Gerçek kan, gerçek dehşet, uygun fiyat
Yazar: Burçin AygünTelevizyon, insanoğlunun hayatına gireli onlarca yıl oldu. Siyah – beyaz başlayan bu serüven, yarım yüz yıllık zamanı da ardında bıraktı. Artık yerini yavaş yavaş internet denilen deve bırakmaya başlasa da, dünya genelindeki gücü inkâr edilemez. Sinema salonları dışında izlemek için daha çok dijital platformlar tercih edilirken, TV üzerinde ilgi gören en büyük format halen yarışma ve televizyon şovları olmayı sürdürüyor. Bu hafta vizyona giren Kanlı Oyun adlı filmin de odak noktası bu. TV programlarının hayatımızın ne derece merkezinde olduğu ve yeri geldiğinde korku dolu ölümlere bile yol açabileceği.
Kanlı Oyun, Cameron Cairnes ve Colin Cairnes kardeşlerin beraberce yönettikleri ilk film. Daha önce televizyon dizilerinde yönetmenlik de yapmış olan ikili, sektörün direkt olarak içinden geldiklerini de belli ederek oldukça ilginç bir temayı seçmişler hikaye olarak. Şovlar üzerinden hayatını kuran, daha doğrusu durumdan bir haber olan kurbanları korkutarak para kazanan insanların ölümle burun buruna gelişlerini anlatmak. TV diyarına hoş geldiniz!
Ülkenin önde gelen sanal eğlence programlarından biri olan Scare Campaign tam tamına 5 yıldır yayın hayatına devam etmektedir. Reytingler her ne kadar tatmin edici gibi görünse de, kanalın sorumlusu aynı fikirde değildir. Artık klişeleşmiş ve ilgi çekmekten uzak korku şakalarından vazgeçip, yeni nesli yani gençleri avlayacak bir format geliştirmek gerektiğini söyler. Hatta dijital dünya üzerinde gerçek para harcayarak, kurgusal cinayetlerin olduğu programları örnek gösterir. “Siz de onlar kadar vahşi ve modern olun” emrini verir ve ekler “yoksa siz de, programınızda rafa kalkarsınız.”
Günümüz eğlence anlayışına direkt olarak sağlam eleştiriler getiren Kanlı Oyun filmi, zaten her daim acımasız olan sektörün ne hale geldiğini gösteriyor: onlarca yıl öncesinde, sahte ve boyalı hikayelerle ilgi çeken bu dipsiz kuyu, artık çok daha korkutucu hale gelmiştir ve seyirci daha fazlasını talep etmektedir.
Scare Campaign, yani Kanlı Oyun adlı programın ekibi kendilerine örnek gösterilen anlayışı kopyalamaya gayret ediyor, yine de bir bakıma bildilerini okuyorlar. Bu sefer yeni bölümü çok daha “epik” hale getirip, interaktif bir şova dönüştürüyorlar. Bu bölümün mekanı terk edilmiş akıl hastanesi, kurban ise buraya bekçi olarak iş görüşmesine geldiğini zanneden zavallı bir adam. Bu arada ekibe yeni katılan ukala bir oyuncu da işin içine dahil edilip, hikayenin daha heyecanlı olması hedefleniyor. Eski bina baştan sona kameralar ve farklı teçhizatlarla donatılıyor. Ekipten bir kişi hariç herkes saklı kalıyor, ürkütücü olaylar için düğmeye basılıyor.
Korku ve gerilim filmlerinin takipçisiyseniz, sıradaki olacakları tahmin etmişsinizdir. Mekan aslında gerçek bir hayaletli hastane olabilir. Ya da her şey gerçektir ve hakiki bir katil ortaya çıkmıştır. Yoksa hem hayaletler, hem de cani bir katil mi ortalığa düşmüştür? Sorular birbirini kovalarken insanlar teker teker feci şekillerde ölür, işin aslı nedir diye merak ederiz. Cevap ve netice ise tam ters yönden suratımıza bir tane çarpar.
Kanlı Oyun filmi atmosfer açısından maalesef yeteri kadar başarılı değil. Sebep ise tercih edilen hastanenin pek fazla korku unsuru vaat edemeyişi. Benzeri yapımlarda gördüğümüz harabenin de ötesindeki binalarda, zifiri karanlığın içinde yer alan olayların aksine, pek karanlık ve çok sakil olmayan bir akıl hastanesi gereken etkiyi vermekten uzak kalmış. ‘Katil / hayalet / ya da ikisi birden / yoksa hiç biri mi?’ seçenekleri ise bilinmezliğin getirisiyle ürkütmeyi başarıyor. Sürpriz final de yapımın genelde ortalama diyebileceğimiz başarısına bir artı daha ekliyor, ortaya seyri gereken, heyecanlı bir korku – gerilim örneği çıkıyor.
Her daim gerçek vahşeti, acı ve dehşeti arayan, merak eden ve hatta arzulayan izleyicilere dönüşen bizler için sağlam bir mesaj var: kendinize çekidüzen verin yoksa siz de şovun bir parçası olacaksınız!
burcinaygun@gmail.com