Senaryosunu, Jennifer Vogel'in "Flim-Flam Man: The True Story of My Father's Counterfeit Life" (2004) isimli anılarından uyarlayarak...
"Edge of Tomorrow" (2015) ile "Ford v Ferrari" (2019) den de tanıdığımız Jez ve John-Henry Butterworth biraderlerin kaleme aldıkları ve yönetmen koltuğunda da, başroldeki John Vogel karakterini de canlandıran usta sinemacı Sean Penn'in oturmakta olduğu "Flag Day"; biyografik bir suç draması olarak geliyor karşımıza...
***
Gelin isterseniz, sinema oyunculuğunun; aynen restoran veya market işletmeciliği misali anne ve babadan devralınabilen yahut da miras kalabilen bir meslek olmadığını, ziyadesiyle kanıtlayan bu filme biraz daha yakından bakalım...
***
- Haziran 1992 -
Bir polis memurunun (Tom Anniko) eşliğinde, Emniyet Müdürlüğü binasına giren (Sean Penn ile Robin Wright'ın kızları Dylan Penn'in hayat verdiği) gazeteci Jennifer Vogel'e...
Bastığı para miktarı, altı ayda neredeyse 50 bin dolarlık sınırı aşarak 22 milyon dolara ulaşmış olan...
***
Ve...
Böylelikle de, kanunlar uyarınca...
Yargılama sonucunda...
75 yıllık bir hapis cezasına çarptırılmak durumunda kalması, yüksek bir ihtimal olan kalpazan babası John Vogel'in hüzün verici mevcut vaziyetini, memur Blake (Regina King)...
"Baban, tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı... Duruşması da, Pazartesi gününe ertelendi...
Ama o gelmedi...
Halbuki resmi yetkililer, her türlü çabayı göstermişlerdi..."
Biçiminde özetler ve son sözlerini de filmin finaline bırakırken...
***
Bu duruma...
Canı fena halde sıkılan Jennifer...
Flashback aracılığıyla...
Kendisinin 6 (Addison Tymec), erkek kardeşi Nick'in de (Cole Flynn) 4 yaşında...
Ve...
Bir prens olarak anımsadığı babası ile anneleri Patty Vogel'in de (Katheryn Winnick) aralarında olduğu...
***
Önce 1970'li
Ardından da...
Kendisinin 11 (Jadyn Rylee), Nick'in de (Beckam Crawford) 9 yaşına bastığı...
1975 yılının yaz aylarındaki, mutlu ve mesut günlerine...
Ani bir geri dönüş yapar...
***
Ki...
Tam da o yıllarda...
Geliriyle karşılaması imkansız olduğu apaçık ortada olan bir ödeme planıyla, harap haldeki bir çiftlik evini satın alan...
Ve onu...
Karısıyla beraber onarırken...
İçini de...
Yine parasını ödeyemeyeceği eşyalarla dolduruyordu John...
***
Hal böyle olunca da...
Büsbütün bir açmaza girdiğini nihayet fark eden John...
Karlı bir kış akşamında...
Atladığı bir taksi ile...
Çözümü, alkolde bulmayı umacak olan karısı Patty'i; iki çocuk ve biriken faturalarla baş başa bırakarak...
Terk ederken...
***
Olan bitene üzülme ve kendine acıma işini, tadında bırakmayı beceremeyen Patty'de...
Alkol ile o kadar içli dışlı olacaktır ki...
Sonunda...
Canlarından bezen Jennifer ile Nick...
Anneleri yerine babalarıyla yaşamayı tercih edecekler...
***
Ve...
Beck (Josh Brolin) amcaları onları...
Artık Debbie (Bailey Noble) ile birlikte yaşayan babalarının yanına götürecek...
***
Ancak bu değişiklik de...
Sadece yaz tatili boyunca sürecek ve borçları yüzünden çiftliğe, banka el koyduğu için...
Patty ile çocuklar...
Sürekli yanlarında yer alan Beck amcanın yardımıyla...
Küçük bir eve taşınacak...
Ve...
Meteliğe kurşun atmaları nedeniyle de, babaanne Margaret'ten (Dale Dickey) borç para istemek durumunda kalacaklardır...
***
Bu arada...
Bir kez daha sıfırı tüketen ve aldığı borçları ödeyememesi sebebiyle...
Sıkı bir dayak da yiyen John...
Mevcut evi ile içindeki malını mülkünü, alacaklılarına terk ederek gitmek yerine...
Cayır cayır yakmayı yeğleyecek...
***
Ve...
1981 yılının Mayıs ayına gelindiğinde de...
Artık birer genç olan Jennifer ile Nick (Hopper Penn) hayatlarını...
Anneleri ve onun sevgilisi Doc (Norbert Leo Butz) ile beraber sürdürmekteyken...
***
Jennifer...
İçtikten sonra kafayı iyice bulan Doc'un, kendisine tecavüz girişiminde bulunması üzerine...
Orayı da terk ederek...
Bir Greyhound'a atladığı gibi babasının yanına doğru yola koyuluverecek...
***
Ama vardığında da...
Diğer seferlerinde olduğu şekilde...
Talihsizliğini bahane etmek suretiyle, herhangi bir iş de...
Dikiş tutturmayı bir türlü beceremeyen...
Darmadağınık ve beş parasız vaziyetteki babası John ile yüz yüze gelecek...
***
Ve...
Her ikisi birden...
İki farklı koldan...
Para kazanabilecekleri, birer iş bulmak gayesiyle...
Sokaklara dökülüvereceklerdir...
Dakika 49...
***
Sean Penn'in, kızı Dylan'ı parlatmak amacıyla çektiği apaçık ortada olan filmin geride kalanında siz değerli sinemasever dostlarımızı; banka soyguncusu, dolandırıcı, kundakçı ve hatta cinayet planları yapan hayalperest John Vogel'in "hazin neticelenen" sonuna tanıklık edecekleri, 60 dakikalık bir bölüm daha bekliyor olacak...
***
Emek verilerek ve benzeri bir örneğine rastlamanızın da asla mümkün olamayacağı; alışılmış "nesir" tarzının dışındaki, yüzyıllar içinde güzel Türkçemize yavaş yavaş sızarak eklemlenmiş Arapça, Farsça ve Avrupa kökenli sözcükler bütününe entelektüel taklaların attırıldığı...
"Irkçılık", "faşizm", "homofobi" ve doğruluğunun bilimsel olarak kanıtlanması imkansız bir metafizikten ibaret olan "inanç övücülük" yahut da "yericilik" içermediği için...
Ezberleri bozan "lirik" bir anlatım dili de benimsenmek yoluyla...
25 - 30 kelimelik Türkçe bilgi haznesinin ötesine geçilerek yazılmış, bir başka "özgün" yorumda yeniden buluşmak dileğiyle...
Keyifli seyirler,