Senaryosu, Robert Moore’un 2000 yılı Ağustos ayında Barents Denizinde gerçekleşen ve 118 Rus denizcisinin ölümüyle sonuçlanan bir denizaltı kazasının gerçek öyküsünü anlattığı “A Time to Die: The Untold Story of the Kursk Tragedy” isimli kitabından uyarlanarak Robert Rodat tarafından yazılan “Kursk / The Command”, Danimarkalı Thomas Vinterberg’in yönetmen koltuğunda oturduğu tarihe ışık tutan bir drama…
Prömiyeri, 6 Eylül 2018’de Toronto International Film Festivalinde yapılan ve 7 Kasım 2018 tarihinde Fransa’da vizyona giren Fransa, Belçika ve Lüksemburg ortak yapımı bu filmin, hâlihazırda IMDB, Rotten Tomatoes ve Metacritic gibi mecralarda ciddiye alınacak miktarda oydan oluşan bir izleyici ve yorumcu puanı ortalaması mevcut değil…
O nedenle bizde 40 milyon dolar gibi pekte azımsanamayacak bir bütçeyle çekilen ve 21 Haziran 2019 tarihinde Amerika’da vizyona giren bu filmi, her zamanki gibi önceliği oyuncu kadrosuna vermek suretiyle bizzat kendimiz mercek altına alarak incelemeye ardından da puanlamaya çalışacağız…
Ancak, artık neredeyse yorumlarımızda geleneksel bir özellik halini aldığı üzere ayrıntılı incelemeye geçmeden önce yine filme ilişkin ilk tespitimizi, sonrasında da naçizane ilk önerimizi paylaşalım istiyoruz…
Bu bağlamda da işe, karşımızdakinin; yaşanmış oldukça üzücü bir deniz faciasını, ciddi bir biçimde, dönemin “Rus devlet yapısına” da yüklenerek, (bir yarı belgesel gibi değil de) gereğinden fazla “abartıya kaçmadan” bol duygusallık ile harmanlanmış kurgusal (fiction) bir yapı içinde sunan ortalama bir film olduğunu söyleyerek başlayabiliriz…
Filme ilişkin diğer ayrıntılara geçmeden bu kısa tanımlamamızdaki iki noktayı biraz daha detaylandırmak isteriz:
1. “Rus devlet yapısı”: Bize göre filmdeki en önemli ayrıntılardan biri bu…
Zira Sovyetler Birliğinin dağılma süreci sonrasında, silahlar dâhil envanterdeki bütün iktisadi devlet varlıklarına, yönetimdeki bürokratlar ve oligarklarca yağmalanarak el konulmuş olması nedeniyle, tüm yeterlilik ve hareket kabiliyetini yitirerek aciz duruma düşmüş hantal bir devlet yapısı bundan daha güzel resmedilemezdi…
2. “Abartıya kaçmadan”: Evet, çokta doğru bir yaklaşımla Thomas Vinterberg ve arkadaşları filmi, maceraperest bir aksiyon biçiminde kurgulamamışlar…
Muhtemelen tercihlerini o yönde kullanmış olsalardı film daha çok iş yapacaktı fakat bu kez de biz, Kursk’un değil tamamen bambaşka bir şeyin öyküsünü izlemiş olacaktık…
Şimdi tekrar diğer ayrıntılara geçecek olursak, dikkat çeken bir başka hususun filmin oyuncu kadrosu olduğunu söyleyebiliriz…
Nasıl mı?
Başta Colin Firth olmak üzere İngiliz Kraliyet donanmasına ait subaylar dışında, karakterlerin neredeyse tamamı Rus ama filmde bir tek Rus oyuncu yok…
Peki, kötü mü olmuş?
Örneğin, her şeyi ile tam bir İsveçli olan ve bunu bütün dünyanın bildiği Max von Sydow’dan artık ne kadar bir Rus olabilirse o kadar olmuş işte…
Filmde anlam veremediğimiz bir diğer husus da, Rus karakterlerin konuştukları kulak tırmalayan İngilizce…
Gerçekten de, neden böyle bir şeye ihtiyaç duyulduğunu anlayabilmiş değiliz…
Şimdi tam da bu noktada, “Tamam da, bu filmde hiç mi iyi bir şey yoktu?” diye bir soracak olursanız…
Yanıtımız, elbette vardı…
Hem de bir değil iki olur…
1. Küçük kutup ayısının hikâyesi…
2. Filmin duygu yüklü finali…
Belki biraz tarzımızın dışında olacak ama buraya kadar söylediklerimizin tamamı, zımnen de olsa ikisini de içerdiği için filme ilişkin hem ilk tespitimiz hem de ilk önerimiz olsun…
Artık ayrımı gönlünüze göre siz kendiniz yaparsınız…
Sonuç olarak, pek fazla etkilendiğimizi söyleyemeyeceğimiz ve o nedenle de kendi değerlendirme sistemimiz içinde puan olarak 2,5 verdiğimiz bu film için önerimiz de, “belki bir şans verilebilir” şeklinde olacak…
Keyifli seyirler,
Son bir not:
Aradan geçen onca yıla rağmen, nitelikli bir denizaltı filmi için “Das Boot” (1981), bol aksiyonlu bir batan gemiden kurtulma macerası için de favorimizin halen “The Poseidon Adventure” (1972) olduğunu söyleyelim…