Güldürürken düşündüremeyen...
Yazar: Burçin AygünJames Patterson ve Chris Tebbetts tarafından yazılan aynı adlı eserden uyarlanan Ortaokul Hayatımın En Kötü Yılları, aynen bir başka çok satan Wimpy Kid gibi beyazperdedeki yerini aldı. Daha çok bir gençlik filmi olarak öne çıkan film, küçük izleyicileri ve hatta yer yer büyükleri bile çekebilecek lezzette. Bunu da daha çok, daha gerçek düzlemde de olsa benzeri şeyleri yaşamış” olmamıza borçlu. Okul ile aramız iyi de olsa, kötü de olsa büyük kısmımız yıllar süren bu süreçten çok mutlu değildik. Hele ki başınızda bir ya da birden fazla “tatsız” eğitmen ve yönetici varsa, depresyonlardan depresyon, bunalımlardan bunalım beğenirdik. Aynı şey doğal olarak başka ülke ve kültürler için de geçerli. Refah seviyesinin üst seviyelerde olduğu ülkeler de dahil. (Finlandiya gibi daha modern ve yapıcı eğitim öğretim yöntemleri keşfeden, bir süredir bunları uygulayıp inanılmaz sonuçlar alan imrenilesi memleketleri es geçiyorum).
Ortaokul Hayatımın En Kötü Yılları kitabı da, doğal olarak sinema uyarlaması da aynı konu üzerine eğiliyor, hem eleştiriyor, hem de bazen sağlam bazense oldukça yavan göndermelerle neşelendirmeye uğraşıyor. Hikaye ise üç aşağı, beş yukarı tahmin edebileceğiniz gibi
Sosyal yaşantısında harikalar yaratmayan Rafe (Griffin Gluck), bir kez daha okul değiştirir. Bu sefer, öncekilere göre daha ilginç bir okula girmiştir. Okuldan mesul müdür Dwight (Andy Daly), biraz da karikatürize şekilde olmakla beraber, kurallara haddinden fazla bağlı, hatta işi SS Subayı mentalitesine taşımış, katı bir eğitimcidir. Tabii tahmin edebileceğiniz gibi eğitim ve öğretim konusunda da oldukça gelenekselcidir, yeniliklere aldırış etmez. Erkek kardeşi ile ilgili moral bozucu olaylar yüzünden zaten pek mutlu olmayan ve hayatını çizim defterine taşıdığı, cidden de sanat ürünü olan çizgi hayallere bağlamış olan Rafe doğal olarak müdür ile anlaşamaz. Rafe’in ilginç ve sivri karakteri bir yana, müdür Dwight’ın, küçük çocuğun dünyası haline gelen defterini yok etmesi işlerin iyice sarpa sarmasına sebep olur.
Bu noktadan sonra Rafe ve sıkı dostu, hem ABD eğitim sistemini alttan alta, hafif hafif eleştirip, hem de bu köhne sisteme dur demek için çalışmalara başlıyor, müdür ve sağ kolu için birbirinden ilginç şakalar hazırlıyor. Daha dürüst olalım; eşek şakaları.
Ortaokul Hayatımın En Kötü Yılları aslında ufak da olsa çuvaldızı farklı noktalara batırmaktan çekinmiyor. Üstelik ana karakterin ailesi, kesinlikle orijinal bir tip olan kız kardeşi ile çok sevdiği annesi ve rahatsız olan erkek kardeşi üzerinden minik bir dramatik kurgu oluşturuyor. Bu noktada da hem eğitici mesajlar verme açısından ufaklıklara, hem bazı konularda rahatlıkla empati kurabilecek ergenlere ve tabii hayatın gerçek tarafını ucundan göstermesiyle yetişkinlere selam ediyor. Bu konuda yapacakları, hikaye ve tür olarak zaten sınırlı olan film, işin şakalar ile isyan kısmına gelince öyle bir sapıtıyor ki, gerideki dikkat çeken öğeler akıldan uçup gidiyor.
Evet, cidden akıllı ve şık espiriler var. Hele ki büyük izleyiciler için. Kurgusu itibariyle de oldukça sürükleyici, sıkılmanıza kolay kolay izin vermiyor. Oyunculuklar senaryonun şans verdiğinin de üstünde seyrediyor (müdür rolündeki Andrew Daly’e dikkat!) ve belki de yapımın en güçlü yanı, görselliği kusursuza yakın şekilde seyirciyi karşılıyor. Özellikle Rafe’in hayal dünyasını, alternatif gerçekliğini yansıtan çizimleri ve canlanma süreçleri tek kelimeyle şahane.
Yani yapımın bolca artısı mevcut. Bunun yanında az önce bahsettiğim can sıkıcı problemler ve yanında gelen buram buram klişe kokan bazı şakalar (zil sesi yerine osuruk sesi) olgunluğu silip atıyor, geriye ortalama bir gençlik filmi bırakıyor.
Daha önce Are We Done Yet? ve Paul Blart: Mall Cop gibi pek beğeni toplamayan yapımların yönetmeni Steve Carr, yönetmenlik koltuğuna oturduğu Ortaokul Hayatımın En Kötü Yılları filminde de ibreyi sık sık şaşırmış, oradan mı ilerlesem, yoksa seyirciyi buradan mı hikayeye çeksem derken çok daha iyi olabilecek projeyi vasat seviyede tutmuş.
Ortaokul Hayatımın En Kötü Yılları, eğleneyim, çok büyük beklentim yok, hem güler hem de bir güzel kafamı dağıtırım, diyorsanız iyi bir seçenek. Çok sağlam, kaliteden ödün vermemiş bir gençlik komedisi istiyorsanız yanlış adres.
burcinaygun@gmail.com