takip Et!

    4,0
    22 Eylül 2021 tarihinde eklendi
    Yorgos lantimos denen Yunan yönetmeni baya sevmeye basladim keza bu filmi de bence konu olarak atmosfer olarak çok başarılı bir film...filmle ilgili bir çok eleştiri var hatta Yunan mitolojisinden alt metin olarak bahsedildiğini söyleyenler bile var yönetmen senarist böyle bir şeyi söylemediği sürece bunları saçma buluyorum ben ekrana yansıyana bakarım Sherlock Holmesun dediği gibi "hiç bir şey göz önünde olan kadar gizli değildir" bazen anlamlara boguyoruz birşeyleri ama gerçek sadece gözünün önündeki oluyor gayet mesajsiz filan film bence ve güzel
    Berhan A.
    Berhan A.

    1 değerlendirme Takip Et!

    0,5
    16 Temmuz 2018 tarihinde eklendi
    Bu film saçma sapan bi film ilk defa yorum yapıyorum sırf bu orospu coxu filmi izlemeyin diye sakın izlemeyin amk sonra ağlarsınız
    pandora d.
    pandora d.

    1 değerlendirme Takip Et!

    5,0
    11 Mart 2018 tarihinde eklendi
    Filmin sonunu beklemedim umrumda bile değildi. Öyle guzel anlar vardi ki unutamam. Kardesine: Olunce mp3 calarini alabilir miyim? Cümlesini "Bana bir su getirir misin?" dogalliginda soyleyen abla. Babasi onu secmesin diye sacini kesen ve "Bak baba tam da istediğin gibi biriyim" diyen oğul. Bir Yunan tragedyasinda anne oglum için ölürüm benim canimi alin diyordu. Tamam dediklerinde donup kalıyordu. Bu film bize onu sorgulatiyor. Ben ne yapardim? diyoruz. Bence iyi filmdi. Yani benim icin. Ben beğendim.
    abdullah sevimli
    abdullah sevimli

    1 değerlendirme Takip Et!

    2,0
    3 Ocak 2021 tarihinde eklendi
    Bu filmde esrarengiz olan ailede 3 kişinin bir anda hasta olması ve birinin ölüp diğer ikisinin kurtulması. Acaba olay içilen limonata mı, yoksa doğa üstü bir şey mi? Anlayamadım birde konuşmalar çok kısa ve donuk. Filimi çözemedim.
    spoiler:
    mustafa o.
    mustafa o.

    1 değerlendirme Takip Et!

    1,0
    23 Şubat 2018 tarihinde eklendi
    Kişisel fikrim; Hangi açıdan izlerseniz izleyin film gerçekten beş para etmez. Bu filmin hangi kısmına en iyi senaryo demişler film bittiği zaman bile anlayamıyorsunuz.
    Daha Fazlasını Göster
    • En son Beyazperde eleştirileri
    • En İyi Filmler
    • Basın Puanlarına Göre En İyi Filmler
    Back to Top