Bilin: halkın ekmeğidir adalet!
Yazar: Alper Turgutİstanbul Film Festivali’nde yarışıp eli boş dönen Mavi Bisiklet, aylar sonra Antalya Film Festivali’nde en iyi film ödülünü kucaklamayı bildi. Elbette vasat bir film değil, hatta bu kötü yerli yapımların beyazperdeyi işgal ettiği yerde, üstelik ışıl ışıl parlıyor. Ancak senenin öne çıkan yapıtı Babamın Kanatları ile yarışıp, onu ekarte etmesi, Antalya jürisinin büyük hüneri olsa gerek. Hem de aynı festivalde uluslararası yarışmanın galibi Tereddüt’ü de geçerek.
Son dönemde Mavi Bisiklet, Rauf, Mehmet Salih, İftarlık Gazoz, Kar Korsanları, Genç Pehlivanlar gibi yetişkin dünyayı, çocuklar üzerinden anlatan filmler, resmen moda oldu. Haliyle yeni bir akım değil bu, “biz büyüdük ve kirlendi dünya’ şarkısında olduğu üzere, masum hayatların, adaletsizlik, kurallar ve kanunlarla şekillenen ve büyüklerin hâkimiyetinde inim inim inletilen yerkürede, her şeyi farklı gözlerle algılaması, fena fikir de değil! Hem bizleri geçmişe, o güzelim günlere götüren, hem de unuttuğumuz ve ıskaladığımız basit ve saf dünyayı yeniden anımsatan bu filmlerin çoğalmasından asla ve kata şikâyetçi değilim. Kendimizce önemsediğimiz, hatta hayati dediğimiz saçmalıkların peşinden koşarken, sinema koltuğunda mola vermek, rahatça bir nefes almak, huzurlu hissetmek ve kendi çocukluğumuza gülümsemek, nasıl kötü olabilir ki? Hah! Her şey çok iyi, aynen devam dememe engel olan bir durumu da paylaşmadan geçemeyeceğim. Maruzatım şudur; direkt söylemekten ve resmetmekten imtina edilen gerçekleri, çocuklar üzerinden, dolaylı ve sakıncasız bir şekilde anlatım, bana pek dürüstçe gelmiyor. Meram önemlidir, belirsizlik, hedefi perdeler ve emek boşa gider, haliyle gelsin karavana… Özellikle siyasi mesajını, yetişkin senaristlerin yazdığı çocuk karakterler üzerinden vermek, bana ters ve uyanıkça geliyor, belirteyim.
Mavi Bisiklet’in olumsuz bir durumu yok, derdini iyi anlatıyor, bugünlerde bir memleket, yanan çocuklara ağlarken, bir çocuğun ölmüş babasının ardından adalet peşinde koşması, belki hepimize bir ders verir. Nice facianın, kazanın ve katliamın ardından ömürlerinin en başında, tatlı canlarından olan yavruları adına suç duyurusunda dahi bulunamayan ebeveynler, her şeye rağmen adalet peşinde koşarlar, bir gün umarım.
Evet, yoksulluk ve çaresizlik, gerçek hayatın kapanmayan yarası, Mavi Bisiklet’in çocukları Ali, Yusuf ve diğerleri için de değişen bir şey yok. Berthold Brecht; “Bilin: halkın ekmeğidir adalet!” diyor ya, bazen çoktur bu yemek, bazen de kıt. Haydi çiftliğin sahibini geçtim, onun kahyası bile kasabanın hâkimi gibidir, parayı veren düdüğü çalar, toprak da zenginin, balık da…
Babasının ölümünün ardından, bir okula, bir çalıştığı lastikçiye, bir de maddi ve manevi destek için evine koşturan küçük Ali’in hayallerini, tamir etmeye didindiği eski püskü ve bozuk bisiklet değil, yepyeni bir mavi bisiklet süsler. Okul başkanı seçiminde, müdürün adaletsizlik yaptığını ve kâhyanın torununu kayırdığını düşünen kahramanımız, harekete geçmekte kararsızlık göstermez. Biricik arkadaşı Yusuf’un da yardımıyla, bir büyük kampanyaya girişir. Ümit Köreken ve Nursen Çetin Köreken’in yazdığı, Ümit Köreken’in çektiği Mavi Bisiklet, çoğu amatör oyuncularla, meselesini anlatmayı deniyor. Haliyle acemilik var, noksanlar da, ama başta da dedik, kötü filmler ülkesinde, seyretmeyi, seyredilmeyi ziyadesiyle hak ediyor.