20 bin yıllık insan-köpek dostluğu nasıl başladı?
Yazar: Murat Tolga Şenİnternette dolanan kedi videolarına bayılıyoruz ama hayvan dostlarımızın en önde gelenleri köpeklerdir şüphesiz. Bu dostluk nasıl başladı da bugünlere kadar geldi diye merak eden de çoktur. Birkaç belgeselde bu sorunun sorulduğunu ve makul cevaplar verildiğini izlemişliğim var. Hughes Biraderlerin Albert olanı da son zamanlarda belgeselle haşır neşir bir sinemacı ve o da tam 20 bin yıl önceye yani insan-köpek dostluğunun başlangıcına giderek ilgi çekici bir öyküleme yaratmak istemiş. Bunu önemli ölçüde başardığını da söylemek mümkün.
Şu an kabul gören teze göre köpeklerin atası olan vahşi kurtlardan daha uyumlu olanları avcı insan topluluklarını takip etti ve üstün iz sürme becerileriyle kimi zaman onlara yardımcı olarak yemek artıklarından kapmaya hak kazandı. Bu yakınlaşma zamanla birlikteliğe dönüştü ve köpeğin atası kurt, insanın evcilleştirdiği ilk hayvan oldu. Albert Hughes (yanında bu kez kardeşi Allan olmadan) bunu alıp daha dramatik bir yapıya kavuşturarak görsel açıdan güçlü bir filme imza atmayı deniyor ve en büyük yardımı da artık bir kült haline gelmiş olan Quest for Fire filminden alıyor. Alfa Kurt’un genel anlamdaki görsel tasarımının ve yontma taş devrindeki Dünya tasvirinin bütün ilhamı bu filmden geliyor ama Alfa Kurt Albert Hughes’in aynı zamanda R sınıflandırması taşımayan ilk işi yani günümüzün ev köpekleri gibi son derece evcil bir film. Bu da onun ilham aldığı filmden geri düşmesinin en büyük sebebi.
Quest for Fire emsalsiz bir film, çekildiği yıl düşünüldüğünde bir devrim olarak bile kabul edilebilir. Alfa Kurt ise günümüz gişe sinemasının sınırları içerisinde dolaşmak zorunda olan bir yapım. Bu yüzden ilham aldığı filme göre çok daha kolay çiğnenebilir bir lokma olduğunu söyleyebilirim ama bu kolayca izlenebilir bir aile filmi olma iddiası onu bir köşeye sıkıştırıyor ve orada tahmin edilebilir bir olay örgüsüyle bildik bir finale götürüyor. Filmi yapanlar bu sıkıntıyı, IMAX salonlarında izlediğinizde sizi mest edecek bir görsellikle kapatmayı deniyorlar. 20 bin yıl önceki bakir Dünyanın görsel tasarımı çok etkileyici ancak bu da tek başına filmi kurtarmaya yetmiyor çünkü buna eşlik eden sıradışı bir senaryoya sahip değil. Film finalde hepten bir Disney aile filmine dönüşüyor bile diyebilirim.
Yine Quest for Fire’ın aksine Alfa Kurt’un oyuncu kadrosu özellikle seçilmiş gibi duran ¨güzel insanlardan¨ oluşuyor. Üzerlerindeki postları çıkartın hepsi birer günümüz insanı olur da Starbuck sırasında aramıza karışırlar, o derece... Halbuki kılıç dişli kaplanların (Smilodon), tüylü gergedanların ve fillerin atası olan mamutların dolaştığı bir dünyada insan da şimdikinden farklı bir yüz ve bedene sahip olmalı, olduğunu da biliyoruz ama sanırım bunun seyirciyle özdeşlik yaratma meselesini zedeleyeceğini düşündüler o sorumluluğu NG belgesellerine bıraktılar ama en azından karakterleri İngilizce konuşturmayıp film için o dönemde kullanıldığı varsayılacak bir konuşma dili oluşturmayı başarmışlar.
Her şeye rağmen Alfa kurt özellikle köpek dostu sinemaseverler tarafından merakla izlenecek bir film olmayı başarıyor. Eğer mümkünse IMAX versiyonunu izlemenizi tavsiye ederim. Filmin görsel gücünün tadını en fazla bu şekilde çıkarabilirsiniz. The Road adlı post apokaliptik şaheserde acıların çocuğu rolünde izlediğimiz Kodi Smit-McPhee büyümüş haliyle yine benzer bir rolde karşımıza çıkıyor. Onun sinema yolculuğu da adeta büyük bir yaşam savaşı!
murattolga@gmail.com