Modern zaman metropol ilişkilerine dair bir romantik komedi...
Yazar: Duygu Kocabaylıoğlu- Yazı filme dair spoiler/süprizbozan içermektedir!
İlişkinizi nasıl alırsınız? Eskiden ya evli ya bekardık; bonus olarak ya nişanlı olurduk ya da dul! Sevgiliysek de, sevgilimiz tek ve biricik kişiyle belli olmalıdır; aksi arıza çıkartır…mı? Yönetmenliğini ve senaristliğini aktörlükten kamera arkasına geçen Brian Crano’nun üstlendiği bağımsız yapım İlişki Durumu: Açık İlişki (Permission), modern zaman metropol ilişkilerine dair sorgulamalar yapan, hatta tehditkar sorular yönelten bir romantik komedi-dram olarak karşımıza çıkıyor bu hafta.
Erken üniversite yıllarından bu yana beraber olan Anna ve Will birbirlerini seven ve birliktelikleri 10 yılı devirmiş, karşıdan bakıldığında halen birbirlerine aşık bir çift. İlk kez beraber olmaya başladıktan sonra, araya ikisi açısından da başka insanlar/ilişkiler girmiyor; karşı cins olarak hem duygusal hem cinsel açıdan yalnızca birbirlerini biliyorlar. Ve Crano’nun bize verdiği verilere bakarsak, ilişki pratikleri sıradanlaşmış bir evlilikten çok da farklı değil. Güvenli sularda, alışkanlıklarını sürdüren, fanuslarında birbirlerinden memnun bir çift var karşımızda. İşte Crano, bu pür-i pak, sadakat taşlarıyla döşenmiş memnuniyete çomak sokmak istiyor. İyi oyuncu yönetimi ve ters köşe dönüşlerle bu amacına da ulaşıyor diyebiliriz.
“Kameranın gördüğü politiktir” önermesinden yola çıkarsak Crano, hem senaryosunu hem kadrajlarını ağırlıklı olarak baş kadın karakterini Anna üzerine, biraz da bilinçli bir biçimde kuruyor aslında. 30. yaş gününün ertesinde, her şey aynı devam edecekken sabah kafasında sorularla kalkan kadın, hem güvenli ilişkisini, seçimini/seçimlerini hem de bu seçimlerle yaşamının geldiği noktayı sorgularken buluyor kendisini. İğneyi en çok kendisine batırarak karşı taraf Will adına düşünmeyi, empati yapmayı da görev ediniyor. Tek eşliliğin/monogaminin sorgulanması ve yap-boz edilmesi kadın karakter üzerinden olunca, -üstelik bu filminki gibi bir finalle- çift taraflı bir okuma karşımıza çıkıyor. Bu senaryo üzerinden hem birey özelinde kadının özgürleştiğini, hem de sosyolojik okumada konformist alanların sandığımız kadar güvenli ya da tercih edilir olmadığını da görerek koltuktan kalkıyorsunuz. Öte yandan ‘Sadakatsizlik ana kadın karakter üzerine yıkılıyor; yine erkek mağduriyeti kutsanıyor’ diyen bir uç feminist eleştiri de getirilebilir; bence Crano’nun senaryosuna bu okumayı getirmek oldukça kötü niyetli bir yorum olur.
Vicky Cristina Barcelona filmindeki Vicky rolüyle ile Altın Küre adayı olan Rebecca Hall belki Anna ile her hangi bir ödüle/adaylığa oynayamayacak ama yukarıda deştiğimiz senaryonun finale değin tıkır tıkır bir inandırıcılıkta işlemesinin en önemli etkeni Anna karakterini çok iyi sırtlamış, onu resmen giymiş olması. Mimikleri, jestleri karakterle o kadar bütünleşik ki, seyirci açısından özdeşlik çok rahat kuruluyor; jenerikte oyunuzu Anna’dan yana kullanıyorsunuz. Öte yandan Will karakterinde Dan Stevens de Hall’ün karşısında boş durmuyor; filmin yan karakterlerinde hikayedeki yerleri oldukça önemli olan Morgan Spector ve David Joseph Craig hayata bakış açısında kırılmalar yaşayan gey çifti başarıyla canlandırıyorlar -bizim yerli sinemamızda bu kadar derinlikli, karikatür kalmayan eşcinsel çift görmek daha bir süre zor gibi göründüğünden bu yan hikayeyi ayrıca sevdim-. Jason Sudeikis sahnelerinde gülümsetirken, 1980'lerin ve özellikle 90'ların parmak ısırtan ismi Gina Gershon’ını ‘femme fatale’ bir rolde seyretmek halen keyif veriyor. Tüm bu karakterlerin birbirlerini etkileyerek, bir şekilde aydınlanmaya neden olduklarını da eklemek gerek. Finalde her biri bir dönüşüm yaşıyor; senaryo en çok da bu noktada kazanıyor.
İlişki Durumu : Açık İlişki, beraberliklere geçirdiğiniz muhafazakar zırhı bir kenara bırakarak seyretmeniz gereken bir yapım. Siz Will’in yerinde olsaydınız o kapıyı açar mıydınız? Will olmak kolay, Anna olmaksa kesinlikle daha zor…
twitter.com/duygukocabayli