Senaryosu, Gidon Maron ve Emmanuel Naccahe tarafından yazılan “Spider in the Web”, yönetmen koltuğunda Eran Riklis’in oturduğu bir drama…
Yorumumuza, karşımızdakinin:
Batı emperyalizminin, “Büyük Ortadoğu Projesi (BOP)” kapsamında;
Yılladır İsrail, ABD, İngiltere, Fransa ve benzeri istihbarat örgütlerinin iş birliği ile tezgâhladıkları ve (Irak, İran ve Suriye diye) isim de vererek işaret ettikleri söz konusu düşmanların, kendi yurttaşları ile bölge ülkelerinin (aslında yalnızca İsrail’in) güvenliğini tehdit eden “kimyasal silah tesisleri” yalanı üzerine kurgulanmış “berbat” bir casusluk filmi olduğunu söyleyerek başlayabiliriz…
Aynı “batılı ittifak” (“koalisyon güçleri” adı altında), bölgenin petrol rezervlerine çökmek amacıyla daha önce bunun Irak versiyonunu piyasaya sürmüş ve dünyaya sundukları düzmece belgeler üzerinden de 20 Mart 2003 tarihinde, gerçekte bir işgal hareketi olan “Irak'ı Özgürleştirme Operasyonu” nu başlatarak o toprakları, “kan gölüne” çevirmişti…
Ancak aradan geçen bunca zamana karşın Irak’ta, bırakın tesisi, kimyasal silah bulunduğuna dair tek bir kanıta dahi ulaşılamamıştır…
Aynı oyun, hem de bütün dünyanın gözleri önünde, 2011 yılından bu yana şimdi de Suriye’de sahneye koyulmaya çalışılıyor…
Üstelik de Academy ödülleri jürisi 2017 yılında bu “global sahtekarlığa”; tamamen “çakma” olduğu ayan beyan ortada olan bir belgesel aracılığı ile (2014 yılında, eski bir İngiliz istihbarat subayı olan James Lee Meijer tarafından kurulan karanlık grup) “White Helmets / Beyaz Baretliler” e Oscar heykelciğini vererek katkı sunmuşken…
Laf kalabalığı olmasın diye, aldıkları Emmy ödülü “maskaralığına” hiç girmiyoruz bile ağa babaları, her “Haydi bir daha” dediğinde, “aynı senaryoyu” bir kez daha ısıtıp dünyaya servis eden bu karanlık çetenin…
İşte “Spider in the Web” de de geniş açılımı, “İsrail İstihbarat ve Özel Operasyonlar Enstitüsü” olan MOSSAD’ın, Suriye’deki kimyasal silah tesislerinin varlığına dair belge elde etmek amacıyla Belçika’da yürüttüğü böylesi bir faaliyete odaklanılıyor…
Bize göre, hikâyesi başta olmak üzere her şeyi ile tam bir garabet abidesi olan bu “kara propaganda” filminde, doğru düzgün olan üç şey vardı…
Ki, sadece kocaman bir “0 /sıfır”ı hak eden bu filme aşağıdaki puanı da zaten sırf bunların yüzü suyu hürmetine verdik…
Peki, yukarıda sözünü ettiğimiz şu “düzgün” olan “üçlü” neler miydi bu filmde?
Elbette ki, Ben Kingsley ve Monica Bellucci’nin performansları ile görüntü yönetmeni Richard Van Oosterhout’un kamerasından ekranlara yansıyan Belçika manzaraları…
Olsun ben yine de izlerim, diyenlere de keyifli seyirler,