Mekanı mekan yapan içindeki insan mıdır?
Yazar: Duygu Kocabaylıoğlu-Dikkat! Yazı sürpriz bozan içermektedir!--
Hem bir ilk film, hem yerli korku-gerilim sinemamız için birtakım ilklerin denendiği cesur bir girişim Naciye. Yurt dışında yaşayan yönetmen-senarist Lütfü Emre Çiçek’in ilk uzun metraj deneyimi olan film, Türkiye prömiyerini yaptığı 15. !f İstanbul Film Festivali’nin ardından, arayı fazla da soğutmadan vizyondaki yerini alıyor.
Yerli sinemada korku, gerilim dendiğinde ilk telaffuz ettiğimiz öğeler olan cinler, periler, üç harflilerden, hocalardan ve ayetlerden uzak, salon perdelerinin görünmeyen mahlukatlar tarafından oynatılmadığı bir yapım var karşımızda; nihayet! Yönetmen Çiçek’in neredeyse tek mekâna hapsettiği gerilim, bizi Naciye isimli, orta yaşlarda ve daha henüz ilk planlarda hafif çatlak olduğunu sezdiğimiz bir kadın karakterle tanıştırıyor. Derya Alabora’nın orta yaşını canlandırdığı Naciye’nin gençliğine geri dönüşlerle, ev(i) ile olan bağını, düğüm çözercesine boğum boğum bize aktaran film, bu hikaye düzleminde gerilimini, takıntı öğesiyle, en azından başı sonu derli toplu biçimde kurgulamayı başarıyor.
Gerilim sinemasının sevdiği, oyuncaklı malzemelerden olan “takıntı” , Naciye’de sahip olma-olamama durumunu bir mekan ile özdeşleştirerek önümüze koyuyor. Seri katillerin psikolojisini çalıştığı belli olan Çiçek, takıntılı bir katilin sevgilisi olarak filminde karşı cinsi değil de, Naciye’nin aslında hiçbir zaman sahip olamadığı ada köşkünü koyuyor. Köşkün kendi evi olmadığının o da farkında olmasına rağmen bu gerçeği inkar etme ve ömrünü her ne pahasına olursa olsun o evde sürdürme şiarıyla yaşayan Naciye, bu uğurda evin aslında gerçek mirasçısını dahi takıntısına alet etmekten çekinmiyor. Bir yandan elinde kanlı yün şişiyle tam bir cani canavarı andırırken, diğer yandan kendinizi Naciye’ye kızarken değil ona acır ve empati kurarken- ya da kurmaya çalışırken- buluyorsunuz.
Oyunculuklara gelirsek, Derya Alabora, filmografisinde şimdiye kadar hiç karşılamadığımız türde bir karakteri zannımca oldukça yetkin bir başrol olarak beyazperdeye taşıyor; Alabora’nın oyunculuğu sizi Naciye’yi hem çözmeye itiyor, hem de irkiltmeyi başarıyor. Öte yandan Naciye’nin saatli bombasının pimini çeken Bengi ve Bertan’ı canlandıran Görkem Mertsöz ve Esin Harvey kendi karakterlerinin inandırıcılıklarında filmin başlarında biraz tutuk kalıyorlar. Esin Harvey’in filmdeki en başarılı performansı şüphesiz ki finalde geliyor. Naciye’nin gençliğini canlandıran Ilgın Çakır ise “atarlı ergenleri” seyretmeye alıştığımız günümüzde, “bir caninin doğuşu” portresini gayet de iyi çiziyor. Gelecek vaat eden bir oyuncu denebilir.
Gerilim türündeki bir filmin olmazsa olmazları arasında yer alan uygun ses ve müzik kullanımı, bunun yanı sıra hikâye ile bütünleşen atmosfer yaratma, tek mekan geriliminde ışık, görüntü yönetimi gibi teknik detaylar ise yerli sinemamız açısından alışık olmadığımız bir titizlikle kotarılmış. Bu hafta sonu sinema alternatifiniz bir korku filminden yana yapmak isterseniz, Naciye uzun zamandır seyrettiğiniz en iyi yerli işlerden biri olabilir!