Yılın en iyisi olmaya aday. Ana konuyu işlerken ders niteliğinde mesajlar veriyor. Bir insanın içindeki kötü tarafın nasıl yokedilebileceği, iyi tarafın nasıl ortaya çıkarılabileceği bu filmden alınabillecek en önemli mesaj bence. Ksinlikle izlenmeli
60 yaşındaki filmin ana kadın kahramanı oscarlık bir performans gösteriyor. Film lezzet olarak "no country for old men " tadında ancak bu filmden çok farklı olarak filmde kötü kahraman ve aksiyon yok. Kötü ana karakter olmayan ve aksiyonu bulunmayan bir filmde yapımcılar felsefi derinliği koruyarak az bütçeyle harika bir iş çıkarmışlar. Ana kötü kahraman olmadığı için filmdeki konular çok çeşitlilik gösteriyor ama konu dağılmıyor. ( spoiler ) kanser olan ölümü bekleyen şerif , zenci döven ve ırkçı annesi olan polis , boşanmış yaşlı ama yaşlılığını kabul etmeyen ateist kadın, yaşlı kadının 19 yaşındaki bir kızla çıkan eski kocası, Cüce adam , vs bu konuların hiçbirinin filmin ana konusu ile ilgisi yok ama zaten hayatın kendisi de böyle değil mi. ? Felsefi yapısı nedeni ile orta ve üst yaş grubuna ve hayatın anlamı konularına ilgi gösteren seyircilerin çok hoşuna gidecek bir filmdir. Aksiyon , macera , heyacan talep eden izleyicilerin ise beğenmeyeceği bir film olacaktır. En iyi senaryo ve en iyi kadın oyuncu dalında oscar alması sürpriz olmaz. Ana karakter yaşlı kadının geyik ile konuşma sahnesi çok güzeldi , keşke biraz daha o sahneyi uzun tutsalardı.
Son derece kaliteli bir film. Senenin en iyilerinden. Zaten yavaş yavaş ödül sezonunda da adından söz ettirmeye, pek çok önemli adaylık ve hatta ödül almaya başladı. Oscar'da da en büyük favorilerden kuşkusuz. Film ile ilgili her şey ayrı ayrı, uzun uzun övülmeyi hak ediyor. Oyuncular belki de en dikkat çekici olanı. Senaryo ve işlenen konunun ilgi çekiciliği yine öyle. Çekilen filmlerin genel olarak seviyeyi düşürdüğü şu yıllarda, ilaç gibi gelen ve belki de tek başına bütün bir yılı kurtaran filmlerden biri. Böylesi gerçekten yılda 3-4 defa anca gelir.
Martin McDonagh, gerçekten de başarılı bir yönetmen. Özellikle de filmlerinde kara komedi ile dramı hayatın doğallığıyla ustaca birleştirmeyi başaran birisi. Yönettiği birkaç kısa filmin ardından ilk uzun metrajlı filmi In Bruges ile kendine has bir hayran kitlesi toplamış, sonraki filmi Seven Psychopaths ile herkesi ikiye ayırmıştı. Şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki McDonagh, bu filmde resmen kendisini aşmış. Çünkü Three Billboards Outside Ebbing, Missouri sadece bu yıl Filmekimi'nde gördüğüm en iyi film değil, aynı zamanda bu yılın en iyi filmlerden birisi.
"Kızı cinayete kurban gittikten sonra 7 ay boyunca dava hakkında hiçbir şey bulunamayınca Mildred Hayes, bu konuda bir şeyler yapmaya karar verir ve kasabasında kullanılmayan 3 ilan panosuna soruşturma hakkında Amir Willoughby'ye direk olarak bir mesaj yazar. Bu panolar bütün kasabanın dikkatini çektikten sonra bu soruşturma giderek büyür ve olaylar komik ve ciddi bir şekilde gelişir."
Daha izlemeden önce Three Billboards (filme artık böyle hitap edeceğim)'u seveceğimi biliyordum fakat bu kadar bayılacağımı ben bile tahmin edemezdim. Film hakkında ufak sorunlarım elbette var ama genel anlamda bu film beni gerçekten etkiledi.
Fargo'daki harika performansıyla Oscar'ı kazanmış olan Frances McDormand bu filmde resmen döktürmüş, hatta kariyerinin en iyi performansını sergilemiş. McDormand karakterini büyük bir tutkuyla canlandırmış, hatta onu resmen yaşamış. Film boyunca McDormand'ın ekranda olduğunu fark etmedim bile. Kesinlikle bu yılın en iyi performanslarından.
Woody Harrelson ayrıca harikaydı. Zaten Harrelson bulunduğu bütün filmlerde karakterine bir enerji getiriyor ve bu filmde onu izlemek çok keyifliydi. Benim için filmin en büyük sürprizleri Peter Dinklage ve Samara Weaving'di. Fakat McDormand'ın dışında bulunduğu bütün sahneleri çalan diğer oyuncu Sam Rockwell'di. Rockwell, bence değeri yeterince görülmeyen bir oyuncu ve bu filmde tek kelimeyle döktürmüş, karakterinin enerjisini olabilecek en etkili şekilde ekrana yansıtmış.
Martin McDonagh oldukça başarılı bir yönetmen ama onun asıl ustalığı senaryoda. Ve bu filmin senaryosu inanılmazdı. Dramın ve komedinin zamanlaması neredeyse kusursuzdu ve karakterler çok iyi anlaşılmıştı. Bu da özellikle diyaloglarda rahatça fark ediliyor. Eğer mother! filmi bu yılın en orijinal, Blade Runner 2049 da en iyi senaryoya sahipse, Three Billboards da bu yılın en iyi ve en vurucu diyaloglarına sahip. Karakterlerin söyledikleri replikler ileride kült olacak şekildeydi.
Filmle ilgili tek sorunum o kadar da büyük bir şey değil ama yine de bahsedeyim; film bazı sahnelerde verilmeye çalışan mesaja biraz fazla odaklandığı için hikayenin ulaşmak istediği nokta biraz uzatılmış. Bu da zaman zaman tempoyu biraz yavaşlatmış. Yine de filmin geneline bakınca, bu o kadar da göze batan bir sorun değil.
Kısacası film harikaydı, bu kadar iyi olacağını ben bile tahmin edemezdim. Frances McDormand'ın Oscarlık performansı ve Sam Rockwell ile Woody Harrelson'ın filme kattığı enerji Three Billboards'ı özellikle ön plana çıkartmış. Martin McDonagh'ın yönetmenliği harikaydı (özellikle de filmde tek çekim olan sahne inanılmazdı), senaryo harika karakterler, güçlü dram ve sizi gülmekten yerlere yatıracak kara mizah elementleri ile doluydu. Ve diyaloglar inanılmazdı. Kafamda tam olarak kusursuz bir iş olmasa da, olmaya son derece yakın bir çalışma. Bu yılın en iyi filmlerinden birisi, vizyona girdiği zaman sakın kaçırmayın. İyi seyirler.
FİLMİN İYİ YANLARI:
+ Frances McDormand, Sam Rockwell ve Woody Harrelson'un dört dörtlük performansları.
+ Martin McDonagh'ın vurucu senaryosu, harika karakterler, çarpıcı diyaloglar, kara mizah ile dramın harika birleşimi.
+ İlgi çekici bir gizeme sahip olması.
FİLMİN KÖTÜ YANLARI:
- Film bazen mesajına çok fazla odaklandığı için konusu pek ilerleyemiyor, bu da bazen tempoyu biraz düşürüyor.
Beyazperde.com'da gezintiye devam etmek istiyorsanız çerezleri kabul etmelisiniz. Sitemiz hizmet kalitesini artırmak için çerezleri kullanmaktadır.
Gizlilik sözleşmesini oku.